Tropikal bölgelerin çoğunda yeni bir arı kolonisi, kışın yok olmamak için sıcak bir barınak arar. Bu araştırma, yaşlı izci arılar dikkatle izlenerek gerçekleştirilmiştir.
Bal arılarının ilk yerleşim bölgesi tropikal kuşaklardır. Günümüze kadar hayatını devam ettiren (4) arı çeşidinden (2) si yalnızca tropikal bölgelerde yaşar. Bunlar (Apis florea ve A. dorsata') dır. Diğer arı çeşitleri (A. cerena ve A. mellifera) lar zamanla dünyanın her tarafına yayılmıştır. Bunlar, nektar (balözü) ve polen (çiçek tozu) bulamadıkları ve ısının 10 °C nin altına düştüğü zamanlar yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Koloni, iyi korunmuş bir barınak bulabilse uzun yıllar mevcudiyetini sürdürebilir. İyi korunmamış bir barınakta ise ilk kışta yok olur giderler. Barınağın elverişli olup olmadığı az sayıdaki yaşlı-izci arılar tarafından tesbit edilir.
Tropikal bölgelerde A. florea ve A. dorsata'lar yuvalarını açıkta; bir ağaç dalı üzerinde, yahut bir çalılıkta kurarlar. Halbuki A. cerena ve A. mellifera'lar muhafazalı bir oyukta yuva kurarlar. Bu son iki arı çeşidi bu adetleri sayesinde geniş alanlara yayılabilmişlerdir. Bunlar ılıman bölgelerde yazın 10 kg. civarında bal yapar.
Kışın bu ballarla hem gıda ihtiyacını giderir hemde vücut ısılarını temin ederler. Kış gelince kolonideki anlar güçlü bir şekilde birbirlerine tutunarak salkım haline gelir ve bu kümenin sıcaklığını (10 °C) de tutmaya çalışırlar. Artık böyle kâfi derecede bal depo edilmiş sıcak bir barınakta, arılar kışı geçirmeye hazırdır.
Bir koloninin yapacağı birinci işin güvenilir bir barınak seçmek olduğunu gördük. Bu barınak kırda umumiyetle bir ağaç kovuğudur. Son 5 - 10 yıldır Orta Amerika'da yaşayan A.mellifera'ların davranışları incelenmiş ve bunun neticesinde barınak yerinin mükemmel olarak seçildiği tesbit edilmiştir.
New - York'ta, oğul verme süresi Mayıs sonu ile Haziran sonu arasıdır. Oğul verdikten sonra an bir müddet etrafa dağılır ve sonra yeni bir yuva bulunca o istikamete yönelir. Bu hal, fazla kalabalık işçi arılarda kraliçe arıyı seçme arzusu uyarır. 3 – 5 kraliçe arı içerisinden iğneleriyle yapılan düello neticesi en sağlam olduğu ortaya çıkan kraliçe arı, bu yeni kurulmakta olan yuvayı devralmış olur. Bazen yeni kraliçe arı ortaya çıkmadan, eski kraliçe arı 30 000 mevcudu olan koloninin yansını alır ve başka bir yere taşınır.
Kraliçe ve maiyetindeki arılar, oğul çıkma anında kızgın olarak dışarıya dökülürler ve kısa uçuşlar yaparlar. Oğul sadece 30 – 40 m. kadar dışarıda dolaşır sonra bir ağaç dalı yahut çalılığın üzerinde sakal şeklinde bir küme oluşturur. Oğul yerleştikten sonra izci anlar etrafı tanımak için her istikamette uçup-geri dönmeye başlarlar. Bu araştırma 10 km uzaklara kadar devam edebilir, izciler, oğuldaki en yaşlı arılardır. Bunlar koloni için yiyecek temin ederler, ayrıca eski yuvanın etrafındaki araziyi de iyi bilirler. Sayılan bir - kaç yüz tane; yahut bütün koloninin nüfusunun (% 5) i kadardırlar.
Yeni yuva yerini seçtikten sonra, izci arılar, etrafta zikzak çizerek uçarlar. Kanatlan ile vızıltılar meydana getirerek yeni arazi hakkında diğer arılara bilgi verirler. Vermont Üniversitesinden Bernd Heinrich arıların geziye çıkmadan birkaç dakika önce kümenin etrafında hızlı uçuşlar yaparak kendilerini adaleleri ile 36 °C'a kadar ısıttıklarını tesbit etmiştir.
|
izci arı bulduğu yuva bölgesini ilan eden dansım arı kümesinin üzerinde yapar. Dans eden arı ekseriyetle sekiz rakamını temsil eden bir şekil çizerek ortada abdomenini (karnını) sallar,(a). Sallarıma hareketinin yönü güneşle alakalı olan yerleşme bölgesinin istikametini açıklar. Burada hareket yukarı doğru olup yerleşme bölgesinin güneşe doğru olduğunu ifade eder. Dansın ritmi muhtemel y ut/aya olan mesafeyi gösterir. Yuua ne kadar uzaktaysa dansın orta kısmında sallanma da o kadar uzun olur. Resimde dansı izleyen diğer dört izci arı görülmektedir. Bazen bir izci arı bir yerde dans eder, sonra arı kümesi üzerinde kısa bir mesafe kat ederek durur izci arı burada tekrar dans etmeye devam eder,(b).
| Uçmakta olan küme (10 m.) çapında bir bulut hasıl eder. Hemcinslerine yeni yuvaya doğru yol göstermek için izci anlar, bulunan yer istikametinde bir yol yaparlar. Küme, gönderilen işaretleri aldıktan sonra önce ilk 30 m de saatte (1 km) ye kadar bir hızla harekete geçer; sonra (200 m) ye kadar hızını saatte (10 km) ye çıkarır.
Oğul yuva mahalline vardığı zaman izci arılar durmak için işaret verirler.
Oğul, yuvaya yavaş yavaş yerleşmeye başlar. Bu yerleşme 30 dakika içerisinde sona erer. Bir - kaç saat içerisinde yuvadaki artık ve döküntüler dışarıya atılır, petekler yapılır ve nektar ve polen bulmak için uçuşmalar başlar. Böylece yeni bir koloni kurulmuş olur. Acaba arılara ait bu esrarlı işlerin yapılmasında kararlar nasıl alınıyor?
Wurzburg Üniversitesinde Martin Lindauer, 2. Dünya Savaşından hemen sonra, Münih Zooloji Enstitüsünde yapmış olduğu araştırmalar neticesinde birçok izci arının bulmuş olduğu değişik yerlerden hangisinin, bu oğlun yeni yuvası olacağı konusunda kıymetli bilgiler elde etti. Bu araştırmalarda görüldü ki arı, yeni bulunan yuvanın yanındaki yiyecek miktarına göre, kümeye bilgiler gönderiyordu.
Burada, araştırmacıyı hayrete sevk eden bir hakikat ortaya çıktı. Oda, dans yapan arıların kümeye asla çiçektozu ve balözü getirmedikleriydi. Bu arılar gerçekte "yiyecek arayıcılar" değildi. Emin olmak için dans eden arıların hareketlerini hazırlamış olduğu özel bir kutu içerisinde gözetledi. Arı önce etrafını tanımak için hareketler yaptı. Sonra hareketlerini hızlandırdı. Hareketlerin hızlandırılması arının belli bir istikamete yöneldiğini gösteriyordu. Araştırmacı arıların nereye gittiğini belirlemek için, topografik harita üzerinde bazı işaretler koydu. Sonunda onların yiyecek aramadıklarını, bilâkis toprak üzerindeki çukurları, ağaç ve çalılıklar üzerindeki oyukları gözetlediklerini tesbit etti. Bu arılar, "yuva arayıcılar" idi. Onların dansları çiçekli araziyi değil "müstakbel yuva'yı bildiriyordu.
Araştırmacı, oğul yerleşinceye kadar sürekli olarak arıların hareketlerini izleyerek izci arıların bir yer hususunda nasıl anlaştıklarını da tesbit etti. Her bir izci arı, önce müstakil olarak araştırma yapıyordu. Müsait bir yuva bulan her bir arı, ayrı olarak gelip kümeye bilgi veriyordu. Bazı dansların uzun müddet devam etmesi ise, bulunan yerin elverişliliğini gösteriyordu. Kötü bir yer için yapılan danslar umumiyetle tembelce ve isteksiz oluyordu. Böylece 3 – 5 gün sürebilen gelip-gitmeler neticesinde bütün oğul bir yer üzerinde karar kılıyordu. Acaba, izci arılar, ideal bir yer için nelere dikkat ediyor ve buldukları bu yerin şartlan mevzuunda ne derece emin olabiliyorlardı?
Bu sorular, yazar tarafından, "Lindauer'in çalışması takip edilerek hazırlanan ve Harward Üniversitesine verilen doktora tezinde cevaplandırılmıştır.
İzci arılar tarafından bulunan yuvanın bağlı olduğu ağaç kesilerek laboratuvara götürülmüş ve arılar için geçerli olduğu düşünülen bütün özellikleri teste tabi tutulmuştu. Buna göre tipik bir yuva (45 dm3) hacme sahip, dik olarak uzanmış bir ağaç oyuğuna kurulmuştur. Bu yuvanın seçiminde muhakkak ki izci arıların kendi tercihlerinin büyük rolü vardır.
Yuva seçimi üzerine yapılan tecrübelerde, arıların oyuğun hacmi, girişin ölçüsü, girişin yerden yüksekliği, girişin oyuğun tabanından ne kadar yüksekte olduğu, girişte karşılaşılan yön ve oyuktaki peteklerin görüntüsü gibi hususiyetlere dikkat ettikleri ortaya çıkmıştır.
Bal arıları (10 dm3) den az ve (100 dm3) den fazla hacimli yerlere yuva yapmaktan kaçıyorlardı. Çünkü küçük bir oyuk bal depolamaya kâfi gelmiyor, büyük bir oyuğu ise kışın ısıtmak zor oluyordu.
(50 cm2) den dar girişi, topraktan (2 m) yükseklikte, güneye bakan ve yuva oyuğuna dipten açılan yerler mükemmel bir yuva olabiliyordu.
|
BALARISI OGULU bir ağaç dalına anılmış. Bir koloni bir kraliçe arı ne 300 000 civaÂrında işçi arıdan müteşekkildir. Resimde oğul eski yuvayı terketmeye hazırlanıyor. İzci arılar (eski işçi arılardan birkaç yüzü) yeni bir yuna bulmak için uçuşmaya başlaÂyacaklar. Bu uçuşlar eski yuvadan 10 km uzaklara kadar devam edebilir. | Güneye açılan bir giriş sıcak olur ve yiyecek arayan arıların giriş-çıkışını kolaylaştırır. Arıcılar, fenni kovanların yönünü, soğuk havalarda uçuşun kolay olması için güneye çevirirler. Yuvanın yönü kış aylarında oldukça mühimdir. Çünkü arılar vücudlarında birikmiş olan artıkları dışarıya atmak için dışarıya çıkmak isterler. Yuvanın güneye dönük olması sıcak günlerde dışarıya çıkışı kolaylaştırır.
Yuvanın altında olan giriş, yuvadan dışarıya ısı çıkmasını azaltır.
Daha önceki yıllarda başka arı kolonileri tarafından hazırlanıp, terk edilen bir yuva, en azından petek yapmak için ilâve bir çalışma yapmaktan kurtarır.
Balarıları hava akımından korunmuş kuru bir yuvayı tercih ederler. Fakat kendi çalışmaları ile mevcut aksi şartları ortadan kaldırabilirler. Öte yandan, yuvanın genişliğini, girişin yüksekliğini ve yönünü değiştiremezler. Bu yüzden yuvaya girmeden önce bu meseleler arasında tercih yapmak zorundadırlar.
Oyuk hacminin ölçüsü koloninin yaşaması için en mühim vasıflardan biridir. Bir arı kolonisine kışı geçirebilmek için en az 10 kg. bal lâzımdır. Bu da (15 dm3) alanı gerektirir.
İzci arılar oyuğun hacmini nasıl ölçerler? Yazarın müşahedelerine göre izci anlar yuvaya girdikten sonra, etrafta dolanarak yuvanın alanı hakkında bir tahmin yaparlar. Yuvanın iç görünüşü de bu arada izci arılar tarafından tesbit edilir.
Görüldüğü gibi bir bal arısı kolonisinin temel atması çok zordur. İlk kış koloninin sağ kalabilmesi için iyi bir yuvanın bulunması, yuva için balmumu peteklerin inşa edilmesi gibi birçok işin hatasız yerine getirilmesi gerekir. Pek çok koloni buna muvaffak olamaz. Ormanda yaşayan kolonileri üzerinde yapılan incelemelerde sadece % 24' ünün ilk kışı başarılı olarak atlatabildiği müşâhede edilmiştir. Halbuki daha önceden kurulmuş kolonilerin sağ kalabilme nisbeti % 78'dir. Bu müşâhedeler ilk kışı atlatabilen kolonilerin, ortalama 5 yıl daha kış şartlarına tahammül edebildiklerini göstermiştir. Netice olarak; bir arı kolonisi uzun müddet yaşayabilme potansiyeline sahiptir. Fakat eski yuvadan yeni yuvaya taşınmada büyük zorluklarla karşılaşılır. Bu yüzden bir oğul müsait bir yuva bulmada "tecrübe - aldanma" metoduna güvenmez. Her bir koloni uzun müddet yaşayabilmek için hususi, dikkatli ve titiz karar vermelidir.
Bu âhenkli faaliyetlerde şu yüce direktifleri hatırlamamak mümkün değil "Rabbin balarısına şöyle vahyetti: — Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendilerine evler edin. Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin sana has kıldığı yaylım yollarına çık." (k.k.)
Thomas D. Seeley tarafından hazırlanmıştır.
[ Ekleyen (Oltulu) | 30.10.2010 13:15:41 | Okunma : 460 ]
Oy : 0-Puan : 0
|
|