15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa?da birçok yenilikler yapıldı.Yeni buluşlar ortaya konuldu.Avrupa?da ilerlemeye neden olan bu buluşlar, daha önce başka milletler tarafından da biliniyordu . Avrupalılar onları öğrenip geliştirdiler. Bunların en önemlileri , barutun ateşli silahlarda kullanılması , matbaanın geliştirilmesi ve pusulanın yaygınlaşarak denizcilikte kullanılmasıdır.
1.Barut: Ateşli silahların tarihi barutun keşfi ile başlar. Ancak barutun ne zaman ve kim tarafından keşfedildiği bilinmemektedir.
Para icat edilmeden önce, deniz kabuğundan kıymetli metallere kadar çeşitli mallar değişim aracı olarak kullanılmıştır. Tarihi kayıtlara göre, M.Ö. 118 yılında Çinliler deri para kullanmışlardır. İlk kağıt para ise M.S. 806 yılında yine Çin?de ortaya çıkmıştır.
Batıda kağıt paraların basılması ve kullanılması 17 nci yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. İlk kağıt paranın 1690?lı yıllarda Amerika Birleşik Devletleri?nde Massechusetts Hükümeti, İngiltere'de ise "Goldsmiths" ler tarafından basıldığı ve dolaşıma çıkarıldığı, 1694 yılında İngiliz Merkez Bankası ve daha sonra diğer ülke merkez bankalarının kurulması ile de yaygınlaştığı görülmektedir.
Prof. J.K. Partıngton milattan sonra bin yıllarından önce Çinlilerin güherçile esaslı barut kullandıkları bildirmekte ise de 12.yüzyılda İspanya?da Müslüman Endülüslerin kolayca tutuşabilen tozlarla uğraştıkları göz önüne alındığında , bu tozların Çin?e Kuzey Afrika üzerinden Müslüman tüccarlar tarafından götürüldüğü görüşü daha ağır basmaktadır (İnternet1, 1997).
Bu durum barutun ilk defa kimler tarafından kullanıldığını net olarak ortaya koyamamaktadır.
A)Karabarut: İnsanlığın bildiği en eski patlayıcı karabaruttur.13.yy.dan beri Avrupa?da bilinmekte ve kullanılmaktadır. O zamanlarda yüzde 15 mangal kömürü , yüzde 10 kükürt ve yüzde 75 potasyum nitrat karışımından oluşmaktaydı.bu tür barutta potasyum nitrat yanıcı , kömür ve kükürt ise yakıcıdır. Kapalı yerde çabuk yanıyor ve patlıyordu. Bu karışım 16.yy ortalarına kadar ??serpentine??bu tarihten sonra ise ??corned?? olarak biliniyordu (İnternet1 ,1997).
B)Dumansız barut: Karabarutun fazla duman çıkarması ve artık oluşturması nedeniyle yerini dumansız barut almıştır.dumansız barutun temel maddesi nitroselülozdur.Dumansız barutlu silah ateşlendiğinde yara etrafındaki isin rengi daha az dikkat çekicidir. Yandığı zaman hacminin 900-1000 misli patlama gazı meydana getirir (İnternet1, 1997).
Tarihi açıdan dumansız barut ilk önce av tüfekleri için geliştirilmiştir. Harrison?a göre dumansız barutun av tüfeklerinde ilk defa kullanılması 1864?de Prusya ordusunda Yüzbaşı E. Schultze tarafından gerçekleştirilmiştir.Bundan birkaç yıl sonra ise Alfred Nobel ??ballistite??diye adlandırılan dumansız barutu icat etmiştir. 1900?lü yıllara gelindiğinde dumansız barut giderek yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı (İnternet1, 1997).
Barutun Avrupa?ya geçişi ise haçlı seferleriyle olmuştur. Avrupalıların barutu ateşli silahlarda kullanmaya başlamaları o dönemde kralların baş belası olan derebeylerin sonunu hazırlayacaktır. Etrafı çok güçlü surlarla çevrili olan şatoları yıkmak için toplar kullanılmıştır. Derebeylerin şatoları ele geçirilince, derebeylik yıkılıp yerini büyük ve güçlü krallıklara bırakmıştır.
2.Kağıt ve Matbaa
A)Kağıt: Ortaçağ başlarında Avrupalılar kağıt üretmeyi bilmiyorlardı. Yazıları genellikle tahta, taş, kil v.b. levhalar üzerine yazıyorlardı. Bu dönemde Çinliler ipekten, Türkler ise pamuktan kağıt üretebiliyorlardı . Avrupa?da ipek ve pamuğun pahalıya mal olması nedeniyle çok az kullanılabiliniyordu.Bu nedenle de kağıt üretimi çok az ve çok pahalıydı . Avrupalılar daha sonraları selülozdan kağıt üretimini öğrendiler. Bu buluş ile kağıt üretimi de çoğalarak ucuza mal edilmiş oldu (Sosyal Bilgiler 7,2000)
B)Matbaa: Yazının bulunuşuyla,bunları yaymak ve çoğaltmak ihtiyacı da belirdi .Elle , elle oyulmuş levhalarla ve baskıyla yapılan çoğaltmaların yetersizliği insanlık için temel bir buluşa yol açtı. Bu alanda ilerlemeler kesin ve hızlı mekanik yöntemler kullanılmasını gerektirdi.
İlk yazı çoğaltmaları silindir biçiminde kalıplar ve damgalar aracılığıyla bal mumu ve kil üzerine yapıldı . Mezopotamya, Sümer ve Elamlarda bu usule çok rastlanır. Ayrıca ağaç ve madeni aletlerle oyulmuş tuğlalardan da yararlanıldı . Ninova?da yapılan kazılarda Kral Sargon?un oyulduktan sonra pişirilen tuğlalarda kurulu kitaplığı bulunmuştur (Meydan Larouse, 1992.
Basım daha sonra Çin?de oyulmuş tahtalarla yapıldı. Düz yüzeyli bir tahta levha üzerine önce bir dua veya fermanın metni yazılırdı. Yazıyı çevreleten tahta kazınır, yazı kabartma olarak kalırdı. Tahta kalıplarla yapılan basım yöntemi bakımından gravür tarihine daha yakınsa da amacı ve yayılma dönemi bakımından baskı tarihinin ilk bölümünü meydana getirir.(Meydan Larouse 1992)
Tipoğrafi basım yönteminin bütününü ,ana kalıpların yapımı , dökümevlerinin kurulması, metinlerin dizilmesi ve el baskısıyla basım , Alman Jan Gutenberg tarafından gerçekleştirildi. Bu yeni buluş Ren vadisinde Avrupa?ya hızla yayıldı (Meydan Larouse, 1992.
Yazılı düşünceleri veya hayali kapsayan suretler halinde çoğaltılarak yayılan, bunlardan geniş halk kitlesinin yararlanmasını sağlayan basımın bulunuşu toplumu etkiledi ve yeni bir çağ açtı. Duygu ve düşüncede değişmeler oldu. Bu değişmeler ise bilim ve teknikte gelişmelere yol açarak Rönesans ve Reform hareketlerine zemin hazırlayacaktır.
3.Pusula: Yerin mıknatıs üzerindeki yönlendirici etkisini ilk keşfeden Çinliler olmuştur. M .Ö 120 yıllarına doğru yazılmış Cung Vey lügatinde bu olayların ifadesine rastlanır. Çinli denizciler 7. ve 8. yy.larda mıknatıslı iğneyi kullanmaya başladılar. 1180 yılarında yazılmış bir şiirde ??denizcilerin yoldaşı?? çirkin kara bir taştan söz edilir. Yine o devirde yaşamış bir yazarın açıklamasına göre bu ??denizcilerin yoldaşı?? yarısına kadar su dolu bir cam kap içine konmuş mıknatıslı bir iğneden bahseder . İki saman çöpü üzerinde yüzen bu iğneye kalamit adını vermişlerdi (Meydan Larouse, 1992).
Gerçek pusulanın hikayesi net olarak bilinmiyor. Ancak bununla birlikte 1294?te Saint Nicolas gemisinin demirbaş defterinde pusula ile ilgili bir kayda rastlanmıştır . Pusula kelimesinin Sicilya?dan geldiği tahmin edilmektedir. Rüzgargülüyle birlikte eksiksiz ilk pusulanın 1483 yılında Portekizli Ferrando tarafından yapıldığı sanılır(Meydan Larouse ,1992).
Pusulayı Araplar Çinlilerden öğrenmişlerdi. Haçlı seferleri sırasında Avrupalılar Müslümanlardan öğrenip, geliştirdiler. Pusulanın bulunmasıyla daha büyük denizlere ve okyanuslara açılma imkanı doğdu. Bunun sonucunda da Coğrafi Keşifler yapılarak yeni yerler keşfedildi.