Isırgan otu. Birinci Dünya Savaşı sırasında hem Almanya hem de Avusturya'da pamuk kıtlığı vardı.
Pamuğun yerini tutabilecek uygun bir madde arayan bilimciler zekice bir çözüm denedi: Çok az miktarlarda pamuğu ısırgan otuyla karıştırdılar; özellikle de kaşındıran ısırganların (Urtica dioica) sert liflerini kullandılar.
Almanlar hiçbir sistematik üretim olmaksızın bu maddeden 1915'te 1,3 milyon kilo, bir sonraki yılsa 2,7 milyon kilo daha yetiştirdiler.
Küçük bir muhabereden sonra İngilizler iki Alman giysisini ele geçirmiş ve bu giysilerin yapısını şaşkınlıkla incelemiştir. ..
Isırganın pamuğa kıyasla birçok tarımsal kolaylığı vardır: Pamuk çok fazla sulama ister, sadece ılık iklimlerde yetişir ve ekonomik olarak yetiştirilmek isteniyorsa bol miktarda zirai ilaç gerektirir.
"Tamamen ısırgandan bir ceket" giymenin de tehlikeli bir tarafı yoktur, kaşındıran tüyler -zehir dolu silikadan yapılmış küçük deri altı şırıngaları- üretimde kullanılmaz. Sadece gövdedeki uzun lifler işe yarar.
Elbette bu bitkinin çeşitli kullanımlarını ilk keşfeden Almanlar değildi. Avrupa çevresindeki arkeolojik kalıntılar bu bitkinin balık ağı, sicim ve giysi yapımında on binlerce yıldır kullanılmakta olduğunu göstermektedir.
İngiltere'nin Dorset kasabasının Marshwood köyünde Bottle Inn adında bir bar her sene Dünya Isırgan Yeme Şampiyonası düzenlemektedir. Kurallar çok katıdır: Eldiven yok, ağza uyuşturucu madde almak yok (bira hariç) ve kusmak yok.
İşin püf noktası, ısırgan yaprağının tepesini kendinize doğru katlayıp dudaklarınız arasından ittirmekte ve bir yudum birayla hızlıca mideye indirmekte yatıyor. Kuru ağız, yara bere olur derler. Bir saatin sonunda boş sapları ardı ardına ekleyip en uzun sap dizisini yapan kazanır.