|
TELGRAF : William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki İngiliz1837 yılında , teller üzerinden elektrik akımı göndererek mesaj iletmeyi başardılar. Böylece ilk elektrikli telgraf makinesı ortaya çıktı. Elektrik akımı, alıcı cihazın kadranındaki bir dizi iğneyi hareket ettirerek ulaştırılacak mesajın ekranda belirmesine yardımcı oluyordu.
MORS ALFABESİ : 1843’ te Samuel Morse, telgraf mesajlarında nokta ve çizgilerden oluşan ünlü Mors Alfabesi’ ni geliştirdi. Morse, Baltimore’ den Washington’ a uzanan 60 km’ lik bir telgraf hattı kurarak, hattı başkanlık seçimleriyle ilgili haberleri iletmek için kullandı.
TELEFON : 1876’ da Alexander Graham Bell, telefonu icat etti. Bell ve Thomas Watson adlı elektrik mühendisi, bir gönderici ve bir alıcıdan oluşan bir düzenek yaptılar. Alıcı, sesi belli bir elektrik akımına dönüştürüyor ve bu akım bir tel aracılığı ile ahizeye taşınıyordu. Tarihteki ilk telefon görüşmesini, 10 Mart 1876‘ da Bell yapmıştır.
RADYO : 1902’ de İtalyan mucit Guglielmo Marconi, kablo ya da tel olmadan bir yerden diğerlerine mesaj göndermenin yolunu keşfetti. Böylece radyo doğdu. Marconi, radarın mucidi Hertz’ in yapmış olduğu deneyleri kullanarak bulunduğu yerden 9 metre uzaktaki bir kapı zilini çalmayı başarabiliyordu ve bunun için her hangi bir kabloya ihtiyaç duymuyordu. Kullandığı yönteme “elektromanyetik” adını vermişti.
FM RADYO : 1920’ de Edwin Howard Armstrong, FM radyoyu geliştirdi. Elektrik mühendisi Armstrong’ un elektromanyetik ve elektrik alanında yaptığı icatlar çok önemlidir. Fakat onun belki de hepimiz tarafından bilinen icadı, geniş aralıklı yayın yapan FM radyo bandıdır.
SÜPER İLETKEN : 1986’ da George Bednorz, kayıp olmaksızın enerjiyi transfer edebilen bir madde geliştirdi. Böylece “süper iletken” kavramı hayatımıza girmiş oldu. Süper iletkenler, “bilgi çağı” açısından çok önemli gelişmeleridir. Sıradan bir bakır telden iletildiğinde enerjinin yaklaşık % 40’ ı kaybolmaktadır. İşte bu yüzden süper iletkenler insanlığın enerjiyi doğru ve verimli kullanabilmesi açısından çok önemlidir.
UYDU : 4 Ekim 1957’ de Ruslar, ilk uydu Sputnik’ i Dünya yörüngesine yerleştirdi. Dünya’ nın ilk yapay uydusu sadece bir basket topu büyüklüğünde olup 82 kg ağırlığındaydı. Bu minik uydu, 98 dakika içinde yörüngeye yerleştirilmişti. Sputnik, insanoğlu için uzay çağının başlangıcı demekti.
FAKS : 1843’ te üretilen ilk faks makinesi, kabartma harfleri tarayarak elektrik sinyalleri gönderen bir sarkaçtan oluşuyordu. Modern faks makinelerinde ise gönderilen dokümandan yansıyan ışığı algılayan diyotlar kullanılır. 1922’ de Alman fizikçi Arthur Korn, radyo dalgaları ile Avrupa’ dan Amerika’ ya fotoğraf göndermiştir.
HABERLEŞME KULELERİ : Claude Chappe, tepelerin üzerine kurulmuş kulelerden oluşan bir ağ sistemi geliştirdi. Her kulenin üzerinde 49 değişik konuma ayarlanabilen iki uzun oka sahip bir makine vardı. Her konum bir harfe ya da rakama karşılık geliyordu. Operatörler böylece bir kuleden ötekine mesaj gönderebiliyorlardı. Bu sistem çok başarılı oldu ve 4.828 km’ lik bir ağ kulelerle birbirine bağlandı.
ÇENGELLİ İĞNE : Dünya, 1849’ da Walter Hunt tarafından bulunan, çok basit ama faydalı bir ürünle tanıştı: Çengelli İğne. Çengelli iğne, Amerikalı mucit tarafından sadece 15 dolar kazanabilmek amacıyla bir iddia sonucunda ortaya çıkmıştır.
YEMEK ÇUBUKLARI : Yemek çubukları 5000 yıl önce ilk defa Çin’ de kullanılmaya başlandı. Çinliler, daha iyi pişmesi için yiyecekleri çok ufak parçalara ayırıyorlardı. Bunları tutabilmek için de ağaç dallarını kullanıyorlardı. Bugün Çin, Japonya, Vietnam, Kore gibi Uzakdoğu ülkelerinde yemek çubukları hala yaygın olarak kullanılmaktadır.
EKMEK KIZARTMA MAKİNESİ : 1909’da General Electric şirketi, ilk elektrikli ekmek kızartma makinesini üretti. Dilimlenmiş ekmek, elektrikle ısıtılan bir tel üzerine konuluyordu. Ayarlı bir saat, süre dolduğunda elektriği kesiyor ve ekmeği dışarı doğru itiyordu. Bu sayede sabahları kahvaltı masalarını renklendiren çıtır çıtır ekmeklerin hikayesi doğdu.
MİKRODALGA FIRIN : Yiyecekleri radyo dalgaları ile ısıtan bir fırın fikrinin patentini 1945’ te Amerikalı mucit Percy L. Spencer almıştır. Yiyecekler, mikrodalga adı verilen radyo dalgalarıyla bombardıman edilir, bunun neticesinde moleküler titreşerek yiyeceğin ısınmasını sağlar. Mikrodalga fırınların kapağındaki metal teller ise mikrodalgaların fırından dışarıya çıkıp insanlara zarar vermesine engel olmaktadır.
KAŞIK : Paleolitik zamanlardan beri kullanılan kaşıkların atası deniz kabuklarıdır. Kaşığın Latince ve Yunanca’ daki karşılığı “spiral şekilli sümüklüböceği kabuğu” anlamına gelen “cochlea” kelimesinden türetilmiştir. Günümüzdeki formunu ise MS I. Yüzyılda Romalılar vermiştir.
BIÇAK : Tarihte kesin olarak ne zaman icat edildiği belli olmayan bıçak, günümüzde mutfaklarda ve yemek masalarında dizayn edilseler de tarihin ilk dönemlerinden başlayarak yakın bir zamana kadar öncelikle silah olarak kullanıldı. Ortaçağ Avrupası’ nda ev sahibi masaya bıçak getirmezdi, çünkü herkesin bıçağı belindeydi. Ancak şiddet artmaya başlayınca 1669’ da Fransa Kralı 14. Louis’ in bütün sivri uçlu bıçakların yemek masalarında kullanımını ve sokaklarda taşınmasını yasaklamıştır.
ÇATAL : Çatalı ilk kullananların Yunanlılar olduğu sanılmaktadır. Çatalın yemek masalarındaki kullanımı MS 7. yüzyılda Ortadoğu’ daki zengin ve itibarlı ailelerde görülmektedir. 13. yüzyılda Bizanslılar’ a onlardan da İtalyanlar’ a geçmiştir. Fransa da ise “gösterişe kaçıyor ” diye kabulü yavaş olmuştur. Çatal, 1600’ lerin ortalarından itibaren tekrar itibar kazanmış, kraliyet ailesi ve zengin sofralarının vazgeçilmez lüksü olmuştur. Günümüzde ise hepimizin vazgeçilmez ihtiyacıdır.
MEKANİK SAAT : 999’ da Gerbert, insanoğlunun zamanı ölçebilme arzusuna hizmet etmek için yepyeni bir ürün sundu. Fransız keşiş ve sonrasında Papa olan Gerbert’ in ağırlıklar kullanarak çalışan ilk mekanik saati günümüze kadar pek çok kez geliştirildi.
HASSAS SARKAÇLI SAAT : Galileo’ nun sarkaç teorisini üretmesinden sonra daha kesin zaman ölçümü yapılabilir miydi? 1656’ da Christian Huygens, bu noktadan hareketle, sarkacın hareketini bir dizi dişli çark üzerinden saatin kollarına iletirken, bir yandan da sarkacın sürekli salınım halinde tutmanın yolunu bularak ilk hassas sarkaçlı saati geliştirdi.
DİKİŞ MAKİNESİ : 1830’ da Barthelemy Thimonnier dikiş makinesini icat etti. Makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek, iğneyi kaldırıp indiriyordu. Fakat o dönemlerde pek çok terzi, işini kaybedeceği korkusuyla bu makinelerin 80 tanesini tahrip etmişti.
FERMUAR : Fermuarın icadında her ne kadar tek bir mucitten söz etmek zor olsa da asıl katkıyı 1893’ de W.L. Hudson’ un yaptığı söylenebilir. Fermuarın hayatımıza girmesi oldukça zaman almıştır. İlk fermuar tasarımının o kadar ürkütücü bir görüntüsü vardı ki pek çok üretici seri üretimi yapmayı reddetmişti. Fermuar, günümüze kadar gelişmiş ve hayatımızdaki pratik malzemelerden biri olarak yerini almıştır.
ELEKTRİK ISITICILI ÜTÜ : 1882’ de Henry Seely, elektrik ısıtıcılı ütüyü geliştirdi. İlk ütüler, içine kor halinde kömür konularak ısıtılırdı. Seely’ nin ütüsünün içinde ise elektrikli bir ısıtıcı bulunuyordu. Böylece ütü, zor kullanılan bir ev aleti olmaktan çıkmıştı.
ÜTÜ MASASI : Ütü yaparken yeterince iyi sonuç alamamaktan şikayetçi olan Afrikalı Sarah Boone adlı bir ev kadını, 1892 yılında kendisi için bir ütü masası geliştirdi. Böylece tarihin ilk ütü masası ortaya çıkmış oldu.
ELEKTRİKLİ SÜPÜRGE : 1901’ de Hubert Booth, elektrikli süpürgeyi icat etti. Booth’ un elektrikli süpürgesi o kadar büyüktü ki atlı bir arabayla çekilmesi gerekiyordu. Fakat süpürgenin performansı gayet iyiydi; öyle ki İngiliz Kralı VII. Edward taç giyme töreninden önce salondaki halının bu süpürge ile temizlenmesini istemişti.
ELEKTRİKLİ BUZDOLABI : İlk elektrikli buzdolabı, Karl Linde tarafından 1877’ de geliştirildi. Yiyeceklerin bozulmadan saklanabilmesi için gereken, ortamın soğuk olması koşulu, ilk defa Karl Linde tarafından yapay olarak sağlanmıştı. Linde’ nin cihazı, yiyecek kabininin arkasına freon gazı yerine metil ether adlı son derece patlayıcı bir gaz pompalıyordu. Bu yüzden pek yaygınlaşmadı. Freon gazı kullanılan ilk buzdolabını ise Balzer Von Platen ve Carl Munters birlikte tasarlamıştı.
BULAŞIK MAKİNESİ : 1889’ da W. A. Cockran adındaki maharetli kadın mucit, tarihin ilk elektrikle çalışan ilk bulaşık makinesini üretti. Sistem çok basitti. Bir fiskiye, boru yardımıyla gelen tazyikli suyu tabakların üzerine eşit dağıtıyor ve bulaşıkları temizliyordu.
ÇAMAŞIR MAKİNESİ : 1906’ da Ala Fischer, çamaşır makinesini icat etti. Makinenin içine yatay olarak yerleştirilmiş metal tambura kirli çamaşırlar konuluyordu. Tambur, elektrik yardımıyla döndürülüyor ve hareket sırasında çamaşırlar sürekli suyla temas ederek temizlenmiş oluyordu. İlk kurutuculu çamaşır makinesi ise 1924’ te üretildi. Çamaşır makineleri sürekli gelişerek günümüzdeki halini aldı.
TERMOS : 1906’ da İskoçyalı J. Dewar, termos adını verdiği ve içine konulan sıvının ısısını koruyan, iç içe geçmiş iki kaptan oluşan bir sistem geliştirdi. Tarihin en popüler icatlarından birisi olan termos sayesinde piknik yapmak, insanoğlu için daha da keyifli bir hal almaya başladı.
BLENDER : Stephen Poplawski, termos benzeri cam bir kutunun tabanına metal, dönen bir bıçak koyarak blender fikrini ilk ortaya atan kişidir. 1932’ de bu fikrini tasarım haline dönüştürmeyi başarmıştır. 1935’ te Fred Waring ve Frederick Osus adlı iki girişimci dostu, Poplawski’ nin fikrini geliştirerek büyük bir ticari başarı kazanmışlardır.
ATAŞ : 1900’ de Johann Vaaler, kağıtları sıkıca tutabilmek için,iç içe geçmiş iki halkadan oluşan, metal bir telden ibaret orijinal bir ürün tasarladı. Vaaler’ in “Ataş” adını verdiği bu tasarım bugüne değin hemen hemen hiç değişmemiştir.
KALEMTIRAŞ : Bugün okur yazar hemen hemen herkesin evinde, çekmecesinde bulunan kalemtıraş Amerikalı John Lee Love tarafından 1897’ de icat edildi. İlk üretimi bildiğimiz taşınabilir şekliyle tasarlanan kalemtıraş daha sonraki yıllarda geliştirildi.
KURŞUNKALEM : Kurşunkalemin bugün bildiğimiz şeklini Fransız kimyacı Nicolas Conte vermiştir. Kil ve graphite karışımını yakıp tahtadan silindir çubuklar içine koyan Conte; 1795’ te patentini almıştır. İlk kurşunkalem fabrikasını ise 1861’ de Eberhard Faber, New York’ ta kurmuştur.
BİLYE UÇLU TÜKENMEZKALEM : 1938’ de Macar mucit Lazlo Biro, biro da denilen, günlük hayatımızın vazgeçilmez parçası olan bilye uçlu tükenmezkalemin hayata geçmesini sağladı. Tükenmezkalem, öncelikle yüksek basınca maruz pilotların kullanması için üretilmişti. Zamanla kolay kullanımından dolayı geniş kitlelere ulaştı.
DOLMAKALEM : 1935’ te Fransız Jules Fagart, tekrar doldurulabilen dolmakalemi geliştirdi. Bugün bizlere bir parça nostalji gibi görünse de dolmakalemler, pek çok insan için hala önemli yazı araçlarından biridir.
SİLGİ : Silgiyi ilk defa 1736’ da Avrupa’ ya getiren, Fransız kaşif ve bilim adamı Charles Marie de la Condamine’ dir. Bu aslında, Güney Amerika’ da yerli kabilelerin oyun için ve tavuk tüyü gibi şeyleri vücutlarına yapıştırmak için kullandıkları bir maddeydi. Avrupalılar bunu kullandı fakat bir süre sonra çürüdüğü için kullanışlı olmadı. 1839’ da Charles Goodyear, kauçuğu işlemenin ve dayanıklı kılmanın yolunu buldu. Bugün kullandığımız silgilere şekil vermiş oldu.
DAKSİL : 1951’ de Bette Nesmint Graham, daksili icat etti. Dallaslı sekreter Graham, bugün ofislerimizde hepimizin sık sık ihtiyaç duyduğu hatalı metinlerin üzerini ince beyaz tabakayla kapatan yazı düzelticiyi ilk olarak evinin mutfağında blender ile sıvı hale getirdiği kağıt olarak üretmiştir.
RAPTİYE : Raptiye, ilk defa Amerikalı Edwin Moore tarafından kiralık bir odada üretildi. Bir gün önce yaptığını ertesi gün satan Moore, Eastman Kodak Company’ den büyük bir sipariş alınca 1904’ te Moore Raptiye Şirketi’ ni kurdu. Şirketi hala küçük şeylerin üretimine devam etmektedir.
FOTOKOPİ MAKİNESİ : Bugün kullandığımız fotokopi makineleri ilk olarak 1942’ de Chester Carlson tarafından geliştirilmiştir. Amerikalı mucit Chester Carlson, 1938’ de de elektrostatik fotokopi makinesini icat eden kişidir. Fotokopi makineleri sayesinde gerekli dokümanları çoğaltmak kolaylaşmış oluyordu. Bu da büyük bir işgücü kazanımı anlamına gelmekteydi.
MÜREKKEP : Kağıdın icadıyla paralel kullanılan mürekkep, Çinliler tarafından bulunup geliştirildi. MS 400’ de yaklaşık olarak bugün kullandığımız halini aldı. Renk pigmentleri veya boyar maddelerin sıvıda çözündürülmesiyle elde edilen mürekkebin ilk dönemlerdeki hammaddesi ise yanmış çam odunu, kuzu yağı, eşek derisi jölesi ve miskti.
PARŞÖMEN : Eski Mısır firavunlarından biri Anadolu’ ya papirüs vermeyi reddedince, parşömenin hikayesi başlar. Anadolu’ daki Bergama kitaplığının İskenderiye’ ye rakip olmasından rahatsız olununca papirüs gönderimi durmuştur. Bergama hükümdarı, koyun ya da keçi derisinden papirüsün yerini tutacak ve yazı yazmaya uygun bir madde hazırlanması istedi. Yunanca “Pergament” adını taşıyan parşömen böylece doğdu.
YAPIŞKAN BANT : 1921’ de Amerikalı R. Drew, yapışkan bant fikrini ortaya attı. Avrupa’ da “seloteyp” adıyla piyasaya sürülen bu bandın bir yüzü, “selüloz” adı verilen ve yapışkan olan saydam bir plastik şeritten oluşuyordu.
TUTKAL : Tutkal ilk olarak 1750’ de İngiltere’ de yapıldı. Tutkal önceleri balıktan elde edilmiş, daha sonraları plastik, hayvan kemikleri, nişasta, süt proteinlerinden elde edilen türevleri ile yaygınlaşmaya başlamıştır.
YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1816’ da George Manby, yangın söndürmeye yönelik bir sistem geliştirerek ilk yangın söndürücünün temellerini atmış oldu. Alet, su içeren metal bir silindirden oluşuyordu. İçindeki su, sıkıştırılmış hava yardımıyla dışarıya püskürtülüyordu.
KİMYASAL YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1905’ te Alexander Laurent, kimyasal yangın söndürücüyü geliştirdi. Yangına suyla müdahale etmek her zaman doğru bir yol değildi, bu yüzden Laurent, bir kimyasal karışımı geliştirerek suyun yangın söndürmedeki zararlarını da yok etmiş oluyordu.
DİKENLİ TEL : 1867’ de Lucien B. Smith, tarihteki ilk dikenli teli üretti. Teksas’ ta yaşayan büyük toprak sahiplerinin sayısı artmaya başlayınca sınırlar birbirine yaklaşmaya başlamıştı. İşte bu ihtiyaçtan hareketle kendisi de bir çiftçi olan Smith, sınırları belirlemek ve yabancıların girişinin önüne geçebilmek için tarihteki ilk dikenli teli üretmiştir.
GAZ MASKESİ : 1914’ de Garet A. Morgan’ ın geliştirdiği gaz maskesi, Erie Gölü altındaki patlamada 32 maske kullanıcısın hayatta kalmasından sonra çok tutulmuştur. Patlamadan sonra pek çok firma Morgan’ ın gaz maskelerinden sipariş vermiştir. Sonraları Amerikan ordusu gaz maskesine son halini vermiş ve resmen kullanmaya başlamıştır.
TRAFİK IŞIKLARI : 1923’ te Gervett A. Morgan, elektrikli trafik ışıklarını geliştirdi. Üzerinde “dur” ve “geç” yazan trafik işaret kolları, ilk kez 1868’ de kullanılmıştır. Sonraları gaz lambasıyla çalışan renkli trafik ışıkları kamu kullanımına sunuldu. İçindeki gaz lambası vasıtasıyla trafiği düzenleyen bu sistem, o tarihlerde gaz lambalarından birinin patlaması sonucu bir polisin ölmesine neden olunca yeni arayışlara gidildi. Bu soruna çare arayan Morgan, yeşil, sarı ve kırmızı renklerden oluşan elektrikli trafik ışıklarını geliştirdi.
PARKMETRE : 1939’ da Carl C. Magee, park sorununu çözebilmek amacıyla ilk parkmetreyi tasarladı. O yıllarda Amerika’ da ciddi bir park sorunu yaşanıyordu. Magee ilk parkmetre aletini caddeye yerleştirdiğinde halk büyük tepki gösterdi. Fakat park sorunu çözülemeyince parkmetrelerin kullanımı arttı.
KEDİGÖZÜ : 1933’ te Percy Shaw, sisli bir gecede otomobiliyle neredeyse bir uçurumdan yuvarlanmak üzereyken bir kedinin gözlerinin parlamasıyla yolu fark edip hayatı kurtulunca, kedi gözünden esinlenerek bir alet tasarlamaya karar verir. Böylece hayat kurtaran kedi gözü ortaya çıktı. Kısa bir süre sonra birçok ülkenin yollarına bu kedigözlerinden çok sayıda yerleştirilir.
GÜVENLİ TIRAŞ BIÇAĞI : 1771’ de Jean Jacques Perret, cilde sadece bıçağın kenarının değdiği ilk güvenli tıraş bıçağını geliştirdi. Böylece sabahları yüzünde kesiklerle işe gitmek zorunda kalan erkek nüfusunun sayısında gözle görülür bir azalma olmaya başladı.
SABAN : 1814’ te John Jetro, hayvan gücüyle kullanılan ilk sabanı geliştirdi. Toprağı insan gücüyle sürmek hem çok zordu hem de toprak sahipleri için çok maliyetliydi. Bu nedenle hayvan gücüyle kullanılabilecek bir alet tasarlamak gerekmişti. John Jetro, tarımcılık için büyük öneme sahip sabanı geliştirdi ve patentini aldı.
PUSULA : MS 100 yılında Çinliler, pusulayı icat etti. Manyetik bir ortamda serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği prensibinden hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti.
KİBRİT : 1680’ de Robert Boyle, kükürtlü kibrit aracılığıyla ateşi elde etmeyi becerdi. Keşfedilmesinin üzerinden binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen ateş pratik halde elde edilemiyordu. Önceleri bir çelik, bir metal parçasına sürtülüyor ve ateş elde ediliyordu. Boyle’ nin kibriti, zımpara kağıdına sürtülmek suretiyle ateş alıyordu. Ardından fosforlu kibritler de üretilmeye başlandı.
YAZAR KASA : 1879’ da James Ritty, yazar kasayı icat etti. Bugünkü yazar kasaların ilham kaynağı olan ilk yazar kasaya, bir klavye yardımıyla sayılar giriliyor, gerekli toplamalar yapılıyor ve bunlar kağıda basılabiliyordu.
KÖR ALFABESİ : Fransız subay Barbier, aklına gelen kabarık harf fikrini kendisi de kör olan arkadaşı Braille’ e anlattı. Louis Braille, bu alfabe sistemini kendi yaşadığı zorlukları da değerlendirerek, 1829 yılında bugün kullandığımız kör alfabesini geliştirdi. Bugün sadece Braille’ in kabartma harflerini basan özel matbaalar bulunmaktadır.
BEBEK ARABASI : 1733’ te İngiliz William Kent, ilk bebek arabasını üretti. W. Kent adlı mimar, Devonshire’ in III. Dükü’ nün çocukları için tarihin ilk bebek arabasını sipariş üzerine yapmak zorunda kalmıştır. Bugün geliştirilmiş benzer tasarımlar parklarda, bahçelerde karşımıza çıkabilmektedir.
AYNA : 1903’ te Emil Bloch, aynayı geliştirdi. Tarih boyunca parlatılmış bir metal ya da taş ayna olarak kullanılmıştır. Daha sonraları cam yüzeylerin arkasına yapıştırılan koyu renkli kumaşlar da aynı amaçla kullanılmıştır. İlk modern ayna ise Bloch tarafından, düz camın gümüş veya altın folyo ile kaplanmasıyla elde edilmiştir.
POSTA PULU : 1837’ de Rowland Hill, ilk posta pulunu tasarlayıp kullanımını sağladı. Hill posta pulunu yaptıktan sonra İngiltere kralı tarafından şövalyelikle ödüllendirilmiştir. Bugün halen kullandığımız, her biri birer sanat eseri sayılabilecek pullar, önceleri sadece kralın yazışmalarında kullanabildiği bir işaret iken zamanla tüm posta sistemlerince kabul görmüş ve yaygınlaşmıştır.
POSTA KUTUSU : 1891’ de Philip Downing, posta kutusu sistemini geliştirdi. Posta sisteminin her geçen gün daha sağlıklı işleyebilmesi için günümüze kadar pek çok insan bu gelişime katkıda bulunmuştur. Bu sayede posta işaretleyicileri, işlem iptal eden cihazlar, posta mühürleri, otomatik posta sınıflandırma cihazları yaşamımızda yerini almış, mektupların daha sistematik bir şekilde sınıflandırıp gönderilmesine olanak tanımıştır.
ŞEMSİYE : 1885’ te William C. Carter, şemsiyeyi geliştirdi. İlk şemsiyenin, 4000 yıl önce Mısır, Asya, Yunanistan ve Çin’ de kullanılmış olduğunu tarihsel dokümanlar göstermektedir. Şemsiyenin patenti Carter tarafından alınmıştır.
İNGİLİZ ANAHTARI : 1835’ te Solymon Merrick, ingiliz anahtarını tasarladı. İnsanoğlunun pratik zekasının bir ürünü olan ingiliz anahtarı ile vidaların büyüklüğü önemini yitiriyordu. Çünkü genişleyebilen ucu sayesinde her boyuttaki vida için kolayca kullanılabiliyordu.
CIVALI BAROMETRE : 1643’ te Evangelista Torricelli, hava basıncını ölçmek için yeni bir yöntem geliştirdi. Torricelli, vakum ve basınç üzerine deneyler yapmaktaydı. Yarıya kadar cıvayla doldurduğu bir kaba, yine ağzına kadar cıvayla dolu bir tüpü ters çevirip batırmıştı. Havanın basıncına bağlı olarak tüpteki cıvanın oranı bir miktar azalmaktaydı. Böylece bugün “cıvalı barometre” olarak bildiğimiz cihaz ortaya çıkmış oldu.
PARA : Para, ilk kez MÖ 700’ de Lidya’ da malların alımı için kullanıldı. Yoğun olarak ticaretle uğraşan ve bir Anadolu uygarlığı olan Lidya’ da paranın ilk formu değerli maddeden oluşmaktaydı. Altın ya da gümüş, en çok kullanılan para hammaddesiydi. MÖ 700 yılına gelene kadar insanların ekonomik ilişkilerinde kullandıkları en yaygın metot “barter” yani değişim sistemiydi. Buğday almak isteyen, yerine eşit miktarda pirinç kullanabiliyordu. Günümüzde ise para kullanımı, yavaş yavaş yerini dijital ortamdaki paralara yani kredi kartlarına bırakmaktadır.
KAUÇUK : Kauçuk,ilk olarak Kızılderililer tarafından kullanıldı. Avrupalılardan çok daha önce Kızılderililer kauçuğu işlemeyi ve kullanmayı öğrenmişlerdi. 1751’ de Fransız mühendis Fresneau G., Amerika’ daki Cayimes yerlilerinden kauçuğun nasıl elde edilip işlendiğini öğrendi. Sonra, bundan kendisine bir çift ayakkabı yaptı. Ardından Goodyear ve Hancock çeşitli yöntemler kullanarak kauçuğun kullanım alanlarını genişlettiler.
KLİMA : İlk klima fikri 1906’ da Willis Haviland Carrier tarafından oluşturulmuştur. Klima denildiğinde aklımıza Carrier gelmesine rağmen, klima 1906 yılında Stuart H. Cramer adındaki bir tekstil mühendisi adına tescil ettirilmiştir. Cramer, klima kelimesini tekstil bitkilerinin yetiştiği ortamdaki havayı nemlendirmeye yarayan cihazı için kullanmaktaydı.
TEFLON : 1939’ da Dr. Roy J. Plunkett tarafından bulunan, ana maddesi PTFE olan teflon, 1940’ larda Dupont Teflon adında bugün bildiğimiz tencere ve tavalarda kullanılmaya başlanmıştır. Teflonun patenti yine Dr. Roy J. Plunkett tarafından 1941’ de alınmıştır.
PAMUK : Ne zaman kullanılmaya başlanıldığı bilinmese de gidilebilen en eski tarihlerde bile pamuk karşımıza çıkmaktadır. Kelimenin orijini Arapça’ da kullanılan “kutun”dur. Diğer Avrupa dillerine “cotton” olarak geçmiştir. 7000 yıllık bir pamuklu giysi Meksika’ da tarih öncesi döneme ait bir mağarada bulunmuştur. MÖ 3000 yıllarında Mısırlılar pamuğu işleyen ve giysi üretmeye yarayan bir sisteme sahiptiler. 1793 yılında Amerikalı Eli Whitney, pamuk toplama makinesinin patentini almıştır.
TORNAVİDA : MÖ 3. yüzyılda Arşimet tornavidayı icat etti. Arşimet tornavidanın mucidi olarak bilinmesine rağmen onun yapmış olduğu tornavida bugünkünden oldukça farklıydı; daha sonraları icadını daha da geliştirip tarihin ilk hidrolik tornavidasını üretmiştir.
BULMACA : 1913 Yılında İngiliz göçmen Arthur Wynne, New York World gazetesinde çalışırken editörü, kendisinden Pazar eğlence sayfası için yeni bir oyun bulmasını istedi. Wynne, çocukluğundan hatırladığı sihirli kareler adlı bulmacaya benzeyen kelime oyununu geliştirerek bugünkü bulmacanın temelini atmış oldu. Bulmaca, yaratıcısının ülkesinde ancak 1924’ te London Times’ ta yayımlandı.
GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ : 1752’ de James Ayscough, güneş gözlüğünü icat etti. İlk güneş gözlüklerinin camları da bugünküler gibi renkliydi. Yeşil ve mavi cam kullanımı tavsiye edilmekteydi. Daha sonra Edwin H Land, ilk selofenli polarize edilmiş camlı güneş gözlüklerini üreterek güneş gözlüklerinde yeni bir dönem açmış oldu.
ÇAY MAKİNESİ : 1923’ TE Arthur Large, tehlike yaratmadan suyla temas edebilen bir makine geliştirdi. Böylece ilk elektrikli çay makinesi doğdu ve bir çığır açtı. Çaydanlığın tabanında bulunan elektrikli ısıtıcı, suyu ısıtıyordu. Bu, ısıtıcı bir boru içinden geçen bir telden oluşuyordu ve su çabucak ısınıveriyordu.
SELOFEN : 1908’ de İsveçli tekstil mühendisi Jacques E Branderberger, bir gün lokantada yemek yerken başka bir müşterinin yemek yediği masanın üzerine şarabını dökmesi sonucunda, aklına temiz, kullanışlı ve su geçirmeyen bir maddenin yapılabileceği fikri geldi. Sonunda selüloz ile kaplanmış viskos kumaş yani selofen bulunmuş oldu.
TEKERLEK : MÖ 3500 yıllarında icat edildiği sanılmaktadır. Tekerleğin ilk olarak ne zaman ve nerede ortaya çıktığını kimse bilmemektedir. Fakat MÖ 3500 yıllarında Mezopotamya’ da veya Doğu Avrupa’ da çömlekçiler tarafından kullanıldığına inanılmaktadır. Ulaşımda kullanılan en eski tekerle, MÖ 3200 yıllarına ait bir Mezopotamya resminde görülmektedir. İlginç olan ise tekerlikli ulaşımın 15. yüzyılın sonlarına kadar Güney Amerika’ da bilinmemiş olmasıdır.
KONTAKT LENS : 1888’ de kontakt lens geliştirildi. Eugen Fick ve Eduard Kalt, hemen hemen aynı zamanlarda kontakt lens yardımıyla görme bozukluklarını çözdüklerini beyan etmişlerdi. Kontakt lenslerle birlikte gözlükler, güzellik vaat eden rakiplerine, yavaş yavaş yerlerini bırakmaya başladı.
KİLİT : 1787’ de Joseph Bramah tarafından tasarlanan kilit, ancak 75 yıl sonra Londra’ da bir sergi sırasında bir ziyaretçinin 51 saat süren uğraşı ile açılabilmiştir. Tarihte ilk kilitleri eski Mısırlılar’ ın kullandığı bilinmektedir. Kilitler tahtadan yapılıyor ve açılıyordu. Anahtarın üzerinde değişik uzunluklarda silindir pimler vardı. Mısırlılar’ dan esinlenen Linus Yale, Yale kilit olarak bilinen ilk modern pimli kilidi üretti.
VİDA : MÖ 5. yüzyılda Archytas of Terentum, vidayı icat etti. İlk vidalar tahtadan yapılmakta ve zeytinyağı ile preslenmekteydi. Metal vidalar ise ilk olarak 15. yüzyılda Ege’nin iki yakasında karşımıza çıkmaktadır.
MAKAS : Bugün kullandığımız makasın patenti, 1893’ te Louis Austin tarafından Washington’ da alındı. Tam olarak ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmese de İskender’ in Mısır’ ı fethiyle gelişen güzel sanatlarda üstünlük sembolü olarak kullanıldığı biliniyor.
SAKLAMA KABI : 1795’ te Fracois Appert, oluşturduğu kapak sistemi sayesinde kapların içine hava sızmasını önleyen ve böylece gıdanın bozulmasını geciktiren bir sistem geliştirdi. Appert’ in bulduğu ilk saklama kapları aslında zamanı için bir devrim niteliğindeydi. Çünkü gıdaların bozulmadan saklanabilmesi gerçekten zordu.
AYAKKABI MAKİNESİ : Jan Ernst Matzeliger, ayakkabı yapma makinesini icat etti. 1850’ li yıllarda tüm ayakkabılar elde yapılıyor ve bu da zaman alıyordu. El yapımı olduğu için fiyatları da yüksekti. Matzeliger, ayakkabı sanayiine adeta yeni bir soluk getirdi. İcat ettiği makineyle bir ayakkabı, yaklaşık 3 dakika içinde makineden çıkabiliyordu. Böylece ayakkabı maliyeti de düşürülmüş oluyordu.
ELEKTROKARDİOGRAFİ CİHAZI : 1903’ te Willem Einthoven, kalbin işleyişini kaydeden elektrokardiografi cihazını ( EKG ) icat etti. Einthoven’ ın 1924’ te Nobel ödülü aldığı bu icadı, kalp atışlarının grafiksel çıktısını vermekteydi. EKG, kalbin ürettiği elektrik sinyalleri ölçüp kaydederek kalp hastalığının belirtisi olabilecek düzensizlikleri ortaya çıkarır.
DEMİR CİĞER : 1929’ da Philip Drinker, hastaların solunumuna yardım etmek için “demir ciğer” adını verdiği bir alet tasarladı. Bu aygıt, vücudun boynun altında kalan kısmını içine alan hava geçirmez bir kutudan oluşuyordu. Kutunun içindeki basınç değiştirilerek ciğerlere hava girip çıkması sağlanıyordu.
ELEKTRON MİKROSKOBU : 1933’ te iki Alman bilim adamı Max Kroll ve Ernst Ruska’ nın ortak çalışması sonucunda elektron mikroskobu doğdu. Elektronların bir numunenin üzerine bombardıman edilmesiyle numunenin elektron yayması prensibi, o numunenin üç boyutlu görüntüsüne ulaşmamıza neden olmuştur. Sonraları bu keşif, atomların incelenmesi ve diğer büyük keşiflerde çok yararlı olmuş, insanlığa yeni kapılar açmıştır.
TETANOS AŞISI : 1926’ da Fransız Ramon et Zoeller, tetanos aşısını geliştirdi. 1900’lerin ilk çeyreğine kadar tetanos virüsü ölümcül olabiliyordu. Her hangi bir paslı objenin açtığı küçük bir yaradan içeri giren virüs, binlerce insanın ölümüne yol açabiliyordu. Zoeller’ den sonra tetanos virüsü de insanoğlunun zekası karşısında tarihteki yerini almıştır.
RADYASYON ÖLÇÜM ALETİ : 1913’ te Alman Hans Geiger, radyasyon ölçüm aleti Geiger’ i icat etti. Geiger, ortamdaki radyasyon miktarını ışıma yapan parçacıklar aracılığıyla hesaplamayı başarınca, insanoğlu hiçbir şekilde sonuçları baş gösterene kadar fark edilemeyen bu gizli düşmanın varlığından en azından haberdar olabilmeyi başarabilmiştir.
DNA : Tıp tarihi boyunca yapılmış en büyük keşiflerden biri olarak kabul edilen DNA, 1953 yılında James Watson ve Francis Crick tarafından bulundu. İki bilim adamı, çifte heliks sarmalı etrafında sıralanmış yaşamın temel yapı taşlarının varlığını bularak genetik biliminin doğmasını sağlamışlardır.
LAZER : Lazer kuramı, 1958’ de Amerikalı fizikçiler Charles Townes ve Arthur Schawlow ortaya atmıştır. İlk lazeri 1960’ da Theodore Maiman yapmıştır. Günümüzde lazer, ameliyatlarda dokuları kesmek ya da kılcal damarlarını kapamak amacıyla kullanılmaktadır.
HEPATİT – B : 1971‘ de Amerikalı Blumberg et Millman, Hepatit-B aşısını geliştirdi. Bugün Dünya Sağlık Örgütü’ nün, insanlığı tehdit eden ve en önemli virüsler listesinde yer AIDS ile birlikte en üst sıralara koyduğu Hepatit-B virüsü, aşısı olmasına rağmen neden olduğu hastalık hakkında yeterli bilgiye sahip olunamaması nedeniyle yaygınlığını sürdürmektedir.
GRİP AŞISI : 1976’ da grip aşısı geliştirildi. Fakat aşısı bulunmasına rağmen halen grip mikrobundan insanoğlunun kurtulduğunu söyleyemeyiz.
YARA BandI : 1920’ de Earle Dickson, özellikle mutfak işlerini yaparken karısının çok sık elini kestiğini görüp karısı için bir gazlı bez ve selobant yardımıyla ilk yara bandını yapmış ve bu icadı zamanla çok tutulmuştur. İlginç bir hikayeye sahip olan bu icat, bugün evde, işte ve okulda tüm ilk yardım çantalarında bulunan bir malzeme olmuştur.
STETESKOP : 1816’ da Rene Laennec, Paris sokaklarında dolaşırken, oyun oynayan iki çocuğun, birbirlerinin göğsünü ellerindeki tahta borularla dinlemekte olduğunu fark etti. Daha sonra Laennec, bir kağıdı rulo yaparak ucuna bir ip bağladı ve bir başkasının göğsünü dinlemeyi başardı. Bu alete Yunanca “göğüs” anlamına gelen “steteskop” adını verdi.
AMBULANS : 1790’ da Dominique Larrey, hastaları hastaneye yetiştirebilmek için hafif bir araba tasarladı. 1792’ de Fransa, hem Avusturya hem de Prusya ile savaş halindeydi. Ağır arabaların yaralıları toplamak için cepheye ulaşamadıkları görülünce Larrey’ in bu tasarımı hayata geçmiş oldu.
BEHÇET HASTALIĞI : Çok sayıda sistemi ilgilendiren iltihabi bir hastalık olan Behçet hastalığı ilk olarak 1937 yılında Türk dermatolog Dr Hulusi Behçet tarafından tanımlanmıştır. Çoğunlukla Ortadoğu ve Japonya da görülen bu hastalıkla ilgili araştırmalar halen yürütülmektedir.
YAPAY KALP : 1982’ de Dr. Robert Jarvik, ilk yapay kalbi üretti. Dr. Jarvik tarafından icat edilen ilk yapay kalp, tırnak büyüklüğündeki bir motorla çalışıyordu. “Jarvik 7” olarak da bilinen alet, Seattle’ lı diş hekimi Barney Clark’ ın onayı üzerine kendisine takıldı ve hasta tam 112 gün “Jarvik 7” ile yaşamını sürdürdü.
ÇOCUK FELCİ AŞISI : 1957’ de ilk çocuk felci aşısını Dr. Albert Sabin geliştirdi. Dr Sabin tarafından geliştirilen çocuk felci aşısı pek çok çocuğun skat olarak hayatına devam etmesini de önlemiş oluyordu. Sabin’ in geliştirmiş olduğu aşı, tıpkı bugünkü gibi ağız yoluyla uygulanmaktaydı.
ASPİRİN : 1829’ da bilim adamlarının, söğüt ağacının yaprağında bulunan “salisin” adlı kimyasal bir maddenin ağrı kesici özelliği olduğunu keşfetmelerinden sonra Charles Frederic Gerhard bu maddeyi kullanarak “salisilik asiti” geliştirmiştir. 1899’ da Alman kimyager Felix Hoffmann’ ın Gerhard’ ın formülünü geliştirmesi sonucunda Aspirin tıbbın hizmetine sunulmuştur.
DİYALİZ MAKİNESİ : 1985’ TE Willem J. Kolff, diyaliz makinesini icat etti. Böbrek hastaları için en büyük icat kuşkusuz diyaliz makinesidir. Bugün bu makine sayesinde böbrek yetmezliği çeken pek çok hasta, hastalıklarının seyrini yavaşlatıyor ve böbrek nakli sıralarını beklerken rahat nefes alabiliyorlar.
PENİLİSİN : 1928’ de Alexander Fleming, penilisini geliştirdi. Penisilini geliştirmeden önce Fleming, “lizozim” adı verilen mikrop öldüren bir maddeye ulaşmıştı. Bu sayede bakterileri öldürebilen bir maddenin varlığı fikri ilk kez doğmuş oldu. Fleming, penisilini bulduğu zaman onun, etrafındaki bakterileri öldürdüğünü tesadüf eseri görmüştü ve bunu tıpta kullanabileceğini düşünmüştü.
ALZHEIMER HASTALIĞI : Demans’ ın (bunama) en sık nedeni olan ve bellek bozukluğu ile karakterize Alzheimer Hastalığı ilk olarak 1906 yılında Alman nöropsikiyatrist Alois Alzheimer tarafından tanımlanmıştır.
KORTİZON : 1935’ te Percy Lavon Julian, kortizonu geliştirdi. Soya filizlerinden sentetik yoldan elde edilen kortizon, artrit ve diğer inflamatuar tedavisinde büyük bir gelişme olarak kabul edildi.
X IŞINLARI : 1895’ te Wilhelm Röntgen, X ışınlarının varlığını saptadı. Röntgen bir gün, anot ve katot üzerinde çalışmalar yaptığı sırada iki farklı yüklü ucun arsında bir etkileşim olduğunu fark eder. Böylece X ışınları bulunur. Bugün X ışınları başta tıp ve başka pek çok alanda insanlığın hizmetinde kullanılmaktadır.
İNSÜLİN : 1922’ de Sir Frederick Banting, J.J.R. Mac Leod, Charles Best ve J.B. Collip insülini geliştirdi. Şeker hastalarının hayatını kolaylaştıran keşiflerin başında insülin gelmektedir. Pankreasın salgıladığı bir hormon olan insülinin şeker hastalarında yetersiz düzeyde bulunduğunu fark eden Banting, Mac Leod, Best ve Collip maddeyi izole ederek ilaç haline getirmişlerdir.
KAN ŞEKERİ ÖLÇÜM SİSTEMİ : Kimyacı Helen Free, kan şekeri ölçüm sistemini geliştirdi. Şeker hastalarının kendi kendilerine uygulayabilecekleri ilk test, Free’ nin kandaki glukoz miktarına duyarlı bir enzimi laboratuar ortamında izole etmesi sonucunda bulunmuştur. Hasta, test kiti içinden çıkan iğne ile parmağının ucundan bir damla kan alıyor ve kitin üzerine damlatıyordu. Enzimde oluşan renk değişimi, hastanın şeker düzeyi hakkında sağlıklı bir bilgi vermekteydi.
VİTAMİN HAPI : 1942’ de Robert R. Williams, vitamin haplarını geliştirdi ve patentini aldı. Williams, bir telefon şirketinde araştırmacı olarak çalışmakta ve boş zamanlarında yetersiz beslenme sorunlarını ortadan kaldırabilmek amacıyla vitaminlerin sentetik olarak üretilmesi üzerinde çalışmaktaydı. İlk olarak Tiamin ve B vitaminlerini elde etmeyi başaran Williams, bir şirket kurarak bunların seri üretimne başladı.
MAGNETİK REZONANS (MR) : İlk olarak 1930’ larda üzerinde çalışılan MR tekniğini, 1970’ te Raymond Damadian adlı bir doktor geliştirerek insanlığın hizmetine sunmuştur. Ameliyata gerek kalmadan insan vücudunun resmini çıkarmaya yarayan MR sistemi, manyetik alan ve radyo dalgaları yardımıyla insan dokusunun farklı kademelerini farklı renklerde göstermekte ve dolayısıyla kanserli dokuları tespit edebilmektedir. X ışınları ve radyasyon kullanılmadığı için MR teknolojisi sağlığa zarar vermemektedir.
HOLOGRAM : 1947’ de Dennis Gabor, ilk hologramik görüntüyü oluşturdu. Macar asıllı bilim adamı Gabor, elektron mikroskobunda üç boyutlu görüntüler üzerinde çalışırken aklına üç boyutlu nesnelerin görüntüsünün elde edilip edilemeyeceği sorusu geldi. İlk görüntü küçük bir kuşa aitti ve görenleri şaşkına çevirmişti. 1960 yılında hologram teknolojisinin tıp alanında kullanılabilmesi için ihtiyaç duyulan lazer keşfedildi.
ŞIRINGA : 1853’ te Charles Pravaz, şırıngayı icat etti. Kan damarlarına ve kasların içine ilaç enjekte etmekte kullanılan deri altı şırıngası, tıp açısından büyük bir yenilikti. 1987’ de bir başka doktor Jean-Louis Brunet, kan örneği alınırken enjektöre takılan bir başka aletin patentini aldı. Alet, şırınga hastadan çıkarılır çıkarılmaz şırınganın ağzını tıkıyordu. Böylece doktor ve hemşireler mikroplu kanla temas etmemiş oluyorlardı.
BİGİSAYAR YAZICISI : 1953 yılında Remington-Rand, geliştirdiği yüksek hızlı bilgisayar yazıcısını “univac” adlı bir bilgisayara bağlayarak kullanmaya başladı. 1976 yılında Remington-Rand’ ın yazıcısı temel alınarak ilk mürekkep püskürtmeli yazıcı geliştirildi. 1988 yılına gelindiğinde ise yazıcılar oldukça yaygınlaşmış ve bilgisayar donanımlarının vazgeçilmez bir parçası halini almıştır.
AMPUL : 1878’ de Joseph Swan, elektrik ampulünü icat etti. Cam bir ampul içinde kömürleştirilmiş bir filaman vardı. Swan, ampulün içindeki havayı boşalttı. Çünkü havasız ortamda filaman yanıp tükenmiyordu.
DİNAMO : 1867’ de Werner Siemens, dinamoyu icat etti. Elektriği pratik olarak ilk Siemens elde etmiştir. Siemens, elektriğin ve mıknatısın birlikte kullanıldıklarında birbirlerini güçlendirdiğini fark etmiştir. Siemens, bunun üzerine ilk çift T motorlu dinamo makinesini icat etmiştir. Ardından Gramme ve Tesla, bu konuda Siemens’ in çalışmalarını geliştirmişlerdir.
UZAKTAN KUMandA CİHAZI : 1950’ de Eugene Polley, ilk uzaktan kumanda cihazını icat etti. Bir mühendis olan Polley, ilk kablosuz kumanda cihazına “flashmatic” adını verdi. Bu cihaz 1955’ te piyasaya çıkarıldığında büyük ilgi görmüştü. Fakat bugünkü emsallerine göre bazı sınırları vardı. En önemlisi cihazın fotonlar ile işliyor olmasıydı. Şayet TV, güneşe direkt maruz bırakılırsa kendiliğinde kanallar değişebiliyordu.
METAL DEDEKTÖRÜ : 1881’ de Alexsander Graham Bell, metal saptayan bir cihaz geliştirdi. İlk metal dedektörü, Bell tarafından tasarlandığında aslında sadece metale duyarlı bir düzeneğin ses çıkarması planlanmıştı. Herhangi bir metal, düzeneğin arasından geçince devre kesiliyor ve bir ses çıkıyordu. Sonradan Graham Bell ve asistanı fark etti ki bu cihaz pek çok alanda gayet rahat kullanılabilirdi.
HESAP MAKİNESİ : 1888’ de William Seward, hesap makinesini icat etti. Banka muhasebecisi olan Seward, bankadaki hesap işlerini kolaylaştırmak, monotonluğu kırabilmek ve belki de biraz zaman kazanabilmek amacıyla bir mekanik cihaz üzerinde çalışmaya başladı. Sonuçta, 1885 yılında patentini aldığı cihaz bir hesap makinesiydi. 1898’ de Seward öldüğünde 1.000 adet hesap makinesi satılmıştı. 1926 yılına gelindiğinde ise bu sayı 1.000.000’ a ulaşmıştı.
OSİLOSKOP : Edwin Howard Armstrong, osiloskop adını verdiği yüksek frekanslı bir alet geliştirdi. FM radyo bandının da mucidi olan Armstrong’ un icat ettiği “osiloskop” elektrikli cihazlardaki akım miktarını ölçen bir aletti. Osiloskop sayesinde elektrikli cihazların tamiri kolaylaşmıştır.
TRANSİSTÖR : 1947’ de John Bardeen, transistörü icat etti. Elektrik dünyası için küçük ama kullanışlı bir alet olan transistör, Walter Brattain ve William Shochley’ in destekleriyle John Bardeen tarafından kullanıma sokulmuştur. Bugün bilgisayar yongalarının her birinde mikroskobik boyutta milyonlarca transistör bulunabilmektedir.
ELEKTROSKOP : Bir muhasebeci ve fizikçi olan Jean Antonie Nolet, ilk elektroskop cihazını üreterek elektriğin varlığını elektrostatik çekim ve itim gücü ile ispat etmiştir. Daha sonraları elektrostatik üzerine yazdığı yazılarında yüklü cisimler arasındaki çekim kuvvetini teorik olarak göstermiştir.
LCD TEKNOLOJİSİ : 1970’ te James Fergason, LCD teknolojisini geliştirdi. Fergason 1971’ de hızla gelişmeye başlayan LCD teknolojisinin kullanıldığı pek çok ürünün de patentini elinde bulunduran kişidir. Hızla gelişen dijital saat, bilgisayar ekranları, tıbbi cihazlar gibi ürünlerde yoğun olarak LCD sistemleri kullanılmaktadır.
ROBOT : 1913’ te ilk robot Elmer Sperry tarafından üretilmiştir. İlk robot bir otomatik pilot olarak hizmet vermekteydi. Sperry, uçağın hareketlerine duyarlı bir aygıt geliştirmiştir. Uçak belli bir uçuş rotasından saptığında otomatik pilot doğru rotaya yönelmesi için uçağın kontrollerini ayarlıyordu.
MODERN SİSMOGRAF : 1880’ de John Milne, modern sismograf cihazını geliştirdi. İnsanoğlunun en sık karşılaştığı felaketlerden birisi depremdir. Depremin önlenemeyeceğini fark eden Milne, en azından haber verebilecek ve şiddetini belirleyebilecek bir alet geliştirdi. Sismograf cihazı, deprem sırasında oluşan titreşimleri kağıda döküyor ve depremin şiddetinin resmini çıkarıyordu.
VİDEO KASET KAYIT CİHAZI : 1956’ da video kaset kayıt cihazı Charles P. Ginsburg tarafından icat edildi. Ginsburg, çalıştığı şirkette pratik bir video kayıt cihazı üzerinde çalışmaktaydı. Ginsburg’ un uzun uğraşlardan sonra icat ettiği makine, çalıştığı firma tarafından tam 50.000 dolar karşılığında satışa sunulmuştur. İlk video kaset kayıt cihazı (VCR) ise Sony tarafından 1971’ de satılmıştır.
HDTV : 1990’ da yüksek netlikte televizyon geliştirildi. HDTV sistemli televizyonlar için yapılan ilk yayın 1990’ da gerçekleşti. Bu, dünya kupasındaki İtalya-Paraguay futbol maçıydı. HDTV sistemlerinde normal televizyonların yayın kalitesinin yaklaşık 4 katı daha iyi görüntü elde edilmektedir. Yükseklik ve genişlik oranı ise diğer sistemlerde 3:4 iken HDTV sistemlerinde 9:16’ dır.
MANYETİK VİDEO KASET : Sesin kaydedilebilmesinden sonra sıra buna görüntü eklemeye gelmişti. 1920’ lere dayanan çalışmaların sonunda bugün bilinen görüntü kaydedebilen manyetik video kaset, 1938 ‘ de İtalyan Luigi Marzocci tarafından şekillendirilip patenti alınmıştır.
DAT : 1987’ de ilk sayısal ses bantları geliştirildi. DAT! A kayıt yapılırken ses önce sayılardan oluşan bir barkoda çevrilir. DAT kaydedicide bu kod, manyetik bir desene çevrilir ve bu desen DAT üzerine kaydedilir. DAT’ taki kaydın dinlenmesi için süreç tersten işletilir ve sese çevrilir.
BUHARLA ÇALIŞAN ASANSÖR : 1852’ de Elisha Otis, ilk buharla çalışan asansörü geliştirdi. 19. yüzyılda öyle yüksek binalar tasarlamışlardı ki, insanları ve eşyaları bu binalara çıkarıp indirmek için makineler yapmak gerekti. İlk olarak 1852’ de New York’ taki fabrika için buharla çalışan bir asansör yapıldı. Asansörde taşıyıcı kabloların kopması durumunda kabini güvenli bir şekilde durduracak yaylı bir güvenlik mekanizması bile düşünülmüştü. Hatta güvenliğini test etmek için ilk denemede halatlar kesildi ve yolculara asansörün güvenli olduğu ispatlanmış oldu.
GÜNEŞ ENERJİSİ PANELLERİ : 1839’ da Antoine-Cesar Becquerel, güneş enerjisi panellerini icat etti. alternatif enerji kaynaklarından birisi olan güneş enerjisi panelleri, ilk olarak Becquerel tarafından tasarlanmıştır. Mucit oluşturduğu düzenek aracılıyla düşük miktarda elektrik akımı elde etmeyi başarmıştı. Bugün evlerimizde kullandığımız güneş enerjisi panelleri Becquerel’ in düzeneğinin gelişmiş şekilleridir.
İNTERNET TEKNOLOJİSİ : 1968’ de Douglas Engelbart, internet teknolojisini icat etti. Tarih boyunca yapılan en büyük icatlardan birisidir. Birden fazla bilgisayarın telefon hattını kullanarak birbirleriyle iletişim kurabilmesi prensibine dayanan interent, bilgi çağının doruk noktası olarak da değerlendirilebilir. İlk olarak Amerikan Savunma Bakanlığının bilgisayarlarını birbirine bağlamak için kullanılan internet, sonraları tüm dünyaya yayılan bir veri ve bilgi ortamı halini aldı.
KAR MAKİNESİ : 1950’ de Wayne Pierce adlı kayak takımı üreticisi karsız geçen senelerde satışlarının düşmesinden ötürü ölü geçen sezonlarda kayak yapılabilmesini sağlayacak bir sistem geliştirmeye karar verdi ve sonuçta kar makinesini icat etti. Makinenin çalışma prensibi aslında çok basitti. Bir motor yardımıyla soğutulan havanın üzerine su damlaları serpiştiriliyor ve kar oluşuyordu. Fakat Pierce, ürettiği aletin üzerinde fazla bir gelişme kaydedememiş ve haklarını başka bir üreticiye satmıştır.
OTOMATİK KAPI : 1954’ te Dee Horton ve Lew Hewitt, otomatik kapıyı icat etti. İcattan hemen sonra seri üretime geçilmesi 6 seneyi almıştır. İlk otomatik kapının doğmasının ardında yatan fikir de oldukça ilginçtir. Horton ve Hewitt, bulundukları yerdeki kapıların aşırı rüzgarda zor kapanmasından ötürü otomatik kapıyı icat etmeyi düşünmüş ve üretmişlerdir.
YALAN DEDEKTÖRÜ : 1921’ de John Larson, yalan dedektörünü geliştirdi. Yalan dedektörü fikrinin temelleri aslında eski Çin’ e kadar uzanmaktadır. Eski Çinliler yalan söyleyen insanın tükrük miktarının arttığının farkına varıp şüphelilere pirinç çiğnetirlermiş. Yalan söyleyen insanın biyolojik değişimlerinden faydalanarak bir makine yapma fikri Larson’ un aklına geldiğinde o farklı bir kriter kullanmıştı. Yalan söyleyen insanların nabzı daha hızlı atmaktaydı. Larson’ un makinesi uzun süre kullanıldı fakat çeşitli nedenlerden dolayı güvenirliği hep sorgulandı.
KAR MOTORU : 1922’ de Joseph-Armand Bombardier, kar motorunu icat etti. Bombardier yalnızca karda hareket etmek için araç tasarlanmamış olduğunu fark edince çalışmalarına başladı. Önceleri araçta mutlaka bir tekerlek sisteminin olması gerektiği konusunda ısrarcı olan Bombardier, sonraları bir kayak takımı ve paletten oluşan sistemin en başarılı kar aracı olacağına karar verip icadını gerçekleştirdi. Bugün kullanılan kar motorları Bombardier’ in sistemine sahiptir.
SOKAK SÜPÜRÜCÜSÜ : 1896’ da C.B. Brokks, sokak süpürücüsünü icat etti. İlk sokak süpürücüleri 1896’ da yollara çıktı ve sokakları süpürmeye başladı. İnsanlara thaf gelen görüntüsüne rağmen zamanla halk daha temiz caddeler için bu araçları kabullendi.
YÜZME HAVUZU : Gaius Maecenas yüzme havuzunu geliştirdi. MÖ 2500 yıllarında bile Mısırlılar’ ın, Romalılar’ ın ve Yunanlar’ ın havuz kullandıkları bilinmektedir. Yüzme havuzlarının popülerlik kazanması çok daha sonralara rastlamaktadır. 1837’ de Londra’ da 6 bölümden oluşan büyük bir yüzme havuzu inşa edilmişti. 1896 tarihinde ise Olimpiyatlar’ a yüzme yarışlarının dahil edilmesiyle havuzlar yaygınlık kazanmıştır.
ELEKTRİK BATARYASI : 1799’ da Alessandro Volta, ilk elektrik bataryasını geliştirdi. Volta, elektrik akımını elde edebilmek için çinko ve gümüş tabakaları kullanıyordu. Sonunda ikisini bir arada kullanarak “pile” adını verdiği sistemle ilk bataryayı üretti. 1866’ da Georges Leclanche adlı Fransız mühendis, Volta’ nın kuru bataryasına alternatif ıslak bataryayı icat etti. Böylece dünyanın en yaygın olarak kullanılan çinko karbon bataryası geliştirildi.
ATILABİLİR CEP TELEFONU : 1999’ da Randice_lisa Altschul, sadece 3 kredi kartı kalınlığında olan atılabilir bir cep telefonu geliştirdi. Bu telefon normal bir cep telefonundan farksızdı. 60 dakika konuşma süresine sahipti. Genç mucide, neden böyle bir şey icat ettiği sorulduğunda şu cevabı vermişti : “Cep telefonlarımı kaybetmekten bıkmıştım.”
DVD TEKNOLOJİSİ : 1995’ te DVD teknolojisi geliştirildi. DVD’ ler, insanoğlunun hep en kaliteliye doğru yaptığı yolculuğun bir sonucudur. Kompakt disklerden sonra daha kaliteli ses ve görüntü nasıl elde edilebilir diye düşünen bilim adamları, CD_ROM’ lardan çok daha fazla bilgi saklama kapasitesine sahip DVD teknolojisine ulaştılar. Bir CD_ROM yaklaşık 700 MB alan sunarken bir DVD, kullanıcısına yaklaşık 4.7 GB alan sunar. Bu da yaklaşık bir CD_ROM’ un 6 katı kadar bir kapasite anlamına gelmektedir.
ALIŞVERİŞ MERKEZİ : İlk alışveriş merkezi fikri 1922’ de doğdu. Nichols adlı bir şirket, bir alışveriş merkezi yapılırsa insanların daha fazla ziyaret edeceğini ve daha karlı olabileceğini düşünerek ilk alışveriş merkezini Edina-Minnesota’ da inşa etti. Sonuç tam beklenildiği gibi olmuştu. İnsanlar tüm mağazaları bir arada bulabildikleri bu yeri çok sevmişlerdi.
ALIŞVERİŞ ARABASI : 1936’ da Sylvan Goldman, alışveriş arabasını icat etti. Goldman, Oklahoma City’ de bir manav sahibiydi. Müşterilerinin daha rahat alışveriş yapabilmelerini sağlamak için üç tekerlekli bir alete sepet bağlamıştı. Dükkanının müşterileri artmaya başlayınca yakın arkadaşı Fred Young ile arabayı yeniden tasarladı ve bugünkü şeklini verdi.
BLUE – JEAN : Levi Strauss, 1873 yılında madencilerin ve petrol işçilerinin giymesi için bir pantolon tasarladı. Blue – jean pantolonlar o kadar tutuldu ki bugün bir blue – jean pantolonu olmayan insan bulmak zordur. Bu pantolonların önemli bir özelliği, ayrım olmaksızın herkesin, gündelik hayatında rahatça giyebilmesidir.
ATM MAKİNELERİ : İlk ATM ( Automatic Machine ) fikri, Don Wetzel’ in aklına Dallas Bank’ ta para çekme kuyruğunda geldi. Makine mühendisi Tom Barnes ve elektrik mühendisi George Chastain bu fikri geliştirdiler. 5 milyon dolara mal olan ilk ATM, 1973 yılında New York’ ta Chemical Bank’ ta uygulandı.
BARKOD SİSTEMİ : 1952’ de Bernard Silve, barkod sistemini icat etti. Barkod sistemi ile market veya süper market gibi yerlerde kasiyerlerin daha az hata yapmaları planlanmaktaydı. Kasaya gelen ürünün barkodu optik okuyucuya tutulduğunda ürünün fiyatı ekranda beliriyor ve toplama ilave edilebiliyordu.
MODERN BUZDOLABI : 1923’ te Balzer Von Platen ve Carl Munters modern buzdolabını tasarladı. Platen ve Munters, günümüz buzdolaplarına en yakın buzdolabı tasarımını yapmışlardı. Daha sonra buzdolapları geliştirilip soğutma sisteminde freon gazı kullanılmaya başlanıldı.
FREON GAZI : 1928’ de Thomas Midgley ve Charles Kettering, freon gazını buldular. Freon gazı, buzdolaplarının çalışması için çok gereklidir. Freon’ u bulan bu iki mucit, aslında buzdolabının ya da klimaların çalışma prensiplerini de belirlemeye yardımcı olmuş sayılıyordu. Freon, yoğunlaştığı sırada etrafını soğutma özelliğinden dolayı soğutma sistemlerinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
MODERN ELEKTRİKLİ SÜPÜRGE : 1908’ de Murray Spangler, ilk modern elektrikli süpürgeyi geliştirdi. Amerikalı mucit Spangler, hafif bir elektrikli süpürge icat etmişti ve süpürgesi oldukça pratikti. William Hoover, bu mucidin icadını satın alıp kendi fabrikasında üreterek piyasaya sürdü. Makine, kısa sürede çok başarı kazanmıştı.
DAKTİLO : Bir gazetenin yazı işleri müdürü olan Christopher Scholes, 1867’ de daktiloyu icat etti. Önce numaralama makinesi olarak tasarladığı makineyi, sonraları daktiloya çevirmeye karar verdi. Scholes, 30’ a yakın makine tasarladı ve sonunda bugün kullandığımıza yakın bir klavye ortaya çıktı. İcatlarından hiç para kazanamadı fakat daktilo kısa bir sürede yaygınlaştı.
SAÇ BOYASI : 1907’ de Eugene Schueller, saç boyasını geliştirdi. L’oréal firmasının kurucusu olan Schueller, sentetik saç boyasını bulmuş olmasından ötürü mucitler arasındaki yerini almaktadır. O zamana kadar kadınlar, bitkisel kök boyaları sürerek saçlarının renklerini değiştirebiliyorlardı. Schueller’ in saç boyalarıyla kadınlar artık diledikleri renge saçlarını rahatça boyayabiliyorlar.
TIRNAK CİLASI : Tırnak cilası, MÖ 3000 yıllarında kullanılmaya başlandı. Çin’ de kadınlar tırnakları için yumurta beyazı, jelatin, balmumu ve kına kullanıyorlardı. Bugün tırnak cilası olarak satılmakta olan madde aslında otomobiller için kullanılan parlatıcıdan farksızdır.
HAZIR KAHVE : 1909’ da G. Washington, hazır kahveyi üretti. Washington’ ın geliştirdiği bu ürün şüphesiz pek çok insanın hayatında önemli bir yer tutmaktadır.
DONDURMA : 1897’ de Alfred Cralle, dondurma tarifinin ilk patentini alan ilk dondurmacı oldu. Pek çok dondurmacı farklı tatlarda dondurma üretmiş ama hiç biri dondurmaya ismini verecek kadar ona sahip çıkamamıştır. Tarih boyunca dondurma hep vardı. Eski Romalılar’ ın buzla karıştırarak üzüm şerbetini içtikleri bilinmektedir. 1832’ de Augustus Jackson, bir dondurma tarifi geliştirmiş anacak patentini almamıştır.
DONDURMA KÜLAHI : 1904’ te Charles Menches, ilk dondurma külahını üretti. Bir dondurma satıcısı olan Menches, sattığı dondurmaları farklı bir şekilde sunabilmek üzere kafa yormaya başladı. Sonunda bildiğimiz külaha benzer bir ürün elde etti. Dondurmayı bu külahları içinde servis etmeye başladıktan sonra gördü ki en az dondurma kadar külahlar da dondurma sevenler tarafında tüketiliyordu.
DONMUŞ GIDA : 1929’ da Clarence Birdseye, ilk donmuş gıdayı üretti. Bugün kış ortasında çilek veya vişne tüketebiliyorsak bunu Birdseye’ a borçluyuz. Bu genç kadın mucit, yiyeceklerin ambalajlarını değiştirmeden tadının aynı kalmasını garanti edebilecek bir dondurma sistemini bularak bugün milyarlarca dolarlık bir sektörün doğmasını sağlamıştır.
ÇAY : MÖ 2737’ de Çin İmparatoru Shen Nung, çayı keşfetti. Çin imparatoru bahçesinde oturmuş dinlenirken yanında kaynayan suyun içine rüzgarla birlikte gelen birkaç çay yaprağı düşer. İmparator, oluşan kokudan çok hoşlanır ve tadına bakmak ister. İşte çayın hikayesi böyle başlar. Zamanla çeşitli işlemlere tabi tutulan çay bugünkü halini almıştır.
COCA – COLA : 1885’ te Dr. John S. Pemberton, Cola içeceğini üretti. Bugün tüm dünyanın bildiği bu içeceğin öyküsü 1885’ lerde , bir doktorun sindirim sistemine yardımcı olması için ürettiği bir içeceğe gaz karıştırmasıyla başlar. Coca – Cola adı verilen bu içeceğin logosu, yine Dr. Pemberton’ ın bir mektup arkadaşı tarafında çizilmiş ve halen kullanılmaktadır.
PEPSİ : Kuzey Carolaynalı bir eczacı olan Caleb Bradham, 1898’ de dükkanında müşterilerine ferahlatıcı ve sindirime yardımcı bir içecek hazırlayıp satmaktaydı. İçeceğine “Brad’ in içeceği” adını vermişti. İçecek, karbonatlı su, şeker, vanilya, ender bulunan birkaç yağ, pepsin ve cola çekirdeğinden oluşmaktaydı. Halk tarafından çok sevilen bu içeceğin adı daha sonra “Pepsi” olarak değiştirildi.
BEBEK MAMASI : 1867’ de Henri Nestle, ilk bebek mamasını üretti. Bebeklerin yiyebileceği ilk hazır yemek, nişasta ağırlıklıydı. Fakat Nestle’ nin icadı onu o kadar popüler yapmıştı ki sonraları gıda sektörünün çeşitli dallarında faaliyet gösteren büyük bir firma haline geldi.
[ Ekleyen (Oltulu) | 23.02.2011 12:13:25 | Okunma : 338 ]
Oy : 0-Puan : 0
|
|
|