Eski Mısır'da Kadın

 

Günümüzden binlerce yıl önce Mısır'da, Nil deltasında, Osiris adında iyimi iyi, dürüst mü dürüst, iri-yari bir kral yaşarmış. Halkının iyiliği için çalışır, haklıyla haksızlığı ayırt eder, hiç kimseye kötülük gelmesini istemezmiş. Herkes çok severmiş Osiris'i... Onu sevmeyen tek kişi, Yukarı Mısır'a hükmeden kardeşi Seth'miş. Seth, Osiris'i kıskanır, O'nu ortadan kaldırmak için fırsat kollarmış. Bir gün Osiris'in topraklarına hükmetmek en büyük emeliymiş. Seth bir gün kardeşi Osiris'i muhteşem bir ziyafete şeref misafiri olarak davet etmiş. Salonun etrafı, çepeçevre davetlilerle doluymuş. Tam ortada da koca bir tabut duruyormuş.

Yemekler yenip içkiler içildikten sonra Seth kurnazca gülümseyerek davetlilere söyle demiş:

"Ben bu tabutu bir dev için yaptırttım. Simdi hepinizin sırayla bu tabuta girmesini istiyorum. Tabutu kim tam olarak dolduracak, çok merak ediyorum?"

Herkes sırayla tabuta girmiş. Ama öylesine büyük bir tabutmuş ki bu, en iri-yarıları bile girdiği zaman tabutun içinde yine de bos yer kalıyormuş. Derken sıra son olarak iyi kalpli Kral Osiris'e gelmiş. Osiris kalkmış, tabuta yürümüş, kapağını açıp içine girmiş. Girmesiyle de kapak bir daha açılmamak üzere üzerine kapanıvermiş...

Bu oyunun kötü kalpli kral Seth'in, kardeşine kurduğu bir tuzak olduğunu tahmin edebiliyoruz. Nitekim tabut, içindeki Kralla birlikte ziyafet sofrasından alınıp, Nil'in bulanık sularına terk edilmiş. Kimseye de Osiris'in akıbeti hakkında bilgi verilmemiş...

Ne var ki Osiris'in dul karisi İsis, sevgili esinin cansız vücudunu bulmadan ölmemeye ant içmiş. Aramış, taramış ve günün birinde tabutu bulmuş. bulmuş ama haberi duyan kötü kalpli Kral Seth bu sefer de kardeşinin cesedini parça parça ettirip Mısır'ın her tarafına dağıtmış. Bedbaht esi İsis yine durmamış, dinlenmemiş. Ve ünlü tarihçi Herodot'a göre kocasının vücudunun bir parçası hariç, hepsini bulup yapıştırmış. Osiris de canlanarak İsis'e Horus adında bir erkek evladı vermiş.

Horus büyümüş, amcası Seth'i bularak babasının intikamını almış.

Efsane burada sona eriyor.

Osiris, yüzyıllar boyunca Mısırlılar için iyilik timsali bir tanrılar tanrısı olmuştu.

Firavunların Haremi

Firavunların çok zengin haremi olurdu. III. Amenhotep'in hareminde 300'den fazla seçme genç kız bulunduğu bilinmektedir. Bu arda bazı zenginler de harem kurarlardı. Ama halkın arasında erkeklerden çoğunun tek esi vardı. Boşanmaya ender rastlanırdı. Eğer boşanmaya sebep, kadının bir başka erkekle ilişki kurmasıysa, koca, karisini boşar ve hiçbir şey vermezdi. Ama bir başka sebeple onu terk ediyorsa servetinin bir kısmını boşadığı esine bırakırdı.

Makyaj, Bugünkü Makyaj

Eski Mısır'ın gündelik hayatında kadının büyük önemi ve o nispette de değeri vardı. Son bulunan firavun mezarlarındaki resimlerde Eski Mısırlı kadınların siyah saçlı, uzun boylu, düz burunlu oldukları görülüyor. Çocukların doğdukları zaman ciltleri beyaz oluyordu. Ama çok geçmeden Mısır'ın kavurucu güneşinin etkisiyle renkleri koyulaşıyordu. kadınların en güzel tarafları iri siyah gözleri, son derece biçimli yüzleri ve bir Avrupalınınkine nazaran hayli yukarıda olan dik göğüsleriydi. Kadınlar, bu güzelliklerini mücevherat ve makyajla tamamlamakta pek hünerliydiler. Ehram duvarlarını süsleyen resimlerde, Eski Mısırlı kadının yaptığı makyajın pek az farkla günümüzdeki makyaja benzediği hayretle görülmektedir.

Mısırlı kadın yanaklarını, dudaklarını, tırnaklarını boyar, saçlarına kokulu yağlar sürerdi. Heykellerde bile kadınların gözlerini boyalı olduğu fark edilmektedir. Böylesine incelmiş bir makyaj için, elbette ki makyaj Malzemelerinizde son derce gelişmiş olmasına şaşmamak gerekir.

4.000 Yıllık Peruk ve Ruj

Mısırlı kadın daha da güzelleşmek için siyah kalemle gözlerini ve kaşlarını çeker, bir anlamda far sürer, peruk kullanır, mücevher takardı. Hem de ne mücevherler! Altın basta olmak üzere değişik madenlerden yapılan gerdanlıklar usta sanatçıların elinden çıkmış, güzellik, incelik ve zevk ürünü eserlerdi. O gerdanlıklar bugün bile tereddütsüz kullanılabilecek bir gösterişe sahiptir. Kadınlar, özellikle zengin çevrenin kadınları vakitlerinin büyük kısmını süslenmeye ve güzelleşme yolundaki çabalar ayırırdı. Bu is için kadın köleler onlara yarim ederlerdi. Hele kadın kocasıyla buluşmak için hazırlanıyorsa, süsüne daha da geniş vakit ayırırdı. Beyaz mermerden oyma şişelerin içinde doğu
ülkelerinden getirtilmiş sihirli kokular saklanır, bunu dudaklara sürülecek kırmızı, gözlere çekilecek siyah boyalar tamamlardı.

Kadınların başlarına taktıkları peruklar bugünküler gibi saçtan değil, bitki liflerindendi. Unların da büyük bir ihtimalle Papirüs liflerinden olduğu sanılmaktadır.

Kadınlar başlarına peruk takmadan önce, hoş kokulu macun kıvamında bir merhem sürerlerdi. Bunun görevi, sıcağın etkisiyle eriyerek etrafa hoş kokular salmasıydı. Eski Mısır'da kadının en çok sevdiği renk sariydi. Belden aşağısını örten kumaşlar da genellikle sari renkte olurdu. Kadınlar, açıkta bıraktıkları göğüslerini çeşitli mücevherlerle süsler, kollarına da altın, gümüş, tunç ve fildişi bilezikler takarlardı. Ayak bileklerine bilezik takmak da zaman zaman moda olurdu. Mücevherlerin çoğu "Lacivert Taşı" denilen bir tastan, kantaşından, spat taşından ya da Mısır'da pek bulunan mercan rengindeki bir başka tastan olurdu.

Eski Mısırlıların, giyimleri bugünkü anlayışımıza pek uymamaktaydı. Buna da sebep yılın her zamanında havanın çok sıcak olmasıdır. Üstelik kumaş da kolay dokunulamadığından zor bulunan bir nesneydi. Hele iyi cins kumaşları ancak zenginler alabiliyordu.

Mısırlı çocuklar kız olsun, erkek olsun çıplak dolaşırlardı. Ta ki büyüyüp ergenlik çağına gelinceye kadar. Bu, yalnız fakirler için değil, zenginler için de böyleydi. Zengin çocukları küpe, gerdanlık takarlardı. Çocukların bahçelerde, sokaklarda anadan dogma koşup oynamamaları onlara gayet tabii gelirdi.

Hizmetçiler, basit halk tabakası ve köylüler, sadece kısa bir etek kuşanırlardı. Eski Krallık devrinde kadınlar da erkekler gibi bellerine kadar çıplak gezerlerdi.bunların ütün giyimi göbeklerinden dizlerinin hemen aşağısına kadar uzanan beyaz bir eteklikten ibaretti. Bu giyimi ne erkekler yadırgayıp rahatsız olurlar, ne de kadınlar bu şekilde dolaşmaktan utanırlardı.

Servet artıp kumaş bollaşınca birinci etek üzerine ikinci bir etek örtülürdü. Göğsün örtülmesine ancak çok sonraları imparatorluk zamanında başlandı.

O çağda kadınlar da erkeklerle birlikte gezer, yer, içerdi. Yine Ehram duvarlarında bulunan resimlerde tek başına dilediği yere giden, serbestçe alışveriş yapan kadınlara rastlanmaktadır.

Doğuda bugün de olduğu gibi, Eski Mısır'da da genç evlenilirdi. 15 yaşına gelmeden erkekler de, kızlar da evlenip yuva kurarlardı. Erkeklerin ayrıca nikahsız esleri de olabilirdi. Ama kanun nazarında bütün haklar, nikahlı esine aitti.

Mısır'da bulunan 3.400 yıllık mezarlar arasında Teb şehri valisi Senefer'inki özel bir yer tutar. Senefer esi Merit'i o kadar sevmişti ki, mezar odasının duvarlarına tam 21 değişik pozda resmini yaptırmıştır. İki nikahsız esinin resimleriyle de bitişik odaların duvarlarını süslemiştir. Mezarının duvarları ve tavanları, üzerinden nefis üzümler sarkan asma resimleriyle kaplıdır. Eski Mısırlılar üzüm yetiştirir, şarap yaparlardı. Öte yanda bira yapmasını da biliyorlardı.

Şarap, Bira

Eski Mısırlılar, günümüzden 3.000 yıl kadar önce bile bugün kullandığımız balta, makas, keser gibi basit araç ve gereçlerin pek çoğunu biliyor ve kullanıyorlardı. Şarabı ve birayı fıçılarda saklıyor, tıpkı bugün Kızıl Çin'de hala kullanıldığı gibi ayak körüğüyle ateşi canlandırarak demircilik yapıyorlar, duvarları tuğladan örüyorlardı.

Savaşı Sevmeyen Millet

Mısırlıların çoğu kendi hallerinde köylüler ve evde oturup zevk sürmekten hoşlanan devlet adamları oldukları için savaşmaktan pek hoşlanmazlardı.Ama kendilerinden daha az gelişmiş Nubyalılar ve Libyalilarla komşuluk ettikleri için muntazam bir ordu kurmak mecburiyetindeydiler. Bu orduyla Afrikalı Komşularıyla kolayca basa çıkarlardı. Ama Asyalılar karşısında bozguna uğramamak için paralı asker tutarak ülke bütünlüklerini sağlayabilirlerdi.


Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net
Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu