Sivrisinekteki Şaşırtıcılık

 

Sivrisinekteki Şaşırtıcılık

Daha pratik medikal aletler geliştirmek isteyen bilim adamları, kendilerine doğadan küçücük bir canlıyı örnek alıyorlar: Sivrisinek. Bir küp şeker kadar dahi ağırlığı olmayan, düşünme yeteneğinden yoksun bir sineğin, uzman mühendislerce taklit edilecek özelliklere sahip olması apaçık bir mucizedir.

Tıbbi alanda serum bağlama, kan nakli gibi birçok işlemde kullanılan iğneleri daha az acıya sebep olacak şekilde dizayn etme çalışmaları çeşitli üniversite ve enstitüler bünyesinde sürdürülmektedir. Bilim dergisi New Scientist’in internet sitesinde yer alan 4 Nisan 2002 tarihli bir haberde, bu çalışmalarda lider konumdaki Japon mikromühendislerin sivrisinek iğnesini taklit ederek mikro iğne geliştirdiklerine yer verildi. Araştırmayı gerçekleştiren, Osaka’daki Kansai Üniverisitesi uzmanlarından Seiji Aoyagi ve meslektaşları, sivrisineğin ilk ısırığının acısız olduğuna dikkat çekiyorlar. Bu durum ise sivrisineğin üstün tasarımlı iğnesi sayesinde mümkün olabiliyor.
Bildiğimiz şırınga, düzgün yüzeyi dolayısıyla deriyle temas sonrasında oldukça fazla miktarda metal atığı hastanın vücudunda bırakıyor. Sivrisineğin iğnesi ise testereli ağzı yüzünden çok daha az yüzeyi deriyle temasta bırakıyor. İşte sivrisineğin hayalet ısırığının temelleri burada yatıyor. Deriyle temas ne kadar az olursa sinir hücrelerindeki uyarılma da aynı oranda az oluyor ve ısırılan canlı hiçbir şey fark etmiyor. Sivrisinek iğnesinin bu özelliğini taklit edebilmek için Aoyagi ve mühendis arkadaşları sadece 1 milimetre uzunluğunda ve 0.1 milimetre çapında, testere ağızlı bir iğne üretmeyi başardılar. İğneyi geliştiren bilim adamları, bu tür mikro iğnelerin, kan toplamak için kullanılacak ve bedene kalıcı olarak tutturulabilecek kablosuz cihazların öncüleri olacağını umuyorlar. Bu cihazların şeker hastalarının kan şekeri seviyesini izlemede ya da laboratuvarda hastalardan teşhis a-maçlı kan örnekleri toplamada kullanılabileceği belirtiliyor. Aoyagi, geliştirdikleri iğneyi insanlarda da nihayet deneyebilmeyi umuyor ancak hala aşılması gereken engeller olduğunu da şöyle ifade ediyor:
“İğnemizin kırılgan olması hala önemli bir sorun. Eğer bir hipodermik enjeksiyon sırasında iğnenin bir parçası kırılacak olursa kan pıhtılaşması meydana gelebilir. Böyle bir kan pıhtılaşması da kan dolaşım sistemine girip beyne ulaşırsa ölümcül olabilir”.
Bilim adamları araştırmaların sürdürüleceğini belirtiyorlar. Bilim adamlarını meşgul eden bu çalışmanın amacı bir yana, çalışmanın odak noktasında ufacık bir sineğin olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir olaydır. Daha da şaşırtıcı olan sivrisineğin tüm bu olup bitenlerden habersiz, düşünemeyen bir canlı olmasıdır.

Dişi Sineğin İğnesi
Bildiğimiz gibi dişi sivrisinek, larvalarını beslemek için ihtiyacı olan besini kandan edinir. Peki ama bir başka bedenden kendi bedenine gerçekleştireceği bu kan naklini nasıl mümkün kılacaktır? Açıktır ki bu tıbbi işlemde kendisine bir alet gerekmektedir. Bu alet her iki bedene de uyumlu olmalı, üstelik kanı emilen organizmaya hissettirilmeden uygulanabilecek özellikte olmalıdır. Aksi takdirde kanı emilen canlı durumun farkına varacak, böylelikle besin bulması imkansız hale gelen sivrisinek de larvalarını besleyemeyecek; nihayet sivrisinek türünün sonu gelecektir. Ancak bunların hiçbiri olmaz çünkü sivrisinek, tüm bu hassas dengeleri aynı anda karşılayacak, mükemmel tasarımlı bir iğneyle donatılmıştır.

Kimya Mühendisleri Gibi Çalışan Sivrisinek
Sivrisinek, deriyi delmek için iğnesini kılıfından çıkararak deriye uzatır. Çentikli testere ağız sayesinde deriyi bir cerrah ustalığıyla keserek iğnesini delikten içeri sokar. Ancak burada çok önemli bir sorunla karşılaşır. Bilindiği gibi kan havayla temas ettiği zaman derhal pıhtılaşır. Bu durumda pıhtılaşan kan, sivrisineğin hortumunu da tıkayacak ve sinek besin yetersizliğinden ölecektir. İşte burada sivrisineğin akıllara durgunluk veren bir şekilde sorunu aştığını görürüz. Sivrisinek adeta bir doktor gibi davranır ve pıhtılaşmayı önlemek için emdiği organizma içine bir salgı bırakır. Bu salgı çok özel bir salgıdır ve etkisini derhal göstererek kanı istenen akışkanlıkta tutar.
Kan pıhtılaşması son derece karmaşık biyokimyasal aşamalara sahip, birbirinden farklı proteinlerin, açılıp kapanan elektrik devreleri gibi reaksiyona girip çıkmalarıyla mümkün olan bir olaydır. Sivrisineğin ise bu olayı durdurabilmesi için pıhtılaşmadaki kimyasalları bilmesi ve onları devreden çıkaracak başka kimyasalları hesaplaması gereklidir. Bu minicik sineğin, değil karşısındaki canlının pıhtılaştırıcı kimyasal formül ve moleküllerini bilip tanıması; kendi bedeninde olup bitenlerden dahi haberi olamaz. Açıktır ki böyle karmaşık kimyasal işlemler ancak uzman bir kimyagerin bilgisiyle gerçekleştirilebilecek işlemlerdir.
Sivrisineğin kan emme teknolojisinin unsurları bunlarla sınırlı değildir. Sivrisinek iğnesini deriye soktuktan sonra kanı emmeli ve bunu bir tanka depolamalıdır. İşte bedeninde kanı depoladığı bölüm ve bu bölümün iğneyle bağlantısı bu amaca hizmet eden bir pompayı oluşturur. Kanın sivrisineğin bedenine çekilmesi için gerekli basıncın oluşturulması bu pompa sistemi sayesinde mümkün olur.(Harun Yahya, Sivrisinek Mucizesi)
Peki ama minicik bir canlının böylesine üstün teknolojiye sahip olması nasıl mümkün olmaktadır? Sivrisinek, başka organizmaların kanındaki besin zenginliğini “nasıl öğrenmiş” olabilir? Kanı emmek için bir iğnenin gerekli olduğunu “anlayıp” bu iğneyi kendisi “icat” etmiş olabilir mi? İğnenin testereli bir ağıza sahip olması durumunda daha az acı uyandıracağını “bilebilir” mi? Japon bilim adamlarının bile kalitesine yaklaşamadığı iğnesini hangi çizim masasında “tasarlamıştır”, hangi laboratuvarda üretimini yapmıştır? Sivrisineğin arzu etmesi sonucu böyle bir iğne ortaya çıkmış olabilir mi, bu durumda diğer sinek türleri niçin bu pratik iğneden mahrum kalmış olsunlar?

Sivrisinek Mucizesi
Bu soruları ele alan ve vicdanına başvuran akıl sahibi insanların varacağı sonuç kuşkusuz tek bir tanedir: Sivrisineğin bilinçli bir şekilde tasarlandığı açıkça görülmektedir. Tesadüflerin sivrisinekteki bu tasarımda rol oynamış olması tek kelimeyle imkansızdır. Çünkü, iğne; pıhtılaştırmayı geciktirici kimyasal salgı; ve kanı vakumlayan pompa ünitesi gibi sistemin parçaları ve organların sivrisinekte kusursuz olarak, üstelik de aynı anda bulunmaları gerekir. Bunlardan herhangi birinin eksikliği durumunda sivrisinek beslenemeyecek ve türünün sonu gelecektir.


Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net
Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu