Akyuvarlar ve Yaptıkları
Akyuvarlar ve Yaptıkları Dr. Yusuf DOĞANER | |
Kan hücrelerinden birisi de akyuvarlardır. Her bir mm3 kanda 4.000–8.000 arasında bulunurlar. Kendi aralarında birkaç çeşide ayrılırlar. Hastalıklarda koruyucu vazifeleri büyüktür. Vücudumuzdaki deri barajının açılması durumunda (..ki bu durum mikroplar, tahriş edici maddeler, yanıklar, vb.. durumlarda oluşur) yabancı tesirler dokularda birtakım lokal reaksiyon ile karı karşıya gelirler. Dalgalar halinde birbirini izleyen ve sonunda bir bütün olarak tamamlanan bu tepkiler olayına ‘İltihap reaksiyonu’ adını veriyoruz. Bu iltihap reaksiyonunun oluşmasında ve tamamlanmasında akyuvarların vazifeleri tam bir mükemmellikte işler. Herhangi bir dokuda, gözle görülmeyecek kadar küçük bir sahada vücut için zararlı bir mikrop grubunun ulaştığını ve bu mikropların burada hücrelerde zedelenme, yaralanma veya hücre ölümüne yol açtığını düşünelim ve burada meydana gelecek iltihap hadisesini ve lökositlerin vazifelerini görmeye çalışalım. Mikroplar veya diğer tahriş edici, zedeleyici ajanlarla müteessir olan hücrelerden veya ölen vücut hücrelerinden derhal bir takım maddeler salgılanır. Bu salgılanan maddeler hasar gören hücrelerin yakınındaki kılcal damarlara tesir ederek onların geçirgenliğini arttırırlar. Geçirgenliğin artması ile hasar bölgesine kan plazması sızar ve sızdığı bölgede pıhtılaşır. Böylece o küçücük bölgede hücreler arasındaki vasat katılaşır. Bu durumda ise bölgeden geçen kılcal damarlar pıhtı ile doldurulmuş ve dıştan sıkıştırılarak kapatılmış olurlar. Bu bir bakıma o iltihaplı bölgenin çepeçevre sarılması, ablukaya alınması manasınadır. Kılcal damar ağına ulaşan salgı maddeleri kan içinde dolaşmakta olan akyuvara tesir ederek onların aktif olarak kılcal damardan dışarı çıkmasına ve iltihap hadi- sesinin başladığı yere doğru süratle hareket etmelerine sebep olur. Bu safhada henüz ilim adamlarının anlayamadığı bir sır vardır ve lökositlerin iltihaplı yere geliş süratlerini hesaplamak mümkün olamamaktadır. Damar duvarından geçerek gelen lökositler yanında, daha onlar gelmeden oraya ulaşan lökositler de tespit edilmiştir ve bu hadiseye “yıldırım gibi kemotaksis” terimini kullanmaktadırlar. Hadisenin başlangıcından itibaren başlayan ve ilk saatlerde en yoğun şeklini alan bu lökosit (akyuvar) hücumu, zedelenen böl genin mikrop ve her türlü yabancı ve zararlı ajanlardan temizlenmesi gayesine yönelmiştir. Hadise bununla kalmaz. İltihap bölgesinden vücuda yayılan birçok maddeler ve iltihap reaksiyonuna katılan çevre dokulardan gönderilen sinyaller vardır. Bu 5m- sinyaller bütün dokulara ve bazı organlara alarm durumuna geçilmesi gerektiğini bildirir. Eğer iltihap hadisesi genişlerse, yani yabancı ajanlar üstün geliyorlarsa, kemik iliği ve lenfoid doku alarm durumuna sokulur. Depolara bekleyen akyuvarlar vazifeye gönderilir. Ayrıca kemik iliğinde de süratle yenilerinin yapımı hızlandırılır. Burada insanların harp sahnesinde uygulamaya koyduğu ameliyelerin hepsi vardır. Kimbilir belki de insanlar akyuvarların verdiği savaş sistemini anlasalardı, düşmanlarını daha kolay yenme imkanlarını bulurlardı. Birkaç saat sonra mücadele sahasında birçok kimyevi ürün, metabolik artıklar birikir ve vasat asitleşir. Bu asitli vasatta akyuvarlar vazife yapamadıkları için çekilirler. Yerlerine kanın diğer beyaz küreleri olan lenfositler ve monositler ile savaş alanında daha evvelden var olan hücreler gönderilir. Bu hücreler o bölgede değişmeye uğrarlar ve çok daha büyük gövdeli dev (yutucu) fagositik hücrelere dönüşürler. Bu hücreler de mücadele alanını dolaşarak ele geçirdikleri mikropları, her şüphe ettikleri yabancı cisimleri yutarlar ve yok ederler. Fakat bir süre sonra kendileri de ölürler ve bu savaşta vücudun askerleri olarak şehit düşerler. Eğer iltihap reaksiyonu dar bir sahayı aşacak ve genişlemeye yüz tutacak olursa daha köklü tedbirlere lüzum duyulur. Hipotalamus ve hipofiz gibi iki ana merkezin emri ile kortizon hormonu salgılanır. Bu hormonun salgı seviyesi maksimum noktaya ulaşır, bu da lökositlerin yapımı ve hızla üretilmelerine ve antikor yapımına yol açar. Aynı hormon antikor yapımı için ne gerekli ise onların yapılmasını kolaylaştırıcı tesir gösterir. İltihap reaksiyonunda akyuvarlar sahaya hâkim olmuştur, dev hücreler sahada temizlik yapıp şehit olmuştur. Savaş sahasının temizlenmesi ve yeniden vazifesine iadesi gerekmektedir. Ölü hücreler az ise kısım kısım eritilerek kan dolaşımına verilir ve oradan zararsız hale getirileceği organlara taşınır, hatta bir bölümü besin maddesi olarak da kullanılır. İşe yaramayanları ise boşaltım organlarından dışarı atılır. İltihap reaksiyonunun cereyan ettiği saha geniş ise bütün doku kendi yerinde eritilir. Bunun atılması için iki yol tercih edilir. Ya doku kendi kendine deriden dışarı akar. Ya da hekimin neşteri ile açılır ve boşaltılır. İltihap hadisesi geçmiştir, yıkıntılar temizlenmiştir. Bu bölgenin tamiri gerekmektedir.Bu muamele için çevreden gelen veya o bölgede bulunan hücreler vazife alarak tamir işini bitirirler. Büyük bir mükemmellikte işleyen bu mekanizmada yukarıdaki sıra hassasiyetle korunur. İltihap hadisesinde rol alan faktörlerin hiçbirisi diğerlerinin vazifesini karıştırmazlar. Vazifelerini kusursuz olarak yerine getirirler ve gerektiğinde cemiyetin sıhhati için kendilerini feda etmesini bilirler. İnsanın korunmasında vazifelendirilen bu küçücük canlıların organizma uğrunda kendilerini bile yok edebilmeleri karşısında, insan kendisine tevdi edilen emanetleri ne derecede koruyabilmektedir? Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu
|