Kış Uykusu
Kış Uykusu Zoolog Arif YILMAZ | |
Kış uykusu; Ölüm mü? Hayır... Hayat mı? O da tam değil... Acaba gelecek baÂhar için bir hazırlık mı? Evet.. Her zaman ortada dolaşan birçok hayÂvanların kışın kaybolarak yok olduklarını müşahede ederiz. Bunlar ölüyorlar mı, hicÂret mi ediyorlar, uykuya mı yatıyorlar? Aslında kışın soğukların geleceğini, güzel yaz havalarının hitamında şiddetli bir kışın hükümferma olacağını gaybı bir şekilde haber alan hayvanların bir kısmı, daha sıcak ülkelere hicret ederek kendileÂrini kurtarırlar. Kâinat sahibinin kendileÂrine verdiği sevk-i ilahi sayesinde sıcak memleketlere salimen vâsıl olabilenler, kendilerini kışın acı soğuğundan kurtarabilÂmiş talihlilerdir. Fakat ya hicret etmeye takati olmaÂyanlar ne yapsın? Fıtri kanunların muhteşemlerinden olan kışı, çaresiz olarak nasıl karşılasınlar? Odun, kömür yakamazlar. Her taraf karla örtülü olduğundan yiyecek bulamazlar. Ölsünler mi? Elbet o da olacak ama, henüz takdir edilmediği için yaşamaÂları lâzım. Herhalde bu kıştan kurtulmanın tek çaresi soğuklar geçinceye kadar ölmeÂden uyumak ve zümrüt yeşili tabiat, Sâni-i Hakîmi tarafından ihya edilirken uyanmak olabilir. Birçok hayvanın müsait yerlere saklaÂnarak, havalar tekrar ısınıncaya kadar uzun bir uykuya dalmasına kış uykusu (Hibernasyon) adı verilir. Kış uykusu esnasında bütün vücut faaliyetlerinde neredeyse duraÂcak kadar bir yavaşlama olur. Vücut haraÂreti de hemen hemen dışarıdaki sıcaklık derecesine düşer. Kalb atışları ve solunum hareketleri çok yavaşlar ve hayvan ölmüş gibi derin bir uykuya dalar. Kış uykusu ile nâmüsait vasat şartlarından muhafaza, soğukkanlı hayvanlar (vücut harareti dış şartÂlara bağlı olarak değişebilen böcekler, kurÂbağalar ve sürüngenler gibi) için bir kurtuÂluş çaresi olduğu gibi, bu hâl sıcakkanlı hayvanlarda da (vücut harareti dış şartlara bağlı olmadan sabit kalabilen kuşlar ve meÂmeliler gibi) çok sık rastlanan bir duÂrumdur. Normal aktif hayat devrelerinde (ilkÂbahar ve yazın) toprak sathında ve bitkiler üzerinde hayat süren sürüngenler, kara-kurbağaları ve böcekler gibi hayvanlar buÂlundukları yerde topraktaki oyuk ve çatÂlaklara gömülerek kışı geçirirler. KuşlarÂdan kış uykusuna yatan sadece kuzey AmeÂrika’da yaşayan bir türdür. Bu kuşun kışın çok uykulu bir haldeki vücut hararetinin dıştaki hararetin yarısına kadar düştüğü tesbit edilmiştir. Diğer kuşların birçoğu ise hicret ederek kıştan kurtulurlar. Kış uykusuna yatan memeli hayvanÂların çoğu saklandıkları yerlerde bir iki keÂre uyanırlar ve daha önce getirip saklamış olduğu yiyeceklerden yerler. Yarasalar maÂğaralarda soğuğa karşı mahfuz mahallerde baş aşağı asılı olarak uyurlar. Kış uykusuna yatmadan önce, kışın geleceği sevk-i ilahî ile hissettirilen hayvanÂlar, kilo alır ve vücutlarında bol miktarda yağ depolarlar. Bu yağ, kış uykusu müddetince vücudun düşük fakat istikrarlı bir tempoyla çalışmasını sağlamak için yavaş yavaş kullanılır. Zaten hareket etmedikleri için fazla enerjiye ihtiyaçları da yoktur. Buna rağmen yine de kış sonunda depoÂlanmış olan yağların hemen hemen hepsi tükenmiş olarak uyanırlar. Onun için kış uykusundan uyanmış hayvanlar zayıflamış ve çok acıkmış bir haldedirler. Kış başında soğuklar başlamadan önce hayvanın vücut faaliyetlerini değiştiren sebebler tam olarak bilinememekle beraber, sebepleri perde yaparak hayvanları kış uyÂkusuna hazırlayanın, herşeyi bilen Kâinatın şefkatli sahibi olduğundan kimsenin şüpheÂsi yoktur sanırım. Kış yaklaştıkça düşen sıcaklık bu sebeplerden biridir. Ayrıca geceÂlerin de uzaması diğer bir sebeb olabilir. Kış yaklaştıkça yiyecek bulmadaki zorluk da bu işe daha fazla teşvikçi olmaktadır. Kış uykusuna yatan hayvan sıcakkanlıysa, sıcaklık ayarlama düzeni vücudu tanÂzim eden tarafından değiştirilerek vücut harareti düşürülür. Sıcaklık ayarının çalışmasındaki değişikliğin hayvanın kanındaki bir hormon tarafından temin edildiği tahÂmin edilmekle beraber, acaba o hormonu otomobil termostatı gibi çalıştıran Kudret eli kimindir?. Tecrübelere göre en kısa ve geçici soÂğuklarda hayvanlar kış uykusuna yatmazÂlar. Sıcaklık ayar mekanizmasının harekete geçmesi, vücut faaliyetlerinin yavaşlaması gibi neticelerin ortaya çıkması ve uykunun başlaması için daha uzun süren soğuklara ihtiyaç vardır. Kış uykusundaki bir hayvaÂnın vücudunun metabolik faaliyetleri norÂmalin yüzde birine kadar düşebilir. Meselâ dağ farelerinin normal halde vücut sıcakÂlıkları 35 C° ve kalb atışları dakikada 200–400 civarında iken kış uykusu esnasınÂda vücut harareti 6 C°’de ve kalb atışları da dakikada 4-12’den fazla değildir. Yer sincabında da normal halde vücut harareti 39 C° ve kalb atışı dakikada 200–400 araÂsında iken, kış uykusunda hararet 4 C°ye ve nabız da 2-10’a kadar düşer. Yarasanın 40 C°’lik hararete sahip vücudu kış uykuÂsunda 2 C°’ye, dakikada 400–700 vuruş yaÂpan kalbleri de 7-10 vuruşa kadar düşer. Enteresan olan bir husus da çok aşırı harikulade soğuklarda dışarıdaki hararette çok fazla bir düşüş olduğu takdirde uykuÂdaki hayvanın hiç haberi bile olmadan daha fazla yağ kullanılarak vücut faaliyetlerinde bir hızlanma temin edilir. Meselâ kalb atışÂlarını hızlandırarak vücuttaki dokulara kâfi miktarda kan gitmesini kolaylaştırır. Kan, dokulara besin ve oksijen taşıyarak, bunlaÂrın canlı kalmasını ve hayvanın donarak ölÂmemesini temin eder. İlkbaharda havalar tekrar ısınmaya başlayınca bu hadiseler tersine döner. Vücut harareti normale doğru yükselmeye başlar;, solunum ve kalb hareketleri hızlaÂnır ve sonunda bütün vücut uyanarak hareÂkete başlar. Kış uykusundan uyanan hayvanda şidÂdetli bir titreme husule gelir. Bu titreme vüÂcutta daha fazla hararet meydana gelmesine ve normale dönüş zamanının kısalmasına sebeb olur. Sincap, fare gibi küçük hayvanÂların kış uykusundan uyanmaları bir saat kadar sürdüğü halde, daha büyük hayvanlarÂda normale avdet daha uzun olabilir. Böcekler, balıklar, kurbağalar ve sürünÂgenler gibi soğukkanlı hayvanlarda yukarıÂda zikrettiğimiz şekilde vücut hararetini dışarıya göre ayarlayan bir mekanizma yoktur. Bu hayvanlarda vücut harareti dış çevrenin hararetine bağlıdır. Dolayısıyla yaşadıkları vasatın hararetiyle doğru oranÂtılı olarak vücut faaliyetleri de artar veya azalır. Kışın sıcaklık düştüğü zaman semenÂderler ve kurbağalar çamurun içine göÂmülerek kış uykusuna yatarlar. Bazen bunÂlar gruplar halinde biraraya gelerek birbirÂlerine sokulurlar, böylece vücut sıcaklıklaÂrının çevreden biraz daha yüksek olması temin edilir. Kertenkeleler de çalıların kökleri arasında veya taş altlarında kış uykusuÂna yatarlar. Denizin üstü kalın bir buz tabakasıyla kaplansa bile balıkların çoğu hareket edeÂbilir, fakat hareketleri biraz yavaşlamış vaÂziyettedir. Bazı balık türleri ise suyun içinÂde veya kuma gömülü vaziyette uzun süre hareket etmeden durarak kış uykusuna yaÂtarlar, bu müddet içinde bütün vücut faaÂliyetleri de hemen hemen tamamen durmuş gibidir. Milyonlarca hayvan türüne gelecek kışa karşı hazırlanmayı öğreten, vücutlarında yağ depo etmesini sağlayan kalb atışlarını ve soluk alış verişlerini en düşük seviyede idareli olarak kullandıran ve ilkbaharda tekrar doğuyormuş gibi onları uykudan uyandıran Kudret, acaba bizi de ölüm uyÂkusundan uyandıramaz mı? Bizi hiç yoktan yaratan, bütün atom ve moleküllerimizi bir arada tutan ve vücudumuza ait plânı elektron mikroskoplarıyla dahi zor görülen DNA moleküllerine kaydeden Sanatkâr, muhakkak ki ölüm ile dağılmış atomları tekrar aynı plana göre toplamaya ve bizi diriltmeye kadirdir. Bir sürü akılsız ve şuursuz hayvana geÂlecek kış için hazırlık yaptırıp vücutlarını en iyi şekilde tahkim eden ve kış fırtınasınÂda ölmemek için vücut hararetlerini otomaÂtik olarak ayarlatan Zât, insanı da başıboş bırakmış değildir. Ancak bizlere cüz-i ihtiyarî dediğimiz irâde verildiğinden âhiret kışına hazırlanarak cennet baharına erişmek için çalışmak ve samimi niyet isÂtenmektedir. Yoksa bizi de korkunç kışÂtan kurtaracak olan, yine aynı Zât'tan başkası değildir. Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu
|