Tarihten Acıklı Bir Sayfa ULUĞ BEY (1395 - 1449)
DÜNYACA
ünlü Türk matematikçisi ve astronomi bilgini olan hükümdardır.
Semerkant'ta doğdu. Timurlenk'in torunlarından olup, hükümdar Muinüd-din
Şah Ruh'un oğludur. Asıl adı Mehmet Torgay'dır. 1446 yılında, babasının
ölümü üzerine hükümdar oldu. Saltanat yılları sırasında da matematik
ve astronomi ile yakından ilgilendi. Astronomiye ait tablosu yıllar
sonra İngiltere'de basıldı. Kendisine isyan eden
oğlu tarafından öldürüldü.
ULUĞ BEY, tarihe adını «Asya Fâtihi» diye yazdıran Büyük Cihangir
Timurlenk'in öz torunuydu. Ama, dedesinden askerlik ve savaşçılık olarak
hiçbir şey tevarüs etmemişti. Dedesi, çolak eli ve topal bacağına
rağmen, at üzerinde kılıç sallayıp, ülkeler fethetmişti. Fakat, Uluğ
Bey'in yeryüzünde bir karış toprak bile fethetmek gibi ihtirası yoktu. Onun
bütün merak ve hevesi, olanca ihtirası yeryüzünde değil, gökyüzündeydi.
Ülkeler fethetmekten ziyade, gökyüzü âleminde araştırmalar yapmayı, gök
kubbenin sırrını çözmeye çalışmayı tercih ediyordu.
Uluğ Bey'in
ilim adamı oluşunda, yaradılışının. büyük rolü olduğu kadar, babası Şah
Ruh'un çia büyük payı vardı. Çünkü, Şah Ruh, güzel sanatlara hayran
bir kişiydi. İlme ve bilginlere büyük değer vetirdi. Onun Horasan'ın başkenti olan Meşhea'de yaptırdığı cami bir şaheserdi.
Uluğ
Bey de, Herat'ta güzel bir köşk yaptırmış, bu köşkün duvarlarını ve
tavanlarını, birer sanat âbidesi niteliğindeki tablolarla süsletmişti.
Uluğ
Bey, babası Şah Ruh'un ölümünden sonra, Timur'dan kalan imparatorluğun
en büyük kısmında hükümdar -tanındı. Hükümet işlerinden ziyade, ilme
ve fenne önem veriyordu. Sarayını bir akademi hâline getirmişti. Devrin
en ünlü ilim adamla-rıyle burada ilmî tartışmalar yapıyor, eserler
hazırlıyordu.
Bu ilmî çalışmaları desteklemek üzere
Semerkant'ta büyük bir medrese kurmuş, ayrıca gene Semerkant'ta
devrinin en büyük rasathanesini inşa ettirmişti. Kendisini bütün
dünyaya tanıtan astronomi ilmiyle ilgili eserlerini burada meydana
getirdi. Bu arada gökyüzünün bir de haritasını yapmayı başarmıştı. Bu
gökyüzü haritası kendisinden sonra gelecek nice nesillere astronomi
çalışmalarında ışık tutacak, onlara rehber olacaktı,
«Zîyc-i
Ulugi» denilen cetveli, diğer ilmî eserleri ve rasatları, akademiden
farkı olmayan sarayındaki çalışmalarının sonucudur. «Zîyc-i Ulugi»
diğer adı, «Gûrgani Takvimi» olan bu cetvel, o devrin ilmî esaslara
dayanan yegâne takvimi sayılmaktadır. «Zîyc-i Ulugi» 1655 yılında
İngiltere'de Oxford şehrinde basıldı ve çeşitli dillere tercüme edildi.
Kozmografya konusunda yazdığı bir kitap dagünümüze kadar, birçok ilmî araştırmalara kaynak olmuştur.
Tarihin en âlim olduğu kadar en âdil bir hüküm-. darı olarak da tanınan Uluğ Bey, aynı zamanda
en kötü talihli bir hükümdardı da. 1446 yılında tahta çıktıktan sonra
ilim ve fennin yanısıra memleketin iç huzursuzluğu ile de uğraşmak
zorunda kaldı. Oğlu Abdullah, babasına baş kaldırmış ve gözünü tahta
dikerek işi bir iç savaşa kadar götürmüştü. Bu savaşta ağırlığını
ortaya koyan Uluğ Bey, oğlu Abdullah'ın kumandasındaki
âsileri yenmeyi başarmıştı. Bu iç savaş sonunda Abdullah da esir
düşmüştü. Uluğ Bey dedesi Timurlenk gibi katı yürekli bir insan da
değildi Âsi evlâdını bağışladı, kendisine nasihatte bulundu.
Bu
konuda bir hükümdar olarak değil de, yüreği evlât sevgisiyle dolu
hassas bir baba olarak düşünmüş ve ona göre hareket etmişti.
Gelgelelim
oğlu Abdullah, o iyi yürekli, âlim ve kâmil babanın oğlu değilmiş gibi,
Uluğ Bey ile taban tabana zıt karakterler taşıyan bir insandı.
Babasına baş kaldırıp yenilmesinden sonra, onun verdiği manevî dersi
alamamıştı bir türlü. Serbest kalır kalmaz derhal yeni bir darbenin
hazırlıklarına koyuldu. Bu kez geçen seferkinden daha kuvvetli bir ordu
toplayıp başarı kazanmak için ne lazımsa yaptı. Ve bütün hazırlıklarını
tamamladıktan sonra babası Uluğ Bey'e tekrar baş kaldırdı ve onun
üzerine tekrar saldırdı.
Bu ikinci iç savaşta şans hiç de Uluğ
Bey'e gülmedi. Doğrusunu söylemek gerekirse, affettiği oğlunun
kendisine karşı yeniden bir hücuma girişeceğine ihtimâl vermiyordu âlim
baba.
Uluğ Bey fena halde gafil avlanmıştı. Emrindeki kuvvetler
yenildi. Her şey tamamen tersine tecelli etti; bu kez elli dört
yaşındaki baba, âsi oğlunun eline esir düştü.
Uluğ Bey, oğluna göstermiş olduğu anlayış ve merhameti ne çâre ki ondan göremedi. İsyankâr evlât, savaşın galibi kumandan
olarak, babasını ölüme mahkûm etti. Dünyanın en ünlü bir matematikçisi,
bir astronomi bilgini olan Uluğ Bey, bir hükümdardan ziyade bir baba
için en acı son ile hayatını kaybetti.