H A Y A T I - (1862–1915)
Sümmânî 1862 yılında Erzurum ili, Narman ilçesi Samikale köyünde doğmuştur. Sümmânî’nin doğum tarihi ile ilgili çeşitli ihtilaflar vardır. Bu ihtilafın ana kaynağı ise aşağıda ilk dörtlüğünü verdiğimiz koşmasının birinci mısrasındaki tarihin ilk kaynaktan başlayarak yanlış yazılmasından dolayıdır.
Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
Cem oldu başıma iş birer birer
On sekiz yıl sürdü yârin peşinde
Akıttım gözümden yaş birer birer
Nesib Yağmurdereli, H. Nezihi Okay ve Mehmet Kardeş Sümmânî’nin doğum tarihini 1860 olarak verirler. Yukarıdaki dörtlüğün ilk mısrasını:
Tarih seksen yedi on bir yaşımda
şeklinde vermelerinden kaynaklanan bu hata, diğer araştırmacıların da bu tarihi kullanmalarına yol açmıştır. 1960 tarihini kullanan araştırmacılar; Saim Sakaoğlu , Refik Ahmet Sevengil , S. Kemal Karaalioğlu , Behcet Necatigil ve Hayrettin Raymandır . Bunun yanında 1862 yılını kullananlar da şunlardır; Pertev Naili Boratav , Ahmet Kabaklı ve Fethi Gözler .
Hikmet Dizdaroğlu, Haşim Nezihi Okay’ın Sümmânî kitabını tenkit ederken bu konu üzerine hassasiyetle durmuştur: “Sümmânî’nin hayatı konusunda bazı hatalara düşülmüştür. İlkin doğum tarihi yanlış veriliyor 1276 (1860). Şimdi biz doğrusunu söyleyelim. Sümmânî 1276 (1860)’da değil 1278 (1862) de doğmuştur. Bu şairin yukarıda gösterdiğimiz
Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
Mısraından açıkça anlaşılmaktadır. Bütün emsele 87 ve 89 tarihlerinden hangisinin gerçeğe uygun olduğu noktasında toplanıyor. Bu hususta kendilerine şu delili veriyoruz: Rahmetli babam, Sümmânî ile tam altı yıl arkadaşlık yapmış ve onun bir çok şiirlerini kendi ağzından toplamıştır. Sümmânî ile samimiyetlerinin derecesini şuradan anlamalı ki, şair ilk oğluna sevdiği arkadaşının adını veriyor. Sümmânî’nin Şevki adlı büyük oğlu hâla hayattadır. İşte Sümmânî’yi bu kadar yakından tanıyan babam bizzat Sümmânî’nin ağzından doğum tarihinin 1278 olduğunu öğrenmiştir. Nitekim sayın Murat Uraz da Sümmânî’nin doğum yılı olarak 1862’yi kabul etmektedir.”
Dizdaroğlu’nun bu net açıklamaları da gösteriyor ki, Sümmânî’nin doğum tarihi 1860 değil 1862’dir.
Sümmânî’nin gerçek adı Hüseyin’dir. Kasımoğullarından Hasan’ın tek çocuğudur.
Sümmânî, Melek, Sabiha, Feride adlı üç hanımla evlenmiştir. Bunlardan ikisi kız beşi erkek olmak üzere yedi çocuğu olmuştur. İki oğlu kendisi hayatta iken ölmüştür. Bunlar Ali ve Şahabettin’dir. Diğer çocuklarının adı, Şevki , Fahri ve Zabit’tir. Günümüzde Sümmânî’nin geleneğini sürdüren Hüseyin Sümmânîoğlu Şevki’nin, Nusret Toruni ise Fahri’nin oğludur.
Sümmânî’nin babası Hasan Ağa, köyün âlim olarak bildiği bir zattı. Oğlunu da dinî ve ahlakî yönden eğitmesine rağmen Sümmânî, sebebi nedendir bilinmez okuma yazma öğrenemedi.
Sümmânî dokuz yaşlarında köyün sürüsünü otlatırken Ablak Taşı denilen yerde uyuyakalır. Rüyasında üç derviş görür. Bu üç derviş önce Gülperi adlı kızın isminin ilk harflerini Sümmânî’ye okutur, sonra da kızı gösterirler. Kendisine ‘Sümmânî’ mahlasını vererek sevdiği Gülperi’yi ömrü boyunca aramasını söylerler.
“Sümmânî’ kelimesi, ‘sonuncu, sona ait’ anlamına gelmektedir. Sümmânî’nin mahlasının anlamı ile eş anlamlarda bir çok koşması vardır.
Sümmânî, bade içtikten sonra 12 yaşlarında babası onu Erzurum’a getirir. Erbâbi ile bu seyahatinde tanışır. Saz çalmasını Erbâbî’den öğrenir. Sümmânî doğu illerini, Orta Asya’nın büyük bir bölümünü gezer. Ömrünün son günlerini köyünde geçirir. 1915 yılında ölen Sümmânî’nin mezarı doğduğu köy olan Samikale’dedir.
19. yüzyılın usta halk şairi Sümmânî, önemli çıraklar yetiştirmemesine rağmen, bugün onun izinden yürüyen, üslûbunu devam ettiren sayısız âşık vardır. Erzurum, Kars, Artvin, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan yöresinde yaşayan âşıklarımızda onun tesirleri görülür. Sümmânî’nin kendisine göre bir tarzı vardır. Sümmânî adı aynı zamanda bir ezgi, bir makam olmuştur. Nitekim ezgilerine göre söylenen koşmalardan birisi ‘Sümmânî Koşması’ adını taşır.
Canan der ki maksud ile görünmez
Perişan bağımın gülü derilmez
Yâr der ki Sümmani murada ermez
Usandım canımdan göz baka baka
Dinle beni bir nasihat edeyim
Dinle beni bir nasihat edeyim
En iyi dostundan sakın sen seni
Dünyanın bozulmaz mânası budur
En iyi dostundan sakın sen seni
Gelir senin ile güler dost olur
Kul kusursuz olmaz kusurun bulur
Sakın ondan sana bir kemlik gelir
En iyi dostundan sakın sen seni
Sümmaniyem bunu böyle söyledim
Soyunup eğnimi üryan eyledim
Başıma geldiği için söyledim
En iyi dostundan sakın sen seni
Dinleyin ağalar tarif edeyim
Dinleyin ağalar tarif edeyim
Melekler şahını rüyada gördüm
Eşrefi saatte lûtfu kadim şah
Bir mübarek leyli cumada gördüm
Baktım cemâline gözüm kamaştı
O saatte aklım başımdan şaştı
Çobana yöneldim kanadım açtı
Pervâzı telliyi hummada gördüm
Sümmani sözünü söylüyor ezel
Mürşitler bağından dökülmez gazel
Hazert-i pfrlerden bana bir güzel
Kendisi bir melek şimalde gördüm
Dünya bir eyersiz at
Dünya bir eyersiz at
Bunu bilip süren var mı
Hiç kimseye vermez murat
Muradına eren var mı
Dünya nicesin sevk eder
Kimi gelir kimi gider
Gidenler de ah vah eder
Gidip geri gelen var mı
Dünya gösterir zevkini
Gün be gün aldatır seni
Çekerler bir gün kervanı
Yazık oldu diyen var mı
Güvenme ki devletim çok
Anın sana faydası yok
Azrail'den yiyersin ok
Cerrah gelir yaran var mı
Sümmaniyem ettim karar
Hüdâ'm verdi bana ikrar
Gün be gün eyledim zarar
Derler bana kârın var mı
Eğer oğlum isen erlik babında
Eğer oğlum isen erlik babında
Hisarın muhkem yap çölen sahip ol
Gelir gayrı kurutulur hep nemin
Derya olamazsan gö'len sahip ol
Erler hanesinde semâlar yanar
Katresin nûş eden mestane kanar
Bağından beceren gül solmaz sanar
Ehl-i bahçıvansan gülen sahip ol
İhtiyarın say'ı gayret sendedir
Himmet erenlerde hizmet sendedir
Eğer sevap eğer zillet sendedir
Uğratma lekeye dilen sahip ol
Fikretme âlemi deme ne haldir
Kendi kendin bilmek ehl-i kemâldir
Kendi destin bûs et başına kaldır
Aşık isen kendi halen sahip ol
Arzudan bihaber imdada bakma
Senden geri kalan imdada bakma
Hayatta kör gidip evlâda bakma
Fırsat elde iken malen sahip ol
Sümmani hebaya ciğerin yakma
Kavl-i inat ile sözsüze çakma
Sağ yârdan ayrılıp ağyâre bakma
Düz kapısı vardır milen sahip ol
Ehl-i hakikatte arif olanlar
Ehl-i hakikatte arif olanlar
Gösterir âlemde yol yoldan ince
Cevapta mücevher zarif olanlar
Feyzi hürrem olur hal haldan ince
Kalb bir şehr-i şandır çardır memuru
Arşa direk oldu müminin duru
Kalbinin ziyası vechinin nuru
Gökten huruç eder hilâlden ince
Der Sümmani râh-ı Hakk'a varsalar
Köşe-i vahdete karar kılsalar
Bir kılı tam kırk yerinden yarsalar
And içerim olmaz kemâlden ince
El uzattım bir şikâra
El uzattım bir şikâra
Ne çözer ne çözülürüm
Şikâr bende ben şikârda
Ne sezer ne sezilirim
Bu şikârın şekli rumuz
Bunu bilmez aklı müflis
Sende de bende de topuz
Ne ezer ne ezilirim
Sümmani nin matlubu mim
İkaz eder adamı cim
Hem makineyim hem de sim
Ne süzer ne süzülürüm
Ervâh-ı ezelde levh-i kalemde
Ervâh-ı ezelde levh-i kalemde
Bu benim bahtım kara yazdılar
Gönül perişandır devr-i âlemde
Bir günümü yüzbin zara yazdılar
Bulmadık şâdlığın iradesini
Çekerim bu gamın ziyadesini
Herkes dosta verdi ifadesini
Bizimkini rüzigâra yazdılar
Aşka benimle eyler daim kıl ü kâl
Daha sabretmeye kalmadı mecal
Derdim taksimdara kıldım arzuhal
Dedi ki öz bahtım kara yazdılar
Gönül gülşenimde hâr oldu deyu
Hasretlik cisminde zâr oldu deyu
Sevdiğim sevdiğin pîr oldu deyu
Erbâb-ı garazlar yâre yazdılar
Nedir bu sevdanın nihayetinde
Yâdlar gezer yârin vilâyetinde
Herkes diyarında muhabbetinde
Bilmem bizi ne civara yazdılar
Kadrimi bilmeze eyledim minnet
Derdimi artıran görmesin cennet
Sarraflar verdiler yâre bin kıymet
Benim kıymetimi nere yazdılar
Döner mi kavlinden sıdk-ı sâdıklar
Dost ile dost olur bağrı yanıklar
Âşık kaydına geçti bunca âşıklar
Sümmaniyi bir kenara yazdılar
Ezel bahar gelse cebel dağlara
Ezel bahar gelse cebel dağlara
Lâle mor menekşe bitmek içindir
Bülbül figan eder inin bağlara
Gönül goncasını dermek içindir
Bu dünya fânidir ezelden fâni
Bugünün varlığı gör yarın hani
Hak bize vermiştir akıl lisanı
Kendine ibadet etmek içindir
Der Sümmani deli gönül lök olmaz
Geien gider bu dünyada mülk olmaz
Can emanet bu gövdeye yük olmaz
Gelmişiz dünyaya gitmek içindir
Gönül bülbül iken gonca dalında
Gönül bülbül iken gonca dalında
Öyle âh ettim ki gül yarelendi
Hicran pazarında gam firağında
Aktı dü çeşmimden sel yarelendi
Aşkın otağına bak firağına
Yüz sürüp hâkine düş ayağına
Dokundu yâr zülfü gül yaprağına
Zevk ü sefasından tel yarelendi
Güzeller şâhısın sen nur-i cemâl
Sendedir nezâket sendedir kemâl
Dedim ifademden edem arz-ı hal
Tahammül kalmadı dil yarelendi
Sümmani destin öp koy kendi başa
Kâr etmez ihâfe ciğeri taşa
Maksudu sevenler düştü ateşe
Dertli değil dertsiz kul yarelendi
Her sabah her sabah bülbül sesini
Her sabah her sabah bülbül sesini
Bülbül sedasını güle getirir
Er odur ki bile şeref şanını
Leke kelâmını dile getirir
Dilberin koynuna girsen sormazsa
Bir dilbere gönül versen olmazsa
Bir adam da kendi haddin bilmezse
Âkibet başına belâ getirir
Selâm verme erkânsıza yolsuza
Yalınız git yoldaş olma hırsıza
Komşu olma edepsize arsıza
Âkibet başına belâ getirir
Sümmanigedânın sözleri haktır
Aslı hariç olan hilesi çoktur
Cehennem hanenin ateşi yoktur
Âsi kul ateşi bile götürür
Hayali hatırdan çıkmaz cananın
Hayali hatırdan çıkmaz cananın
Verir aşk ateşi hararet bize
İki cihan server o Hak peygamber
Eder Mahşer günü şefaat bize
Velleyli Vedduha eylemiş tarif
Mest olur methini dinleyen arif
Müminin miracı Kâbe-i Şerif
Var mı ondan büyük ziyaret bize
Tehlike sendedir özün sakındır
Erbâb-ı sarrafa rumuz dokundur
Lam ba harflerinin devri yakındır
Olacak bir şanlı adalet bize
Çıkma doğru yoldan izen sahip ol
Ahdına sabit ol sözen sahip ol
Kem bakma kimseye gözen sahip ol
Edecek âzâlar şehâdet bize
Der Sümmani vaktin pinhan olmalı
Verdiği nimete hayran olmalı
Münkerattan çekilip ihsan olmalı
Gönderdi kaç nâme vesiyat bize
Hülâsa severim değildir yalan
Hülâsa severim değildir yalan
Beyim tasdik ile dilimde değil
Tez yetiş bağını ederler talan
Bir sadık muhibbim yanımda değil
Acep ne şekildir şu sizin eller
Gelsek çöl Narman'a bize ne derler
Âlemin bağında öter bülbüller
Ben gülüm bülbülüm yanımda değil
Bülbül olsam daldan dala uçmasam
Haram olsun yâdellere göçmesem
Serden geçip ikrarımdan geçmesem
Velâkin irade elimde değil
İsmin izhar etsem yâd alır haber
Sinem perişandır aklım derbeder
Mücevher kolbağı zernişan kemer
Her daim yastayım belimde değil
Sen bana âşıksın ben sana canan
Gûş ver cevabıma âh eyle figân
Merhametin yok mu ey dertli Sümman
Mürüvvet merhamet zâlimde değil
Her sabah her sabah suya giden yâr
Her sabah her sabah suya giden yâr
Al beni eline altın tas dilber
On yıl oldu yâr sevdana düşeli
Kerem eyle şu sevdanı kes dilber
Bahçenizde bir gül oldum açıldım
Taze değdim onbeşine seçildim
O servi boyunca kemha kesildim
Gey de beni diyar diyar dilber
Kaşıdan görünen ol Nemrut dağı
Parlayıp yanıyor yanağın ağı
Ben sana olayım altın saç bağı
Gel de beni diyar diyar gez dilber
Sümmani der ayıp bu kadar coşmak
Sevdadâr olup da dağlara düşmek
Ben sana olayım sırmalı yaşmak
Al da beni ağ gerdana as dilber
Gönül ne beklersin viran köşkünü
Gönül ne beklersin viran köşkünü
Geldi geçti ömrüm ne hayaldesin
Felek bir gün vurup tarumar eyler
Geçti Süleymanlar ne hayaldesin
Kadir Mevlâ'm sen bilirsin halimi
Dünya karanlıktır bilmem yolumu
Yakına getirdin bize ölümü
Âhirin ölümdür ne hayaldesin
Bu fâni dünyadır yoktur bir fayda
Gözümüz yoldadır gönül hay hayda
Ruh teslim eyle gel şu aziz ayda
Ayın tamam oldu ne hayaldesin
Bu fâni dünyadır bellidir belli
Ne şal giyen kalır ne yüzü allı
İstersen yüz yaşa ister yüz elli
Âhirin ölümdür ne hayaldesin
Yârabbî Sümmân'e eyle inayet
Selâvatla bulsun ömrü nihayet
Habibim Muhammed eyle şefaat
Dürüldü defterim ne hayaldesin
Görüp cemâlini âşık olduğum
Görüp cemâlini âşık olduğum
Hakk'ı bir bilirsen ağlatma beni
Uğruna serimi feda kıldığım
Hakk'ı bir bilirsen ağlatma beni
Bu güzellik baki kalmaz sevdiğim
Âşığı ağlatan güzel sevdiğim
Uğruna serimi feda kıldığım
Hakk'ı bir bilirsen ağlatma beni
İltifat etmeğe gelsen yanıma
Müddetler sitem eder canıma
Bedduam alırsın girme kanıma
Hakk'ı bir bilirsen ağlatma beni
Sümmani der yavru öğüt tutmaz mı
Âşığın dediği yola gitmez mi
Kara bağrım hûn eyledin yetmez mi
Hakk'ı bir bilirsen ağlatma beni
Gözden ırak düşen gönül güzeli
Gözden ırak düşen gönül güzeli
Unutma bizleri sadâkat eyle
Değil gurbet ilde ezel ezeli
Severiz biz seni adalet eyle
Vefasızlık etme yakışmaz sana
Güzelce hizmet et yola erkâna
Hasret ü firkatin kâr etti cana
Üç beş kelâm söyle mürüvvet öyle
Aşkın yine verdi gam efkârıma
Firkatin dağ gibi çöktü (yine) serime
Bir şifâ görmedim can ciğerime
Gel sen derman eyle kemâlet eyle
Nizam ehli ol ki bulasın rağbet
Fakir Sümmaniye hoş eyle hizmet
Vefanın emridir düşküne hürmet
Gel güzel gel etme mürüvvet eyle
Gurbet ilde başa gelen halleri
Gurbet ilde başa gelen halleri
Söylemeğe varmaz dilimiz bizim
Kaddedip âdûlar aldı yolları
Göze hayal oldu ilimiz bizim
Bizim aşımıza ağu kattılar
Ayağımız bende vurup gittiler
Âşık olanlara bühtan ettiler
Hünkâra arz olup halimiz bizim
Hüsün bahçesinin gülün dererken
iş ü işret edip demler sürerken
Âlemde bir sadık yâri ararken
Aguya karıştı balımız bizim
Hüdâ yaratmıştır Levh ile Arş'ı
Her insan ne bilir âlemde Ferş'i
Bihamdillah dostu düşmana karşı
Yetişti cânâna halimiz bizim
Alnımız açıktır yüzümüz aktır
Ümidim Hûda'dan kalbimiz paktır
Sümmani billahi ölünce yoktur
Sevmeyen âdûya halimiz bizim
Gurbetten geldim vatana
Gurbetten geldim vatana
Sıladan bir sıla gördüm
Uğradım bir lâ mekâna
Kaladan bi kal'a gördüm
Baktım yüzü gökçelere
Döndüm özü gerçeklere
Haris oldum çiçeklere
Lâleden bir lâle gördüm
Gezerken açtım bir babı
Oldum ol mescide tâbi
Hacerden değil mihrabı
Saladan bir sala gördüm
Gâh piyadegâh süvari
Oraya müştak cümle varı
Dedim sıvan bu duvarı
Maladan bir mala gördüm
Dertlidir Sümmani kemter
Mecnundur gezer derbeder
Ararken bir mahbub dilber
Âlâdan bir âlâ gördüm
Hakikat âlemde zaman yok iken
Hakikat âlemde zaman yok iken
Zamansız mekansız zamanda idim
Âdem'den âleme nişan yok iken
cilve-i âdemde bir kanda idim
Bu mâna zahirdir âşığa sefa
Ola ki hakikat kıla Mustafa
irade olmadan nun ile kefe
Kefı nun içinde nihânda idim
Bu âlem zahirden gelmez beyâna
Akıllar mı erer sırr-ı Süphan'a
validem gelmeden mülk-i cihana
Ben de ânâsır-ı gümanda idim
sümmân sana haktır bu ilm-i eser
Birlik hakikattir eyleme inkâr
N'eylersin mektebi mektebi izhar
Ezelden mekteb-i irfanda idim
Haktan yeşillendi gülşenli dağlar
Haktan yeşillendi gülşenli dağlar
Açılmış burcunda bir yarası var
Lâlesin sümbülün istiyor dağlar
Velâkin hâkinde kar yarası var
Kiminde efkârı şekefı şikâr
Kiminin efkârı meyl-i şimûkâr
Kiminin fikrinde Hazret-i didâr
Kiminin Fikrinde zâr yarası var
Dünyayı sevenler velî değildir
Kanaat ehliler deli değildir
İnsan oğlu gamdan hâli değildir
Herkesin bir güne zor yarası var
Sen neye müştaksın gedâyı Sümman
Derunum hicranım sevdiğim hubân
Eflâtun da gelse bulunmaz derman
Vücut ikliminde yâr yarası var
Havalanıp deli gönül kalma heveste
Havalanıp deli gönül kalma heveste
Vurup kanadını kırarlar bir gün
Bu can sana baki kalmaz kafeste
Toprakta bir çukur yararlar bir gün
Seni harap eder çok düşme hâba
Girmek ister isen eğer sevaba
Kemlik etme sakın düşme azaba
Gelir seni elbet ararlar bir gün
Sümmani kesme sen sakın gayreti
Bir pula satılır nâmerdin eti
Ter döküp erdiğin bunca devleti
Sana belki de çok görürler bir gün
Havalanma gönül çıkma havaya
Havalanma gönül çıkma havaya
Yokla aslın yokla türâb değil mi
Hulûsun zanneyle Ganî Mevlâ'ya
Döner dünya sonu harap değil mi
Nefse uyan muradına eremez
Kuru dava ile kalbin silemez
Bir kulun rızkını bir şah veremez
Rızkı veren ancak Yârâp değil mi
Haindir okuyan haindir yazan
Haindir Hak için bir cevap düzen
Cihan fitne olmuş âlem de pazar
Bu dünyanın işi dolap değil mi
Mürşittir müridi merdâne eden
Sevdadır yiğidi pervane eden
Ey efendim beni divâne eden
Erenler verdiği şarap değil mi
Gel Sümmani sen de hava uçurma
Dost yüzüne gülüp zehir içirme
Başka lisan ile ömrün geçirme
Ahir lisanımız azap değil mi
Her sabah her sabah bülbül sesini
Her sabah her sabah bülbül sesini
Bülbül sedasını güle getirir
Er odur ki bile şeref şanını
Leke kelâmını dile getirir
Dilberin koynuna girsen sormazsa
Bir dilbere gönül versen olmazsa
Bir adam da kendi haddin bilmezse
Âkibet başına belâ getirir
Selâm verme erkânsıza yolsuza
Yalınız git yoldaş olma hırsıza
Komşu olma edepsize arsıza
Âkibet başına belâ getirir
Sümmanigedânın sözleri haktır
Aslı hariç olan hilesi çoktur
Cehennem hanenin ateşi yoktur
Âsi kul ateşi bile götürür
İflah olmam ben bu dertten ölürüm
İflah olmam ben bu dertten ölürüm
Derdime bir çare bul kara gözlüm
Korkarım ki gurbet ilde kalırım
Bana görünmüyor yol kara gözlüm
Ayrılık belâsı geçti başımdan
Uzak düştüm sevgilimden eşimden
Günde kaç çift mendil dolar yaşımdan
N'olur bu yaşım sil kara gözlüm
İnliyor derdinle bu gönül sazı
Ayrı yerde ettik baharı yazı
İnanma gel buna bu düşman sözü
Bize hasettirler bil kara gözlüm
Gönül behçesinden güller dermişsin
Yârim beni düşmanlara vermişsin
Duydum yine ele gönül vermişsin
Ya nice söylersin gel kara gözlüm
Gurbet illerinde gönül yâr ister
Usandı bu yerde başka yer ister
Kem gözlerden ırak bir diyar ister
Bizleri görmesin el kara gözlüm
Dilde âşık diye söylenir adım
Sana kavuşmaktı bütün muradım
Hasretin güç imiş şimdi anladım
İşte böyle böyle hal kara gözlüm
Ömrümün belirsiz gece gündüzü
Canıma kâr etti ellerin sözü
Düşmanlar bakıyor ayıra bizi
Gel uyma onlara gel kara gözlüm
Gelen yoktur seni kimden sorayım
Bilen yoktur sağlığını alayım
çok isterim bir yol yüzün göreyim
Aramızda dağ var bil kara gözlüm
Sümmani kaç yıldır yüzün görmedi
Senden bana doğru haber gelmedi
Korkma henüz gonca gülüm solmadı
Nasıl derse desin el kara gözlüm
Kahpe felek sana n'ettim n'eyledim
Kahpe felek sana n'ettim n'eyledim
Gelen günüm giden günden kem geldi
Cehd ettim kurtaram gamdan kederden
Felek her gün üzerine zam geldi
Vasfetmek imkânsız çektiğim zarı
Hicran yatağıyam gam tarumarı
Gönül mahbusunun gözleri sarı
Ah çektikçe gözlerimden nem geldi
Bu benim mahlasım Sümmani bîçâre
Açıldı sinemde bin türlü yâre
Ervâhi ezelde bu bahtım kare
Dertlilere bu gözlerim tam geldi
Kalkın verin şu âşığın sazını
Kalkın verin şu âşığın sazını
Nasihat eylerse tutun sözünü
Ejderha misali açmış ağzını
Korkarım yutacak yer beni beni
Şimdi menzilimiz yüceden yüce
Çok mesârif edip gireyim borca
Malımdan bir altın üstüme harca
Zemzemli kefene sar beni beni
Yaktı yüreğimi şu hasret âbı
Akıttım gözümden kan ile âbı
Avuçlayıp yerden alın türabı
Savurun başıma vay beni beni
Sümmani dünyadan uçmuş gidiyor
Ecel şerbetinden içmiş gidiyor
Cümle yaranların kalmış gidiyor
Mahşer'de görürsüz siz beni beni
Kendinden bî haber dem vuran insan
Kendinden bî haber dem vuran insan
Bilmez misin bende ne ham hayal var
Etme bir kimseye kadirli ziyan
Havf eyle Allah'tan bunda vebal var
Sen seni yazıkla var ise pfrlik
Pîrlik menzilinden uzaktır dirlik
Kimsenin hakkında etme kadirlik
Hakkı hak edecek Cebbar celâl var
Sümmani düşüben bu şem'e yanma
Kabulü kıt isen işit inanma
Bu meşrep demini vefalı sanma
Şimdi nihai amma sonu melil var
Kimden aldın veren kimdir
Kimden aldın veren kimdir
Sohbeti teslim edersin
Gel adû ekberin sindir
Şöhreti teslim edersin
Tanıdın mı yâr-i garın
Bildin mi zararın kârın
Elden çıkar ihtiyarın
Kuvveti teslim edersin
Anın farzı sünnetinde
Karşı gelir ahretinde
Hain olma hizmetinde
Nöbeti teslim edersin
Sülük etme haram kâra
Götürür düşürür dara
Kabirde akrebe mâra
Ceseti teslim edersin
Yılan akrep yer tenini
Çürütür nazik bedeni
Çekerler mizana seni
Sirkati teslim edersin
Sirkat çeker mizanına
Çıkarsın dost divanına
Senin sana isyanına
Isbatı teslim edersin
Isbat olursa isyana
İtiraz kalmaz lisana
Tamuda ceza-yı cana
Zahmeti teslim edersin
Zahmette Sümmân günahkâr
Yetişse Ahmed-i Muhtar
Sevdiği kuluna Gaffar
Cenneti teslim edersin
,
Kuru dava ile irfanlık olmaz
Kuru dava ile irfanlık olmaz
Huzuru arife irfana karşı
Candan geçmeyince canan bulunmaz
Bezl-i can etmeli irfana karşı
Güzel güzel gerek ezel ezeli
Güzelin kadrini bilenler veli
Hâsılı olur mu kirşan güzeli
Şevki lâ değil mi hûbana karşı
Bülbülsüz deminde gülün mahbus et
Uzatma harama elin mahbus et
Âlem huzurunda dilin mahbus et
Katre dalga vurmaz ummana karşı
Maşuktan âşığa bulunmaz hile
Velâkin çektirir babından bile
Ne kadar bulunsa kevkepte bile
şavlu ziya vermez tâbâna karşı
Sümmani ezelden neye bahsin var
Ya neye meftunsun ne hevesin var
Dilbere müştaksın elde nesin var
Desti boş gidilmez cânâna karşı
Layık mı ta idrâkine
Layık mı ta idrâkine
İftihar gele hâr gele
Ciğeri hûn bahar çeşmine
Belki dar gele dar gele
Elverir gezdim bihaber
Konmadı gûşuma eser
Bağ bozuk perişan şecer
Nice bâr gele bâr gele
Hûn oldu bağrım büsbütün
Eflâke dayandı tütün
Aldandım bulması çetin
Nice zâr gele zâr gele
Gönül gözler mahbub hani
Mahbub der maşukun tanı
Dolaşma yanlış gülşeni
Sanma hâr gele hâr gele
Bilmem zahir nihânını
Ararım tercümanını
Beklerim hem kapanını
Belki kâr gele kâr gele
Sümmaniiçtin aşk badesin
Sever misin âh abasın
Beklersin seher meyvasın
Belki yâr gele yâr gele
Merhem kabul etmez aşkın dikeni
Merhem kabul etmez aşkın dikeni
Ten içinde cana bata göresin
Damlasa dimağa bir katre nemi
Dalgası ummana kata göresin
Neden fark edersin nâmert cömerdi
Bilen fikir yüz bin renge bölendi
Gel ey dertsiz kolay sanma bu derdi
Derdin dert ehline çata göresin
Şıtâ bulmaz bizim bağın sümbülü
Nevrağını tebdil etmez var gülü
Gönül bahçesinde aşkın bülbülü
Ah u efgan ede öte göresin
Bir dilber sevmişim misl-i lâ-nazir
Edalı cilveli hükümdar vezir
İlm-i ledünnfnin bahridir Hızır
Yed'inden ol yed'i tuta göresin
Bu halde esrar ne göster nişane
Bilmem sermest mi var yoksa divane
Ademî Safiyullah cedden bu yana
Âdet mi bu günü nasıl göresin
Bu ticaret hangi kârda bulunur
Az avratta çoğu erde bulunur
Ne aselde ne sükkârda bulunur
Bağında bir yemiş bite göresin
Sümmâniyem her mesleğim harâbî
Ne Acemem ne Türkem ne de Arabf
Beni serhaş etti aşkın şarabı
Sen de bu lezzete yete göresin
Meyl-i haris olma âdu ekbere
Meyl-i haris olma âdu ekbere
Kalır can bedelin tu kapısında
Bezl-i vücut eyle nûr-i muhtara
Gönül aynasını yu kapısında
İbret için nazar eyle cihana
Ebe ecdadına n'oldu efsane
İblisini bağla Gani Yezdan'a
Gezme felan filan su kapısında
Kalbi pâk olanın hulûsu hastır
Âşığı mâşuğa çeken ihlâstır
Nefse aldananın aynası pastır
İsyanı pâk olmaz su kapısında
Sümmani bu bahre dalmak istersen
Derûnan bir merhem çalmak istersen
Canın yananını görmek istersen
Teceli gösterir Hu kapısında
Mürşid-i kâmile eyledim hizmet
Mürşid-i kâmile eyledim hizmet
Kâh olur ki cüz'i erkân bizde var
Erenler babından olursa himmet
Kâhi zahir kâhi pünhan bizde var
Tarih seksen dokuz aşkım aşikâr
Kudretin rahiyle eylerim tayyar
Ve kendi malımla olmuşum tüccar
Hikmet-i pîr lütf-i ihsan bizde var
Baki mahbup sevmek aşk ile bu can
Elimden ne gelir Mevlâ'dan ihsan
Ben şeref gözlemem söyleye cihan
Bana kalsa üç beş yaran bizde var
Cümleden ednadır geda-yı Sümmân
Elimden ne gelir Mevlâ'dan ihsan
Katreden katreyim değilim umman
Bazı olur cüz'i umman bizde var
Ne mekândan geldin ne mekândasın
Ne mekândan geldin ne mekândasın
Evvel gözünü aç özünü tanı
Masiva deminden ne devrandasın
Saptırma râhını izini tanı
Hidâyet eliften lütuf mimdendir
Zihnin ikaz eden fehmet cimdendir
Nutuk nerden gelir cevap kimdendir
Derununda hallet sözünü tanı
Varıp nadan ile söz söze çakma
Meyl-i ağyar olup ciğerin yakma
Dosta can feda kıl gayriye bakma
Yâri gösterenin gözünü tanı
Hiç kimseye yoktur hilesi yârin
Şimsiden şuleli şulesi yârin
Mest eder müştakı cilvesi yârin
Agâh ol sırrına razını tanı
Sevdiğim mahbuba arzu can isen
Sümmani sevenin sen kurbanıysan
Misl-i lâ dilberin âşıkânıysan
Var pîr-i mugânın kızını tanı
Ne yüzden terk ettik mülk-i irfanı
Ne yüzden terk ettik mülk-i irfanı
Muhabbet ne oldu vefa nic'oldu
Onuncun unuttum cümle cihanı
O yerde sürdüğüm sefa nic'oldu
Nice deryalarda pazar açardım
Nice demler ile devran geçirdim
Nice ahbablarla kondum göçerdim
Eğer sefa eğer cefâ nic'oldu
Sümmaniyim düştüm âh u figâna
İtibar olur mu aklı noksana
Adûlar elinden kaldık amana
Cümle demler oldu hava nic'oldu
Nice odlanayım nice yanayım
Nice odlanayım nice yanayım
Deli gönül bir elaya bağlıdır
Özü şirin kindisi bir nevcivan
Kirpikler ok kaşı yaya bağlıdır
Oturmuş şâd verir kendi özüne
Can dayanmış cilvesine nazına
Taramiş zülfünü dökülmüş yüzüne
Gözleri gülerken aya bağlıdır
Cana yetti o cilveler eğmeler
Tarif etsem anlayamaz değmeler
Kılaptanlı gömlek beyaz düğmeler
Sanırsın ki bulut aya bağlıdır
Sümmani yenice buldu bir devlet
Gönül değmelerle eylemez ülfet
Eski bir vefadan kalktı muhabbet
Gönül şimdi bir dâvaya bağlıdır
Nûr-ı ziya olsa olmaz zülümat
Nûr-ı ziya olsa olmaz zülümat
Dünyada ışığı göz neden alır
Tende mi canda mı söyle marifet
Dil tekellüm eder söz neden alır
Taktire ne yapar kuvvet pazusu
Hâşâ bozulur mu taktir yazısı
Yemek içmek uçmak nefsin arzusu
Vücutta ervahın saz neden alır
Sarıda yeşilde alda eğleşmez
İncide mercanda lalda eğleşmez
(yalda evlatta malda eğleşmez
Bu gönül kararı haz neden alır
Sümmani vafettin sen bu eş'ârı
Bunu halletmektir erlerin kârı
Kürre-i arzdadır şıtâ baharı
Bu vücut iklimi yaz neden alır
Osmanlı yurdundan azm-i rah ettim
Osmanlı yurdundan azm-i rah ettim
Nasip kısmet için nane gelmişem
On dört yıldır oldum şem'a pervane
Onun için yana yana gelmişem
Dost iline varmak şeref dediler
Dertliler haline aref dediler
Seni aşk ehline sarraf dediler
Kıymet içine gevher kâne gelmişem
Ezelden huddamın elifi baya
Hak kulun emeğin vermesin zaya
Bir can borçlu idim Bâr-ı Hûda'ya
Vermik için can kurbana gelmişem
Kaza-i Narman'da söylenir adım
Otuz cüz Kur'an'ın kalbi küşadım
Usta ile ülfet etmek muradım
İster isen imtihana gelmişem
Sabah seherinde çıksam niyaza
Sabah seherinde çıksam niyaza
Bülbüller kumrular başlar avaza
Bir yiğit sıdk ile dursa namaza
Cennet libasları giyer sabahtan
Cennetin bağında al güller biter
Güllerin dalında bülbüller öter
Şol gani Mevlâ'mız âleme yeter
Herkese bir kısmet verir sabahtan
Küçükten okudum elifi ba'yı
Âlâ bilmişizdir gani Mevlâ'yı
Geceye halk etti yıldızı ayı
Onlar aşar güneş doğar sabahtan
Der Sümmani benim canım üzüldü
Ak alnıma kara yazı yazıldı
Kefenim biçildi kabrim kazıldı
Dostlar ağlar düşman güler sabahtan
Sahavetten beri gam kederliyim
Sahavetten beri gam kederliyim
Aşkın otağında gönül zârlıyam
Bana had vurana vefâdarlıyam
Cürme gavvâs yazmış hocalar bizi
Karışma hikmete ey ahmak kişi
Değildir kulların alış verişi
Emeksiz seçerin olmaz yemişi
Nerye müştak etmiş geceler bizi
Sümmani gönlünde figân benimdir
İrade kulundan ihsan senindir
Kime ne yapayım isyan benimdir
Bend eylemiş harf-i recalar bizi
Sen bir şehzadesin ben bâb-ı gedâ
Sen bir şehzadesin ben bâb-ı gedâ
Maksudun âlemden baç almak mı var
Elimden ne gelir can edem feda
Buna tekdir tazir gücenmek mi var
Ehl-i sır esrarın verir mi yâda
Elbet bir sahip var erişir tada
Mevlâm sana vermiş bir çift şehzade
Gönül devranında gencelmek mi var
Sende eksik değil mal ile devlet
Hepsi mükemmeldir yok noksaniyet
Muradın maksudun makamın Cennet
Yoksa Beytullâh'a hac olmak mı var
Ne dedim lâ dedim kalmadı takat
Halimden bilinsin şah-ı vilâyet
Vali paşamıza terfiye meslek
Hükm-i Âli Osman'da yücelmek mi var
Her ne dedim ise dedim nafile
Ne yapsın Sümmani gelmiyor dile
Sever sevdiğini efendim bile
Kalıp bir yastıkta kocalmak mı var
Sen sana sahip dânesin
Sen sana sahip dânesin
Adam ol gül-i rânasın
Sahihsin sedef danesin
Doğanda anadan gönül
Adam olsan bahtı ulusun
Yâr olsan yârin gülüsün
Hangi bağın bülbülüsün
Haber ver sebâdan gönül
Teslim ol her emre inan
Hal ehlin rengine boyan
Elverir hayadan utan
Şu fı'l-i fenadan gönül
Memnun et sultanı hanı
Hoşnut olur sultan Kani
Ara bul ezel mekânı
Seferet dünyadan gönül
Derviş ol taşı teberi
Dolanma böyle serseri
Kaçır sen îd-i ekber
Tendeki haneden gönül
Gel Sümmân ara bul kârı
Dolanma ağyar diyarı
Özünde bul bûy şikârı
Yâd etmesineden gönül.
Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
Cem oldu başıma iş birer birer
Onsekiz yıl sürdüm yârin peşinde
Akıttım gözümden yaş birer birer
Uyandım oturmuş pirler yanıma
Yaktı bu sinemi aşkın nârına
Çok zaman dolandım yârin ardına
Döküldü ağzımdan diş birer birer
Kahpe felek sana n'ettim n'eyledim
Attın gurbet il'e garip eyledin
Bu fâni dünyada zulüm eyledin
Cûş ettin neminden yaş birer birer
Görmeden dünyada bir şâdlık demi
Gitti cıvan ömrüm gelmez encamı
Elin sitem sözü feleğin kahrı
Vurdu her taraftan taş birer birer
Sümmani der: Hani benim otağım
Günbegün budandı dalım budağım
Devrolup devranım geçmeden çağım
Diküldü dihenden diş birer birer...>>
Tövbekar ol gönül tariktan çıkma
Tövbekar ol gönül tariktan çıkma
Şeytandan şefaat şifâkâr olmaz
Terk-i salât ile oturup kalkma
Konuşma puşt ile vefakâr olmaz
Seyrettim dünyanın kalma kâlini
Gözlerim kâmilin pür kemâlini
Sakın alma bir zennenin dulunu
Gönlü havadadır vefâdar olmaz
Yoksulluk dediğin ömürler söker
Katranı kaynatma olmaz (ki) şeker
Aslı bozuk olan aslına çeker
Aslı ham demirden mücevher olmaz
Hissebend ol kâmillerin sözünden
Gel kemâli kazan özü özünden
Evlat düşse atasının gözünden
Değil Mevlâ razı berhudar olmaz
Fitne münâfıkın yeri mâr iken
Bir kuluna güzel mevlâ yâr iken
Evvelâ âdemin vakti var iken
Sonra yoksul olsa gözü dar olmaz
Laf edüp âlemde varın söyleme
Eşim uygun deyu yârin söyleme
Her olur olmaza sırrın söyleme
Şimdiki insana beh pazar olmaz
Kemâli var mıdır her bir gedânın
Lezzeti yok mudur şirin sedanın
Âhırı haraptır haramzadenin
Çalıp çırpma ile kisb ü kâr olmaz
Zâlimler içinden hicret et durma
Ki hicret sendedir kimseye sorma
Aslın zadegandır hiç kendin yorma
Mezar taşı ile iftihar olmaz
Bögörüp meydanda hasman olanlar
Tövbe edüp yani pişman olanlar
Ta ezelden sana düşman olanlar
Sakın teslim olma kafadar olmaz
Ah edip Sümmani sararıp solma
Gelen Mevlâ'dandır kimseden bilme
Sevilen bir yere çok gidip gelme
Kesilir muhabbet itibar olmaz..
Ustam bana iki üç harf okuttu
Ustam bana iki üç harf okuttu
Merak elif efkâr elif zâr elif
Bu elifnen kimler baya yetişti
Sahip elif üstat elif kâr elif
Elim aldım gör ne çağa yetiştim
Elifinen bir merağa yetiştim
Bahçıvanlı elif bağa yetiştim
Çiçek elif gerçek elif bâr elif
Elifi bulanlar mim kapısında
Mim vasıtası cim kapısında
Ya bunlardan gayrı kim kapısında
Hâkim elif hüküm elif dâr elif
Elif be babında var leyl-i nehar
Kulundur Sümmani aciz günahkâr
Sığınmışsam sana Yaradan Cebbar
Gör neler var kes bağrımı yâr elif..
Varıp gidem bir kâmile danışam
Varıp gidem bir kâmile danışam
Belki benim şu derdimden bilen var
Bir güzelin ateşine yanmışam
Şu ah ile firkatine yanan var
Duman aldı koca dağın başını
Deyin nasıl şilem gözüm yaşını
Gönül kalesinin mermer taşını
Hicran kalemiyle yarıp delen var
Derya kenarında ufacık taşlar
Nedir bu feleğin yaptığı işler
Deryada balıklar havada kuşlar
Belki benim şu derdimden bilen var
Der Sümmani Yârab gönlüm hoş eyle
Ya bana ver sabır bağrım taş eyle
Ya bir çift kanat ver beni kuş eyle
Tez yetişem dost bağında talan var..
Yahşi güzel olsa yaman deyilmez
Yahşi güzel olsa yaman deyilmez
Dostlar gönül her güzele eğilmez
Aşk bağının ham meyvesi soyulmaz
Miraç ehli olmak erişmek gerek
Sevdiğim bir güzel kalem kaş ama
Edalı cilveler ser nakkaş ama
Güzelin sefası namı boş ama
Evvelce uğrunda çalışmak gerek
Perişan talihim ezel be ezel
N'olur a vefasız biraz yola gel
N'idem seni böyle n'idem a güzel
Mürüvvet eylemek barışmak gerek
Sümmani bu sever seni ziyade
Nasıl bunu dille etsin ifade
Yâr köyüne erişilmez piyade
Binip aşk atına ulaşmak gerek..
Yüzüne hârâmi benler saçılmış
Yüzüne hârâmi benler saçılmış
Yâr ise can ister kulundan senin
Hüsnünün baharı taze açılmış
Emreyle dereyim gülünden senin
Her zaman pâyine yüzüm sürdükçe
İltifat edersin bizi gördükçe
Var ol cihan içre dünya durdukça
Geçmesin âdûlar yolundan senin
Sen beni seversin gayretle ama
Ben dahi severim ey melek sfma
Bilirim âşıksın destinde hûmâ
Bâz eksik olmasın kolundan senin
Hakikatli yârsin bilirsin halden
Hüdâ ayırmasın sen selvi daldan
Söyledikçe sözüm tatlıdır baldan
Âb-ı zülâl akar dilinden senin
Sümmani kapında yabana atma
Lütfeyle yaşımı sellere katma
Bari gülmüş iken beni ağlatma
Aman aman felek elinden senin.