Magdalalı (Mecdelli) Meryem Kimdir?
1945 yılında Mısır’ın Nag Hammadi kentinde kayalıklar arasında ortaya çıkarılan Nag Hammadi belgeleri diye adlandırılan kutsal el yazmalarıyla Hıristiyanlık áleminde büyük bir tartışma başlamasına neden olmuştu. Belgeler, havarilerden birinin ‘Magdalalı Meryem’ diye anılan bir fahişe olduğunu, Magdalalı ile Hz İsa ‘nın evlendiğini, bu evlilikten bir çocuklarının dünyaya geldiğini tartışmaya açıyordu. İşte Dan Brown’ın kitabıyla gündeme gelen bu gibi tartışmalara ve sorulara Hıristiyan teologların yanıtları. MISIR çöllerinde Nag Hammadi kayalıklarında kardeşiyle gübre arayan Muhammed Ali, kazmasını vurduğunda tüm Hıristiyan dünyasını dalgalandıracak bir keşfin arifesinde olduğunu bilmiyordu. Takvimler 1945 yılının aralık ayını gösteriyordu. Muhammed Ali ve kardeşi, toprağı kazmaya başladıklarında bir metre boyunda bir toprak çömlek buldular. Muhammed Ali’nin batıl inançları vardı. ‘Cin vardır’ diye önce dokunmak istemedi. Sonra ‘Belki de altın’ vardır diye düşündü. Çekicini kaldırdığı gibi çömleğin ortasına indirdi. Çil çil altınlar yerine, deriye sarılı 13 adet papirüs tomarı buldu. Kan davasından aranan Muhammed Ali, polisin evde arama yapması halinde yazıtları bulmasından endişe ederek bir rahipten saklamasını istedi. Bu arada yazıtları gören Ragıp isimli bir tarih öğretmeni, papirüslerin çok kıymetli olabileceğini söylüyordu. Magdalalı Meryem’e ne oldu?Hz. İsa, çarmıha gerildikten sonra, Havarilerin İsa ile ilgili söylenceleri dilden dile dolaşırken Magdalalı Meryem’in Efes’e, oradan da Fransa’ya geçtiğine dair efsaneler mevcut. Hz. İsa, çarmıha gerildikten sonra Magdalalı Meryem’e ne oldu? Havarilerin İsa ile ilgili söylenceleri dilden dile dolaşırken Magdalalı Meryem’in Efes’e, oradan da Fransa’ya geçtiğine dair efsaneler mevcut. Hazreti İsa çarmıha gerilirken hamile olan Magdalalı Meryem, doğmamış çocuğunun güvenliği için kutsal topraklardan kaçar, gizlice Fransa’ya gelip Yahudilerin arasına sığınır ve kızı Sarah’ı dünyaya getirir. İsa’nın nesli Fransa’da gizlice çoğalır ve Merovingian soyu oluşur ve onlar Paris’i kurarlar... Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi’ne göre ‘Sion Tarikatı’ bu sırrın koruyucusudur. Vatikan bu iddialara karşı çıkıyor. Peki ama gerçek nedir? ÇOCUKLARI OLDU MU Magdalalı Meryem’in hayatı üzerine bir kitap yazan Susan Haskins, şunları söylüyor: ‘Kişisel olarak Hz. İsa ile Magdalalı Meryem’in evlendiğini düşünmüyorum. Aralarında önemli bir ilişki olduğu şüphe götürmez. Ama bu bir numaralı kadın müridi olmasının dışında bir anlama mı gelir? Mahrem bir ilişkiyi insanlar ilgi çekici buluyor: Kutsal yazıtlarda muammalı ilişkiler sözkonusu, özellikle de gnostik anlatımlarda. Evlilik, hikayenin devamında mantıklı bir öngörü olurdu. Hahamlar (Hz. İsa’nın Yahudi hahamı olduğuna dair iddialar bulunuyor) genelde evli olurdu. Nag Hammadi (1945’te Mısır’da bulunan 1500 yıllık sureler) belgeleri de bu yönde bir işaret olmasa da Hz. İsa’nın evli olduğu iddia edilebilir. Elimizde bir çocuk ve Merovingianlar’a giden bir bağa dair kanıt yok.’ EKMEK VE LİMON AĞACI Ancak efsaneye göre Magdalalı Meryem, İsa’nın müritlerinden olan Maximinus ile deniz yoluyla Efes üzerinden Fransa’nın Marsilya kentine gider. Hatta Fransızların meşhur ‘Madeleine’ çöreğinin Magdalalı Meryem’den geldiğine bile inanılır. Yumurta, tereyağı, un ve şekerden yapılan çöreklerin Magdalalı Meryem’e bağlı bir manastırdan çıktığına dair rivayetler vardır. Fransız İhtilali’nden sonra manastır dağıtıldığında rahibelerin astronomik bir rakamla tarifi pastacılar birliğine sattığı söylenir. Sonra Madeleine çörekleri tüm Fransa’ya yayılır, özellikle de Magdalalı Meryem günü olarak kabul edilen 22 Temmuzda büyük miktarda bu çöreklerden tüketilir. Magdalalı Meryem’in Fransa’ya gittikten sonra invizaya çekildiği, sadece kilise ayinlerinde dağıtılan kutsal ekmek ve limon ağaçlarından yükselen kokuyla beslendiğine dair de söylenceler vardır. Merovingian Hanedanı ile Da Vinci Şifresi’nde iddia edildiği gibi bir bağ söz konusu mudur? Bu soruya yanıt, araştırmacı Lynn Picknett ve Clive Prince’dan geliyor: ‘Merovingianlar, Fransa’da bir kraliyet hanedanıydı. 5 ile 8’inci yüzyılda bugünkü Kuzey Fransa’da, Almanya ve Belçika’da hüküm sürdüler. Sonra kilise ile işbirliği yapan Karolingernler tarafından devrildiler. Dossier Secrets kitabındaki iddialara göre, iddia edilenin aksine Merovingian Hanedanı’nın soyu tükenmedi. Sion Tarikatı, Merovingianları korudu ve şimdi Fransa’da yeniden tahta oturmayı hayal ediyorlar. Bu saçma, çünkü Merovingian olsa bile bugün Fransız Cumhuriyeti’nde kraliyet mevcut değil.’ SİON ŞARLATAN İCADI Yabancı Diller ve Edebiyat Profesörü Eric Vogt, Seattle Pasifik Üniversitesi’nin yayın organı Responce’da şöyle yazıyor: ‘Dan Brown’un Da Vinci Şifresi’ndeki Sion Tarikatı, Fransız bir şarlatan olan Pierre Plantard’ın bir icadıdır. Kısaca hikaye şöyledir: 1956 yılında Plantard bir grup arkadaşıyla kendi Sion Tarikatı’nı kurar. ‘Les Dossier Secrets’ (1975 yılında Paris Kütüphanesi’nde bulunan) isimli belgelerde sahtekarlık yapar. Bu belgelerde Isaac Newton ve Leonardo Da Vinci gibi ‘ustaların’ liderliğini yaptığı ve tarihi 1099 yılına kadar geri giden Sion Tarikatı’nın devam ettiği iddia edilir. 1960’larda Plantard, Sion Tarikatı efsanesini yaymak için bunları Paris Kütüphanesi’ne koymuştu. 1980’lerde Fransız gazeteci Jean-Luc Chaumeil bu yalanı ortaya çıkardı.’ Sion Tarikatı’nın büyük ustası olarak ortaya çıkan Pierre Plantard’ın 2000 yılında ölmesinin ardından yerine geçen olup olmadığı, geçen varsa kim olduğu bilinmiyor. Opus Dei’nin resmi internet sitesinde Da Vinci Şifresi ile ilgili iddialara şöyle yanıt veriliyor. Opus Dei bir Katolik tarikatı mıdır? - Da Vinci Şifresi, Opus Dei’yi yanlış bir şekilde bir Katolik tarikatı olarak göstermektedir. Oysa Opus Dei, Katolik Kilisesi’nin bir parçasıdır. 1941 yılında Madrid Başpiskoposu tarafından tanındı ve 1948 yılında Vatikan tarafından da onaylandı. 1982’de kilisenin çatısı altına monte edildi. Opus Dei, Da Vinci Şifresi’nde olduğu gibi çile çekmeyi ibadet şekli olarak onaylıyor mu? - Katolik Kilisesi’nin bir kısmı çile ve kurban etme dahil, Opus Dei’nin kurallarını uygular. Riyazetin esin kaynağı, Hz. İsa’nın dünyayı günahlardan arındırmak için insanlara olan sevgisinden kendi isteğiyle onların acılarını üstlenip çile çekmesidir. Kutsal Káse, Magdalalı Meryem’i mi simgeliyor Uzmanlar Lynn Picknett ve Clive Prince, Da Vinci Şifresi kitabıyla gündeme gelen sorulara şu yanıtları veriyor: Kutsal Káse’nin İsa soyunu devam ettiren Magdalalı Meryem olduğuna dair ne tür işaretler var? - Eski yazıtlarda ‘Kutsal Kase’ bir kap olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk metinlerde ya ayrıntılı bir tarif yoktur ya da ‘taş’ diye söz ederler. Káse’nin Magdalalı Meryem’in rahmine delalet ettiği konusunda hemfikir değiliz. Sion Tarikatı da bunu reddediyor. ‘Kutsal Kan, Kutsal Kase’ kitabının da yumuşak noktasını oluşturuyor. Da Vinci Şifresi’nde daha belirgin, ancak bu kurgusal bir hikayedir. Leonardo da Vinci ile gizli bir tarikat arasında bağ var mıydı? - Leonardo’nun dogmalara karşı olduğu, esoterik düşüncelere merak duyduğu tarihçiler tarafından kabul ediliyor. Sion Tarikatı, dokuzuncu büyük ustası olduğunu iddia ediyor, lakin kanıtlamak mümkün değil. Leonardo zamanından kalma tek bir belgede bile böyle birşey yok. Ama gizli bir tarikat sözkonusu olduğunda böyle dokümanlar olur mu? Leonardo’nun eserlerine semboller koyduğu ise doğrudur. Hz. İsa öldükten sonra ne oldu? HIRİSTİYAN kaynaklara göre Hz İsa’nın ölümünden ve ilk İncillerin yazılmasına kadar yaklaşık 40 yıl geçmiştir. Hz. İsa’nın müritleri, bu sırada onun kim olduğunu, hayatının ve ölümünün ne anlama geldiğini halka anlattılar. Bu nedenle anlatanların kendi bakış açılarından anlattıkları İnciller ortaya çıktı. ‘Güneşe taptığı’ bilinen Doğu Roma İmparatoru Konstantin, topraklarında hem Hıristiyanlığa, hem de ‘güneş dinine’ izin veriyordu. Hıristiyanlar da bu iki dini birbirinden ayırmıyor, hatta güneşin doğumgünü olarak kabul edilen 25 Aralık’ta Hz. İsa’nın altın bir faytonla gökyüzünde dolaştığına inanılıyordu. MS 325 yılında Konstantin, Aryan Mezhebi ile Hıristiyan Ortodokslar arasında meseleyi çözmek üzere İznik Konsülü’nü topladı. Aryanlar, Hz. İsa’nın babasının Tanrı olduğunu, kendisinin ise olmadığını savunuyordu. Ortodokslar ise babası gibi Tanrı olduğunu savunuyordu. Sonunda Ortodoksların inancı kabul gördü. Da Vinci Şifresi’nde ise Konstantin’in ‘Pagan sembollerini, tarihlerini ve ayinlerini büyüyen Hıristiyan geleneğine yerleştirerek, her iki tarafın da kabul edebileceği bir din yarattığı’ öne sürülüyor. Hıristiyan kaynaklara göre, İznik Konsülü gerçeklik, dini ve ahlaki değerlerin ele alındığı bir buluşmadan ziyade siyasi nüfuzun vurgulanması olarak öne çıkıyor. Gelecek bin yılın Avrupası’nın entelektüel ve siyasi çatısı burada şekillenmeye başladı. Uzman Bart D.Ehrman’a göre ‘Şöyle de denebilir: Şifreler burada atıldı.’ Papa savaş açtı Papa II. Jean Paul, ölmeden önce tüm dünyada 25 milyon adet satan Dan Brown’un kitabı ‘da Vinci Şifresi’ne karşı büyük bir kampanya başlatmak istiyordu. Papaya göre kitap, Hıristiyanlığa ve Hz. İsa’ya karşı büyük bir saygısızlık yapıyordu. Ama aslında Brown’un romanı, Hırıstiyan alemindeki çok eski bir tartışmayı yeniden gündeme getiriyordu. Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu
|