Onbeşliler

 ONLAR BU ÜLKEYİ KARŞILIKSIZ SEVDİLER

          Onların yaşları küçüktü. Çoğu 12 ila 17 arasındaydı. Ama yürekleri büyüktü. Cüsseleri küçüktü, çelimsizdiler Ama davaları büyüktü. Umut taşıyorlardı. Vatan derdine düşmüş, inanmış yağız Anadolu delikanlılarıydı. Ümitleri vardı. Onlar liseliydiler, Mülkiyeliydiler, tıbbiyeliydiler Okuyacak, kaymakam, vali, doktor olacaklardı. Ama onlar vatanı için canlarını verecek kadar fedakâr oldular. Siper ettiler göğüslerini, ölümüne yürüdüler dönmemecesine.
          Onlar çocuktular. Bu gün bu yurtta özgürce yaşayanlar, onlara minnettarlıklarını göstermek için, adları unutulmasın diye filmler, televizyon dizileri hazırlıyorlar. Kutlama geceleri düzenliyorlar. Elbette düzenleyecekler bu millet kendisi için şehit olanları unutmayacaktır elbet.
          İşte, 120 Çocuğun destanı, onlar yaşlarıyla çocuktu. Ama onlar milletinin gözünde en büyük kahraman Mehmetçikti.
Yer Van, bir taraftan içimizde bu güne kadar kendi milletimizden ayırmadığımız, artık millet olduk sandığımız kandırılmış Ermenilere, diğer taraftan Ruslara karşı savaşıyoruz. Hem de yokluk içinde. İran sınırında düşmana karşı savaşan tümenimiz cephanesiz kaldı. Cephane taşıyacak askerimiz yok, cepheye en yakın şehrimiz Van dır. Van ı koruyan gücümüzü de cepheye yollayamazdık. İçimizdeki hain Ermeni çeteleri bu anı bekliyorlardı. Yoksa savunmasız yaşlıların, çocukların hali nice olurdu. Çare düşünüldü. Yaşları 12-17 arasında değişeni öğrenci 120 çocuk Yatak çarşaflarından ve perdelerden kesilerek yapılan torbalara konulan mermiler bu kahraman çocukların sırtlarına bağlandı. Yanlarındaki birkaç jandarma eri ile cepheye Mehmetçiğe yardıma yürüdüler. Çaresizliğe çare olmak için hem de ölümüne yürüdüler
          Bir başka ölümüne fedakârlık Erzurumdadır. Burada da yine çocuklar vardır. Kafkas Cephesinde durumumuz zordur. Almanlardan beklenen yardımın hiç biri gelmemiştir. Ne askeri yardım, ne ilaç ve yiyecek yardımı Sarıkamış harekâtı devam etmektedir. Bir taraftan soğuk, bir taraftan da tifüs belası saldırmaktadır. Sanki Ruslarla birlik olmuşçasına
          Galip Paşanın yiyecek yetiştirin istekli telgrafları gelmektedir. Dönemin Erzurum Valisi Tahsin Bey çaresizlik içindedir. İlk hamlede toplanan 150 bin kilo buğdayın 90-95 kilometre uzaklığındaki cepheye ulaştırılması için çareler aranır.
Vali Tahsin Bey için tek bir çare kalmıştır. Cepheye yiyeceklerin çocuklar tarafından taşınacaktır. Hemen harekete geçilir. Durum okullara, muhtarlara bildirilir. Bir gece Amerikan bezlerinden 30 kiloluk bini aşkın torba dikilerek unla doldurulur.
Sayıları bine yaklaşan henüz çocuk yaştaki gençler, Hükümet Konağı önünde toplanarak Nebilhana kadar taşıyacakları unları sırtlanıp aşırı soğuğa cepheye yiyecek yetiştirmek üzere yola çıkarlar. Hem de 30 kilo yükle soğuğa, boylarını aşan kara, düşecek çığa rağmen inadına, ölümüne yürürler cepheye...
          Batıdaki cephelerin de doğudakilerden farkı yoktur. Çanakkale siperlerini çocuklar doldurmaktadır. Vatan derdine düşmüş, ülkesini canından seven çocuk için; Ölüm nedir ki Anadolu da, şehirlerin, kasabaların, köylerin sokakları boşalır bir bir Sokaklar ıssızdır. Çocuk sesleri duyulmaz olur. Sokakları dolduranlar cepheye koşarlar. Arkalarından ağıtlar yakılır... Yaşları henüz askerlik çağına gelmeyenler okullarına değil cepheye uğurlanırlar... Kimilerine kınalar yakılır vatanına kurban olsun diye.
          Bir ağıt Tokattan; Tokat yolları taşlı on beşliler gidiyor kızların gözü yaşlı derken, Kastamonulu bir genç Çanakkale de şehit olur da Çanakkale içinde vurdular beni ölmeden mezara koydular beni diye devam eden ağıtlar yükselir. Bir kaçını örnek verdiğimiz şehit çocuklarının arkasından yakılan ağıtların sanılmasın ki üzüntüyle yazılmışlardır. Hayır! Bugün bunlar birer marştır. Hatta bir halk oyunudur. Bu millet hüzünden sevinç çıkarmasını da bilmiştir.
          Bu milletin çocukları babasıyla, atasıyla birlikte savaşmıştır. Hem de yiğitçe, mertçe Bundan dolayıdır ki, Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisanın sadece bir Milli Egemenlik günü olarak kutlanmamasını aynı zamanda bu günü çocuklara armağan etmiş ve 23 Nisanın bir bayram olarak kutlanılmasını istemiştir. Ancak bu bayram çocuklara bir lütuf olarak görülmemeli. Türk çocuğu şanlı tarihinde vatanı için yapılması gereken her türlü fedakârlığı fazlasıyla yapmıştır. Bu bayramı zaten hak etmiştir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bundan sonra da üzerine düşen her türlü fedakarlığı yapacaktır.
          İçimde bir uhde kalmasın, yazmadan geçmeyeyim. O gün düşmanla çarpışan Vanlı gencimin karşısına bir de kandırılmış Ermeniler çıkmış, katliamlara girişmişti. Çoluk çocuk demeden... Ya bu gün, Türkiyenin düşmanlarıyla kol kola gezen vatan bölücülerine, Mehmetçiğe kurşun sıkan hainlere ne demeli.
          Cephaneyi sırtlayıp cepheye yürüyen 120lerin izinde yürüyen Vanlı, 30 kilo unu Sarıkamışa, yetiştirmek için günlerce yürüyen ve şehit olanların izinde yürüyen ve yürüyecek olan gençler, hadi bu kandırılmışların oyununu bozalım. Bu ülke sizden kan akıtmanızı değil, ter akıtmanızı istiyor. Yeniden bir Milli mücadele destanını yazalım. Ama bu sefer kan akıtmadan ter akıtarak Milli birlik ve beraberlik içinde Atamızın izinde...
          Bu gün de vatan savunmasında dün olduğu gibi bu gün de şehit düşen Mehmetçiklere, gazilere şükranlarımı sunuyorum. Şehitlerin ruhlarıı şad olsun.


 


Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net
Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu