Altay Türklerinde Kıyamet Günü: Kalgançı Çak
Altay Türklerinde Kıyamet Günü: Kalgançı ÇakÇok eski zamanlardan beri, çeşitli tabiat afetleri insanları korkutmuş, bu korkular kavimlerin ve insanların birbirleriyle de olan mücadelesiyle karışarak kıyamet, "âhir zaman", Altay Türklerinde ise "Kalgançı Çak" (Kalan Son Zaman) tabirleriyle, dünyanın çökmesi tasavvurları anlatılmıştır. [1] Eski Türkler, kıyamet meselesine daha az ilgi duymuşlardır. Kitabelerde dünyanın sonu ile ilgili net bilgiler mevcut değildir. Öyle gözüküyor ki, kıyamet anlayışı Budizm, Hıristiyanlık ve İslamiyet etkisi ile oluşmuştur. Rus araştırmacılar da bu inanışın bir senkretizm olduğu kanaatindedirler. Altaylılar kıyamet gününe “Kalgançı çak” adı verirken; diğer Türk toplulukları ise “Uluğ kün” adını vermişlerdir. [12] Uluğ Gün; deyimini Türkler, Müslüman olduktan sonra da kullanmışlardır. [2] "Kalgançı Çak"ı tasvir eden iki rivayet tespit edilmiştir. Birincisi Televütler'e, ikincisi Telengitler'e aittir. [3] Altay Türkleri, birgün dünyanın sonunun geleceğine inanırlar ve bu gelecek son güne, yani kıyamete "kalgancı çak" derler. Bu kelimenin Türkiye Türkçesinde karşılığı, "kalacak olan çağ" demektir. Kıyamet inanışına göre, birgün insanlar çok azacak, günahtan korkmayacaklar ve kötülükler alıp başını gidecek. İyilik ilahı Ülgen, bu kötü insanlardan uzaklaşacak ve Erlik, yeryüzüne yaklaşacak. yardımcılarından Karaş ondan önce yeryüzüne çıkacak. Kişioğulları iyi Tanrı Ülgen'i unutacaklar. Dünyada iyi güçler ile kötü güçler, savaşa tutuşacaklar. Milyonlarca insan ölecek. Karanlık dünya Tanrıları Erlik, Karaş ve Kerey, insanları karanlık dünyasına; iyi tanrılar Ülgen, Mangdı-Şire, Maydre aydınlığa, iyiliğe çekecek. Nihayet bir Ülgen kalacak ve o "Ölüler kalkın" diye bağırınca, bütün cesetler yeniden dirilecek. [4][5][6] Kalgançı Çak geldiği, kara yer od'la (ateşle) kaplandığında Büyük Kaan Ata Tanrı (Kayra Kaan Ada Kuday), kulaklarını tıkar. O çağda dünya bozulur, yer ve kişi soyu mahvolur. Fitne ve fesat saçan acımasız yel, insanları heyecanlandırır. Töre bozulur. Tepeler çalkanır, demir üzenginin dibi delinir, çuvaldızın deliği yırtılır. Ulus, bozulur. İnsan, kara böcek gibi kanatlanır, gözlerine kan dolar. Kara su, kanla karışık akar. Yer uğuldar, dağlar sallanır, çukurlar-hendekler yıkılır. Gök gürler kenarı açılır, deniz çalkanır dibi görünür. Yerin altı üstüne gelir. Yosunlar öğütülüp toz olur. Gök sallanıp eteği açılır, deniz dalgalanıp dibi görünür. Deniz dibinden dokuz kara taş çıkar; dokuz taş dokuz yerinden yarılır; her taştan dokuz çemberli dokuz sandık çıkar; her sandıktan demir atlı dokuz kişi çıkar; bu kişilerden ikisi başkan olur. Bunların bindikleri atlar; Vuruşkan Ulu Sarı; adlı olur; ön ayakları kılıçlı, kuyrukları bıçaklı olur; ağaca rastlarsa ağacı keser, diriye çarparsa diriyi yok eder. İl güne rahat olmaz. Ay ile Güneş aydınlık vermez, ışıksız olur. Ağaçlar kökünden kopar, baba çocuğundan ayrılır, bitkiler mahvolur, soyu kurur. Analar sevgililerinden ayrılır, dul kalır. Yerde; köngül denilen bir ağulu ot biter, kökünden sarı çekirge çıkar; hayvanlara çarparsa hayvanların, insanlara çarparsa insanların kanını sömürür. İşte o zaman Şal-Yime haykırır: May-Tere'den ses çıkmaz. Bundan sonra Erlik'in kahramanlarından Karaş ile Kerey yer yüzüne çıkar. Onlar çıkınca Ülgen'in kahramanları Mangdaşire ile May-Tere gökten yere iner. Savaşırlar. May-Tere'nin kanı od (ateş) olup yeryüzünü kaplar. İşte o zaman Kalgançı Çak olur. [7][8] Alltay Türkleri arasındaki başka bir anlatıya göre ise Ülgen, Tanrı'dan korkmayı ve kendilerini değiştirmeği öğretmek üzere May-Tere'yi insanlara gönderecek. Buna kızan Erlik, May-Tere'ye saldıracak. May-Tere'nin kanı bütün dünyayı kızıla boyayacak; dört bir yanı ateşler, alevler kaplayacak ve bunlar göklere değin yükselecek. O zaman Ülgen gelecek ve ellerini çırpıp "Ey ölüler! Kalkın!" diyecek. Ölüler yerden, denizden, ateşten, ölüm geldiğinde bulundukları yerden çıkacaklar. Dünyadaki ateş Erlik'le birlikte onun taifesi olan bütün kötü kişileri yok edecek. İşte o zaman "kalgançı çak" olacak. [8] Teleüt Türklerine göre; "kalgançı çak" geldiğinde gök demir, yer sarı bakır olur. Hükümdarlar, birbirleriyle savaşır. Halklar, kötülük düşünmeye başlar. Sert taşlar, ufalır. Katı ağaçlar, kırılır. İnsanların boyu, bir dirsek kadar kısalır. Oğul babayı, baba oğulu tanımaz. Telengütlerde de buna benzer rivayetler anlatılır. Bu zaman geldiğinde töre bozulur, tepeler çalkalanır, demir üzenginin dibi delinir, çuvaldızın deliği yırtılır. Toplumun düzeni bozulur. [7][4][5] Ünlü Alman bilimadamı Radloff ve Verbitskiy'nin derledikleri kıyamet mitosu ise edebiyatın betimleme sanatının ilk güzel örneklerinden birisidir: “Kalgançı çak geldiği zaman gök demir, yer sarı bakır olur. Hanlar hanlara saldırır, uluslar birbirine kötülük düşünür, katı taşlar ufalır, sert ağaçlar kırılır. Kişi bir dirsek kadar küçük olur. Baş parmak kadar erkek olur. Erlerin dizgini kısa olur (güçlerin elinde oyuncak olurlar). Ayak takımı, bey olur. Baba çocuğunu, çocuk babasını tanımaz (saymaz). Yaban soğanı pahalı olur. At başı kadar altına bir kap yemek verilmez. Ayak altında altın bulunur, onu alacak kimse bulunmaz.” [6] Aşağıda, Şamanizm'in ahir zaman anlayışını yansıtan, Proben I'de [9] bulunan Altay Türkçesi metnini veriyoruz. Bu konuyu Abdülkadir İnan, "Şamanizm" [10] adlı eserinde Verbitskiy'den [11] de aldığı bilgilerle tanıtmıştı. Burada, bu dikkati çeken Altay dili metnini kıymetlendirmek amacıyla alıyoruz, sözlük bölümünün de metilin teferruatını anlamak için faydalı olacağı kanısındayız. [1] Kalgançı Çak (Orjinal Metin)A. (Teleŋet kijilerdĭŋ sözŭbĭle Ķalġançı çak kelerde Teŋeri temĭr polip ķalar, Yer yes polip ķalar, Ķân ķânġa ķançıġar, Ķalıķ ķalıķķa ķara sanajar, Ķadu taş, odılar, Ķadu aġaş, ķaķşalar, Ķiji, ķarı(ş)ça polor Ergeķçe er polor, Er tisķini ķısķa polor, Ayaķtıŋ paşķa pĭ polor. Aba palazın tanıbas Pala abazın tanıbas Pağır paşķa çıġar, At pajınça altın Ayaķtü aşķa turbas, Ayaķ aldınaŋ altın çıġar, Anı alar ķiji yoķ polor. B. (Altay ķijilerdiŋ sözŭbile) Ķalġançı çaķ ķelerde Ķara yer otķo ķalarda, Ķayraķaıı ada ķuday, Ķulaġın yaba tudŭnar. Ol çaķta orön puzŭlŭp Orön, ürön, üzülüp ķalar. Ķuruŋdaydıŋ ķu salķın Ķijinĭ ķubuķsŭdar, Töŋözöķ çayķalar, Temĭr üzeŋe tübii tijĭler, Temene üdŭ yırtılar. Ķalıķ yon puzŭlar, Ķara ķurt ķanat taġınar, Ķara ķözŭnö ķan çabılar. Ķara su ķanbıla aġar, Yer tigirer, tü tesķiner, Yemirt yemireler, Teŋeri tirler, Teŋis çayķalar, Yer aŋdanıp ķırtıjı tömön polor, Yeŋes ķodorılıp ķoġı ķalar, Teŋeri tērmenĭp, yigĭ açılar, Teŋis çaybalıp tübŭ ķörünör; Teŋis tiibündö Toġus ayrı ķara taş, Toġus yerdeŋ üzŭler, Toġus yerdeŋ iizŭlze, Toġus ķurçulŭ ķayrçaķ çıġar, Toġus temĭr attū ķiji aııaŋ çıġar. Anıŋ eķūzü paşçı polor, Alardıŋ mingen attarı Uruşķan ulu sarı, Aldınġı ķoldorı ķılıştŭ polor, Art ķuyruġŭ üldülŭ polor, Aġaşķa tabârza Aġaştı ender, Tındūġa tabūrza Tındūdŭ ender. Albattı yonġo amır yoķ polor, Ayġa, ķünge yarķın yoķ polor, Aġaş tazılıııaŋ ķodorılar. Adazı palazınaŋ ayrılar, Ölöŋ üzŭlör, Ürönŭ tügöııör. Ene erķezĭneŋ ayrılar, Erĭ yoķ ķalar. Yerde ķöngül tegen ölöŋ özör, Ölöŋnöŋ sarı manġıs çıġar, Malġa labârza, Maldı soror, Ķijē tabârza, Ķijinî soror. Ol çaķta Şal Yime ķıy salar: "Peri ķörgiin Maŋdı Şire" "Pir polıjıŋ etķin!" tir, "Ķöngül tegen ölöŋ gö" "Ķolim yetpedi" tir, "Ķöngül tegen ölöŋnŭŋ tazılı" "Ķoŋır yılan" tir. Maŋdı Şire, uııçuķpas. Anaip polbazı Şal Yime ķıy salar "Yân ķân albattızın taştadı," "Yaķşı aygır ürŭn taştadı," "Yar yemirilĭp, su sôldı," "Yaķalū ton elep," "Yaķazı yırtıldı." "Yaķârulû yurt," "Yaķâŋı yoķ ķaldı." "Yarıķtüġa yürŭm yoķ poldı." "Uyalū ķuş," "Uyazın taştadı." "Turulü ķiķ," "Türūn taştadı," "Palalü ķadıt," "Palazın taştadı." May Tere, uııçuķpas. Onıŋ ķinĭnde Erliķtĭŋ pâttırları Ķaraş—pıla Ķerey, yer üstiinö çıġarlar. yer üstŭnö çıķķanda Ülgönîŋ pâttırları Maŋdı Şire bĭle May Tere Alarbıla yūlajarġa Teŋeriden tüjörlör. May Terenĭŋ ķanŋaŋ Yer otķo ķalar. Ķalġaııçı çaķ andĭ polor. Kaynaklar[1] Saadet Çağatay, "Altay Türklerinde Kıyamet Anlayışı", dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/12/840/10634.pdf Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu
|