Eski Mısır'da Erkek Çocuk Sünneti

 

Eski Mısır'da Erkek Çocuk Sünneti

Karnak'taki Mut tapınağının kuzey doğu  çevre duvarı üzerine işlenmiş bir sünnet ritüelinin gerçekleşme sahnesi ile ilgili bilgileri bize aktaran yazar, bu tapınağın; Mısır'da   XXI.  veya  XXII.  hanedanlık  dönemine denk düştüğü görüşünde... Tarihlemek gerekirse, bu dönem; M.Ö. 1075-715   gibi geniş bir aralığa oturtulabilir. Bununla birlikte, yazarın bu makalesi sırasında, ilgili tapınakların tarihlenmesi konusunda henüz detaylı bir çalışma yapılmamış olduğunu da öğreniyoruz.

Tapınakta, Ramses II  (-1279/ -1213)  ve  Nektanebo  (380 / -362)  gibi  isimlerin de kazılı olması ve  farklı dönemlere ait öteki  bazı bulgular, burada  belki daha eski bir tarihteki yapıma ve   değişik dönemlerde yenileme çalışmaları yapılmış olabileceğine de işaret ediyor.

Üzerinde sünnet  ritüeli çiziminin  yer aldığı bu duvar bölümünde, sadece sünnet sahnesi bulunmuyor. Önemli ölçüde kırık, eksik bölümlere karşın, buranın daha geniş anlamıyla, erkek çocuklarla ilgili bir ritüel alanı olduğuna işaret eden desen ve alt  yazılar yer alıyor. Bunlardan ilki doğumla ilgili…. Doğumu anlatan, fakat anlaşılması ve dolayısıyla  yorumu güç olan desenlerin altında, “Güneş'in (tanrı'nın) evinde, doğum evinde, tanrılar ona  hayat ve güç taşıyarak geliyorlar” şeklinde, bebeğin doğumuna ilişkin   olması gereken bir ifade yer alıyor.

Sünnet sahnesinin daha ilerisinde ise, ‘emzirme', ‘süt verme' ile ilgili bir sahne bulunuyor. Yazar buradaki sahneyle ilgili olarak, XVIII. Hanedanlık dönemine ilişkin olarak, kıraliçenin, tanrı Amon'dan doğurduğu çocuğunun tanrıçalar tarafından emzirilmesine ilişkin sahneye atıfta bulunuyor. Akado-summer kayıtlarında, ilgili tanrı veya kıralın , bir "tanrıça tarafından emzirilmiş", "onun kutsal sütüyle beslenmiş" olma motiflerinin kullanıldığından bahsetmiştik.

Doğuran kadın  tarafından değil, başka kadınlar tarafından emzirilme, yani “süt analık”, eski toplumda, doğan çocuğu, doğuran kadının bağlı olduğu aidiyetten çekip alma dönemindeki kurumlardan birisi  olarak kullanılmış olmalıdır. Bu dönem, "anne" akrabalık kavramı, doğumla değil, emzirmeyle ilişkilendirilmeye başlanıldığı zamanlar olmalıdır.

Bay A.R. Balaman gibi uzmanlarımız, "sütanalığı" kurumunu, doğuran kadının "süt eksikliği" gibi nedenlere bağlayarak açıklarken, eski toplumsal tarih karşısında olağanüstü eksik durduklarını açıklamış olurlar. 'Sütanalığı' kurumu ve 'helal süt' üzerine deyimsel  kalıntılar, bize, tarihin erken döneminden kalmadır ve bu çocuğun kurban edilmek yerine, doğuran kadının elinden alınarak emzirme, süt verme  yoluyla, çocuğa  yeni bir aidiyet kazandırma anlayışının geliştiği  erken  dönemin bir uygarlık  adımını yansıtır. "Süt kardeşler" arası evlilik ilişkilerinin yasaklanmasındaki neden "süt" bağının  “kan” bağı oluşturma ile eşit değerde bir akrabalık ilişkisi yarattığı kavrayışı üzerine kurulmuş olmalıydı.

Sünnet sahnemize gelince...

Sünnet işlemini yapan şahıs diz üstü çökmüş vaziyettedir.

Sünnet edilen çocuğun  sol eli, bu çocuğun arkasında duran kadın tarafından, sol el ile tutulmaktadır.

Ritüelde sünnet olan iki erkek çocuk ayaktadırlar.

Çocukların  gerisinde duran, iki kadın diz çökmüş vaziyettedirler.

Bu kadınlar çocukların “anne”leri olmalıdır.

Kadınların  ardında  (resimde sağda)  iki adet tanrı ayakta duruyor ve  sol ellerinde haç, sağ ellerinde ise asa'larını tutuyorlar.

Sünnet işlemini yapan erkeğin ardında ise, (resimde sol en başta), yazara göre, tanrıça Sesşa durmaktadır. Onun sadece bir ayağını ;  ve eliyle tutuyor olması gereken ‘yaşam palmiyesi'nin önemli bölümünü  görüyoruz.

Archiv Orientalni'de yer alan bilgiler  tam  55 yıllık…

Bu arada, yukarıdaki bilgiler daha belirginleştirilmiş, daha iyi fotoğraflar alınmış, belki rekonstitüsyonlar hazırlanmış olabilir. Eğer böyle ise bile, bunlara şu anda sahip değilim.

Fakat yukarıdaki açıklamalar, bize, yine de, erkek çocuk sünneti ile ilgili olarak  bazı bilgileri vermektedir.

Her şeyden önce, bir  erkek çocuk sünnet sahnesi bakımından, buradaki   bulguyu öne çıkarmak istedim. Çünkü Akado-sümer kayıtları içinde, bildiğim kadarıyla, günümüzdeki sünnet  şekline uygunluk taşıyan, bir bulgu yer almıyor.

Buradaki sünnet sahnesinin, erkek çocuğun cinsel organının tamamen değil, şimdiki gibi, uç kısmının kesildiği bir sahne olduğundan yola çıkıyoruz.
 
Eğer, bu varsayım doğru ise, bunu, açık şekliyle, bir desen haliyle, ilk kez Mısır'da görmüş oluyoruz

 


Yazının kaynağı : http://www.oltulu.net
Oltulu - Sınırsız Bilgi Paylaşım Platformu