Kadın cinsel hormonu belli bir yaştan sonra sıfıra iniyor ve menopoz denilen bu durumda eksik hormonun yerine konması uygulamada olan bir yaklaşım. Erkekte de hormon seviyelerinde bir değişiklik söz konusu. 45-50 yaşından itibaren erkeklik hormonu olan testosteron yanında böbreküstü bezinden salgılanan aynı yapıdaki hormonlar devamlı bir düşüş gösteriyorlar, ama hiç bir zaman bu seviye, ileri yaşta bile, sıfır olmuyor. ' andropoz ' olarak da adlandırılan bu durum, cinsel fonksiyonun gerilemesi yanında, cinsel arzu ve zihinsel fonksiyonlarda da düşmeye neden oluyor. Ayrıca yorgunluk hali ve uyku problemleri duygusal değişiklikler, iktidarsızlık, depresyon, libido(cinsel güç)azalması, osteoporoz, meni kalitesi ve kaslarda olumsuz etkiler, yine erkeklik/androjen hormonlarının eksikliği, vücut yapısı değişikliğine sebep olarak bilhassa karında 10-15 kg yağ tutulmasına yol açıyor.Resimler Sadece üyeler görebilir!.. Bu siteye kısıtlamasız erişmek ve daha sonraki sayfalarda bu uyarı ile karşılaşmamak için şimdi üye olunuz veya daha önce üye olduysanız yan taraftaki giriş panelini kullanarak giriş yapınız.
Ortalama yaşam süresi uzadığı için yaşlanmaya bağlı sorunların artacağı veandropoza bağlı problemlerinartması, geliştirilen tedavi yöntemleridikkat çekiyor.
Türkiye ‘de40 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 52'sinde cinsel performansta ve istekte azalma olduğu, ancak doktor başvurusunun azlığına bağlı bu rakamların gerçeğin oldukça altında kaldığı tahmin edilmektedir.
Tüm bu bulguları özetlersek erkeklerde ilerleyen yaşa bağlı görülen fiziksel ve zihinsel değişikliklerin, androjen hormonlarının azalmasıyla birlikte bir klinik tabloyadönüşmesidir.
Bu klinik tablo şu belirtileri içerir:
1. Seksüel fonksiyon ve istek azalması, özellikle sabah ereksiyonlarının kalitesinde düşme,
2. Entelektüel kapasitede azalma, konsantrasyon kaybı, yorgunluk, kızgınlık ve depresyon,
3. Kas kitlesinde ve gücünde belirgin azalma,
4. Kemik mineral yoğunluğunda azalma (osteoporoz),
5. Organ yağlanmasında artış.
andropoz terimi yaygın kullanımına rağmen çok doğru bir tanımlama değildir. Kadınlarda menopozla birlikte üreme özellikleri tamamen ve akut olarak bitmesine karşın, erkeklerde üreme kapasitesi ilerleyen yaşa rağmen devam edebilir. Bu bağlamda "yaşlanan erkeklerde androjen eksikliği'andropoz'a göre daha doğru bir tanımdır.
39- 70 yaşları arasındaki erkeklerde, serum serbest testosteron seviyelerinin yılda yaklaşık %.1.2 oranında düştüğü gösterilmiştir.
65 yaş üstü erkeklerin yaklaşık %25-50'sinde biyo-yararlanılabilir testosteron düzeylerinde düşüş gerçekleşmekte ve androjen replasman (eksik hormonun yerine dışarıdan yapay olanı verme) tedavisi gerektirecek belirtiler ortaya çıkmaktadır. Elbette yaştan bağımsız olarak, genetik bozukluklar, şişmanlık, çeşitli hormonal dengesizlikler (büyüme hormonu, tiroid hormonları, insülin), alkol, stres ve kronik hastalıklar da kan testosteron düzeylerinde düşmeye sebep olabilmektedir.
androjenler ve etkilediği organlar
androjenler %90'ı testislerden , %10'u böbrek üstü bezlerinden salgılanan ve vücutta değişik oranlarda biyolojik etki gösteren steroid yapıda 5 hormondur. Bunlar, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion, DHEA ve DHEA-S'dır.
androjenlerin etkileri, daha anne karnındayken başlar ve çocuğun dış cinsel organlarının gelişmesini sağlar. Ergenlik döneminde sekonder seks karakterlerinin gelişmesini ve daha sonraki yıllarda da cinsel arzu, ereksiyon ve sperm yapımı gibi üremeye yönelik fonksiyonlarını sürdürürler.Erkek üreme sistemi ve sekonder seks karakterlerinin gelişimine olan etkileri androjenik etkiler olarak bilinir Ereksiyon(penisin sertleşmesi) mekanizmasının her basamağında rol alırlar. Özellikle gece ereksiyonlarını ve seksüel davranışları düzenler, kas, kemik, sinir sistemi, prostat, kemik iliği gibi organlarda da etki yaparak osteoporoz, ve kas gücüne olumlu etki ederler. Diğer yandan tüm yaşam boyunca bilişsel fonksiyonların gelişiminde rol oynarlar. Vücutta azot tutulumunu sağlayarak, kas ve kemik oluşumunu indüklerler(arttırırlar). Ayrıca bu hormonların kan hücrelerinin yapımı ve serum lipid düzeylerine etkileri de kanıtlanmıştır. Büyüme veorganlardaki bu etkileri ise anabolik (arttırıcı)etkiler olarak tanımlanır.
androjenlerinereksiyondaki rolü kesin sınırlanamamıştır, günümüzde belli bir eşik değer üstündeki serum androjen düzeylerinin normal cinsel fonksiyon için yeterli olduğu varsayılmakta, ancak bu eşik değer ile ilgili çelişkili görüşler öne sürülmektedir.
İnsanlarda, serum androgen düzey düşüklüğünün (hipogonadizm) hemen her zaman libido (cinsel istek)azalması ve özellikle gece ereksiyonlarının sertliğinde ve sıklığında azalma ile beraber olduğu bilinmektedir.Bu hasta grubunda, testosteron tedavisi ile bu şikâyetler düzeltilebilmektedir.
Deneysel hayvan modellerinde de, androjenlerin, moleküler düzeyde ereksiyonun her aşamasında rol aldığı gösterilmiştir.Ereksiyon, penise gelen kan akımının artması, giden kan akımının ise azalması ve penis içi basıncının artması ile gerçekleşir. . androjenlerin penis kan dolaşımı üzerine etkileri, gelen kan akımının artması ve giden kan akımının azalması şeklindedir. Bunu penis düz kaslarına, tunika albugineanın (penis kılıfı) fiziksel özelliklerini ve damarlara etkisi ile sağlar.
Deneysel çalışmalar, androjenlerin beyinde, hipotalamus düzeyinde hormonları uyararakereksiyondarol alan ajanların salgılanmasını düzenlediğini ortaya koymuştur. Ayrıca omurilikte de androgen reseptörlerinin varlığı gösterilmiştir. androjenler penis düzeyinde de bu organın otonom sinir sistemine , damar cidarına , penis kılıfına , penis içi düz kaslara ve çizgili kaslara etkilidir. androjen reseptörlerinin uyarılması direkt olarak, ereksiyonda başlıca görev yapan azotoksit sentezine de etkilidir.
Sonuç olarak, deneysel çalışmalar, androjenlerin ereksiyonun her aşamasında belirleyici rol oynadığını ortaya koymuştur.
andropozun şu anda dünyada kaç erkeğin sorunu olduğu tam olarak bilinmese de, 21. yüzyılın ilk yarısında androjen eksikliği olan erkek sayısının anlamlı bir şekilde artacağı nüfus araştırmaları sonucu tahmin edilmektedir.Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Enformasyon Departmanı'nın, 75 yıllık bir periyotta dünya nüfus tahminleri ve yansımalarından elde edilmiş verileri göstermektedir. 20.yüzyılın son on yılında dünya nüfusu 1 milyar artmıştır, ve önümüzdeki 25 yıl içinde de 2 milyarlık bir artış beklenmekte ve 2025 yılında dünya üzerinde 8 milyar insanın yaşayacağı öngörülmektedir. Daha çarpıcı olarak, yaşam beklentisi, bu periyotta en az 30 yıl kadar artmıştır. Bu zaman içinde 65 yaş üstü birey sayısı 3 katına çıkarken, çocuk sayısı %35'den %20'lere düşecektir. Sonuç olarak kaba bir hesapla 2025 yılında dünya nüfusunun yaklaşık %15'inin 65 yaş üstü bireylerden ve bunlarında yaklaşık %50'sinin erkeklerden oluştuğunu göz önünde bulundurursak, bu yaşlı erkek populasyonunun %30-50'sinde de serum biyoyararlanılabilir testosteron düzeyinin düşük olacağı varsayılırsa, bu tarihte dünya yüzeyinde androjen replasman tedavisi ihtiyacı duyabilecek 180-300 milyon erkek olacaktır.
Tedavi olanakları teknolojik gelişmelerle birlikte artmış olup:androjen düşüklüğünün medikal tedavisinin amaçları seksüel fonksiyonların yerine konması, libido restorasyonu ve bireylerde iyi olma hâlinin teminidir. Seksüel fonksiyonlardaki etkilerinin yanı sıra, eşit derecede önemli olarak androjen replasman tedavisi gelişmiş osteoporozun ilerlemesini engeller, kas gücünü restore eder ve mental kapasiteyi arttırır. Testosteron tedavisi fizyolojik serum testosteron düzeylerinin kanda sağlanmasını, ayrıca testosteronun metabolizma ürünleri olan DHT ve östradiolün de optimize edilmesini içerir.
Günümüzde kullanılan formları, ağızdan alınan tabletler, kas içi enjeksiyonlar ve skrotal (Testis derisi)ya da nonskrotal deriye yapıştırılan yamalardır . Bu yöntemlerin hepsinin ayrı avantajları ve dezavantajları bulunmasına rağmen, deriye yapıştırılarak kullanılan patch'ler günlük testosteron salınım ritmini taklit ederek fizyolojik ve etkili bir iyileşme sağlarlar.
Dünyamız hızla yaşlanan insanlığa ev sahipliği yapıyorHızla yaşlanan insanlıkla birlikte ileri yaşlarda görülen sağlık sorunlarının da artması kaçınılmazdır. andropoz da bunlardan biri olmakla birlikte tanısı ve tedavisi oldukça kolay ve zahmetsiz bir yaşlılık sorunudur. Sonuç olarak, Birleşmiş Milletlerin verilerine dayanarak, 2025 yılında 180-300 milyon erkeğin , androgen replasman (Eksik hormonu yerinekoyma)tedavisine gereksinim duyacağı tahmin edilmektedir.
Mesaj sayısı : 208 Giriş sayısı : 1339 Toplam P : 4 Üye bilgileri
MSN : Yazmamış Yaş : 14
SORU: andropoz bir çeşit psikolojik rahatsızlık mı? andropoz üzerine görüşlerinizi almak isterim. Bu bir çeşit psikolojik değişim içerdiğine göre rahatsızlık olarak kabul edilmeli midir? Tedavisi için ne gereklidir?
CEVAP: Öncelikle andropozun fiziksel bir hastalık ve tıpta testosteron hormonunun yavaş yavaş azalması olarak bilindiğini belirtmeme izin verin.
Genelde 40 yaşlarından itibaren bir erkeğin vücudu senede %1 oranında daha az testosteron hormonu üretmeye başlar. Bildiğiniz gibi bu hormon kasların ve kemiklerin gücünü, vücuttaki yağ dağılımını, sperm üretimini, seks enerjisini ve vücudun büyümesini sağlayan temel hormondur. Birçok erkekte hormon seviyesi düşer ama gerçekte yaşamları boyunca vücudun ihtiyacı olan normal seviyesini korur (yani kadınlardaki gibi birden kesilmez).
Erkekler andropozun etkilerini farklı şekillerde yaşayabilirler. Örneğin:
Şişman ya da kilo almış hissetmek
Uyku problemi yaşamak
Sekse daha az ilgi duymak
Huzursuz ya da sinirli olmak
Motivasyon kaybı
İş yerinde çalışma isteğinin azalması
Ereksiyon problemleri
Gerginlik
Hafıza ve konsantrasyon ile ilgili problemler
Kararsızlık
Kendine güvenin azalması
Yorgunluk
Kasların zayıflaması
İdrara çıkma ihtiyacında artış
Depresyon
Duygularda ani değişimler
Enerji kaybı
Kemik erimesi
Saç kaybı
Peki bütün bu değişimleri yaşayan erkeğin yaşamında neler olur?
Çocuklar kendi yaşamlarını kuruyor ve evden gidiyorlar
Anne-babalar vefat ediyorlar
İş imkânları gittikçe bitiyor
Evlilikler yıkılıyor
Dostlar hastalanmaya başlıyor
Ümitler bitiyor
Hayaller gerçekleştirilmeden yaşam bitmiş oluyor
Şimdi aşağıdaki hikayeyi bu bilgiler ışığında okumaya çalışın, belki bu olaya objektif olarak bakmanıza yardım edebilir..
"42 yaşındaki Ahmet Bey eşini boşayarak kendisinden 10 yaş daha genç bir kadın ile evlenmeyi planlıyor. Çünkü 20 yıllık evlilikten sonra yaşamın elinden kayıp gittiğini hissediyor. 15 kilo almış durumda, kendini "yaşlı ve çirkin hissediyor. Kariyerinin tıkandığını ve geleceğe yönelik adım atmak için hiç bir istek duymadığını farkediyor. Genellikle ani öfkeler ile kendi içine dönmeler arasında gidip geliyor. Uykusuzluk sorunu var ve geceleri en azından 4-5 defa idrarını yapmak için tuvalete kalkıyor. Seks yaşantısı büyük oranda azaldı ve olan seks ise şehvetten ziyade daha çok alışkanlığa dönüştü. Karısı seks istediğinde ereksiyon sorunu yaşıyor ve bu durum onu dehşete düşürüyor. Tabiki sorununu hiç kimse ile konuşamıyor. Evde çocuklar ve karısı arasında sürekli bir çatışma var. Karısı yaptığı her şeyi kritize ediyor ve evde bir baba yada koca gibi hissetmekten ziyade yaramaz bir çocuk gibi hissediyor. Kendinden daha genç bir bayan hayranlık içinde ona yaklaştığında yeniden erkek gibi hissediyor. Akşam yemeğine çıkıyorlar, dans ediyorlar, hatta seks bile yapıyorlar ve her şey yolunda gibi görünüyor. Bu yeni heyecan kendisine iyi geliyor. Buna tutunmak istiyor..."
Bu hikâyede anlatılan kişi, hormonlardaki azalma ile erkekliğini kaybettiğini düşünüyor. Vücudu, çevresi, içinde bulunduğu yaşam, herkes artık zamanın bittiğini hatırlatıyor. Ne evde, ne yatakta , ne de iş yerinde bir erkek gibi hissedemiyor. Bütün bu sorunların yaşlanmayla ilgili olduğunu biliyor ama kabul edemiyor ve yeni bir aşk, yeni bir araba, hızlı motorlar yada benzeri bir sembol ile dünyaya hala genç olduğunu, hala erkek olduğunu göstermeye çalışıyor.
andropozu atlatabilmek için ne yazık ki kişinin önce içinde bulunduğu durumu kabullenmesi gerekiyor. Aile bireylerinin anlayışlı olmaları önemli bir etken. Baba ve Koca olarak hala varlığını koruduğunu hissetmek, evdeki herkesin kendisine saygı ve sevgi ile destek olduğunu düşünmek kişinin kendini iyi hissetmesini sağlayabilir. Ayrıca yaşamdaki stresi ve üzüntüleri azaltmak etkili olabilir. Diğer taraftan seksi dostluk, sevgi, içtenlik gibi farklı boyutlarda yaşamayı öğrenmek, çiftlerin bu sorunu daha sorunsuz atlatmasını sağlayabilir.
--------------------
Aradığınız "BİLGİ" İse; Oltulu.com Size Yeter...
24.08.2010 16:25:01
Oltulu
[Genel sorumlu]
Mesaj sayısı : 208 Giriş sayısı : 1339 Toplam P : 4 Üye bilgileri
1. Cinsel isteklerimde bir azalma var. Evet Hayır 2. Enerji seviyem eskisine oranla düştü. Evet Hayır 3. Boyum az da olsa kısaldı. Evet Hayır 4. Yaşamdan zevk alamaz bir hale geldim. Evet Hayır 5. Ruh halim genelde üzgün. Evet Hayır 6. Ereksiyonum eskisine göre daha zayıf. Evet Hayır 7. Dayanıklılık seviyemde bir düşüş var. Evet Hayır 8. Eskisi gibi spor yapamıyorum. Evet Hayır 9. Yemeklerden sonra uyuya kalıyorum. Evet Hayır 10. Çalışma performansım kötüleşti. Evet Hayır
50 yaş civarındaki erkekler, 1 ve 6 numaralı sorulara evet cevabı verip, testin geriye kalanında en az üç soruya daha evet yanıtı vermişlerse testesteron düşüklüğü kaynaklı andropoz sorunu yaşıyor olabilirler, doktora başvurmaları yararlı olacaktır.
--------------------
Aradığınız "BİLGİ" İse; Oltulu.com Size Yeter...
24.08.2010 16:32:22
Oltulu
[Genel sorumlu]
Mesaj sayısı : 208 Giriş sayısı : 1339 Toplam P : 4 Üye bilgileri
Toplumsal bir sorun haline gelen ve doğru teşhis konulamayan “azgın teke sendromu”, evini, kırk yıllık karısını, işini ve sosyal çevresini terk ederek "yıkılmadım ayaktayım" mesajı vermeye çalışan orta yaşlı erkeklerin sorunudur. Genellikle 50 yaşından sonra belirginleşen zihinsel fonksiyonlarda düşüş, huysuzluk, kıskançlık ve çapkınlık gibi davranış değişiklikleri sergileyen orta yaş krizindeki erkekler yaşamlarını gözden geçirip tutkulu bir aşk arayışına girerler. Kendilerinden yaşça çok küçük biriyle birlikte olarak hala genç olduklarını ispat etmeyi deneyebilirler.
Kişi yaşlandıkça yaşlananın ruhu değil bedeni olduğu ve ruhun gıdasını vermek kaydıyla her yaşın kendine göre güzellikleri olabileceği gerçeğini kabullenemezse, huzursuzlaşır; kendini kötü hisseder ve anlamsız bir var olma çabası içine girer. İster kadın ister erkek olsun, durum fark etmez ve evin dışında mutluluk aranmaya başlanır. Kısaca, hayata renk katamama ve duygusal ihmaller ‘azgın teke sendromu’na yol açabilir.
Erkeklik hormonu testosteron, libido ve cinsel arzuda erkekler ve kadınlar açısından önemli bir hormondur. Her erkekte proteine bağlı bir testosteron, bir de işlevsel olan serbest testosteron mevcuttur. Normal bir erkekte testosteron bağlı ve serbest olmak üzere iki halde bulunur. Bağlı testosteron miktarı yüzde 98 iken serbest testosteron yüzde 2 oranındadır. Ancak ilerleyen yaşla birlikte erkekte serbest testosteron seviyesi azalır, bağlı testosteron seviyesi ise karaciğerdeki bağlayıcı protein oranının yükselmesinden dolayı artar. Böylece işlevsel testosteron üretimi de giderek düşer. Bu durum cinsel yaşamda ve sosyal ilişkilerde sorunlara yol açar.
Erkek cinselliğinin en kritik dönemeci -erkek menopozu- andropoz dönemidir. Erkeklerde, kadın menopozundaki gibi kesin bir bitiş yoktur ve farklı bir süreç yaşanır. Aksine erkeklerde androjen seviyesinin düşüşü 40’lı yaşlarla birlikte yavaş bir çizgi izler. İnsanın bir bütün olarak değerlendirilmesini zorunlu kılan ve sürekli etkileşim halinde olan fizyolojik ve psikolojik yapılarından dolayı PEDAM kavramı ortaya atılmıştır. PEDAM yaşlanan her erkekte izlenmediği gibi her erkekte azgın teke sendromu gibi abartılı klinik bulgulara ve şiddete sahip olmayabilir.
PEDAM’ın fiziksel belirtileri:
-Güçsüzlük,
-Halsizlik,
-İştahsızlık,
-Kemik ve eklem ağrıları,
-Ciltte meydana gelen atrofik değişiklikler,
-Fiziksel enerjide azalma,
-Kas hacminde ve gücünde azalma,
-Vücut ve organların yağ kitlelerinde artış,
-Kardiyovasküler hastalık riskinde artış,
-İnsüline direncin artması,
-Göğüslerin yağlanması,
-Karın bölgesinde yağ toplanması,
-Kıllanmada ve sakal çıkmasında azalma,
-Kemik mineral yoğunluğunda azalma,
-Aşırı terleme,
-Çarpıntı,
-Eklem ve kas yakınmaları,
-Sıcak basması,
-Uyku ihtiyacında artış,
-Uyku bozuklukları,
-Osteoporoz,
-Omurga ve kalça kemiklerinde kırılma riskinde artış,
-Kendini iyi hissetmeme vb. Bu fiziksel belirtilerin çoğu testosteron seviyesindeki düşmeden kaynaklanmaktadır.
Psikolojik belirtileri:
-Cesarette azalma,
-Kendine güven kaybı,
-Üretkenlikte azalma,
-Depresif huy hali,
-Anksiyete,
-Sinirlilik,
-Huzursuzluk,
-Yaşamdan zevk almama,
-Çabuk sinirlenme,
-Konsantrasyon kaybı,
-Dalgınlık,
-Zihinsel yorgunluk,
-Bellekte ve öğrenmekte azalma vb.
Cinsel yaşamdaki belirtileri:
-Cinsel aktivite sıklığında azalma,
Cinsel istekte azalma ve yalancı bir artma hissi,
-Orgazm hissinde azalma,
-Meni miktarında düşme,
-Ereksiyon sorunları,
-Gece ereksiyonları,
-Sabah ereksiyonlarının sıklığında azalma,
-Boşalma süresinde azalma,
-Penis sertliğinde hafif azalma vb.
AZGIN TEKE SENDROMU
Ailede meydana gelen parçalanma, çocukların evlenmesi ya da evden ayrılmış olması, mesleki yaşamın gerilemesi veya emeklilikle birdenbire kesilmesi PEDAM’la aynı döneme denk geldiğinde var olan sorunlar ağırlaşır ve ‘azgın teke sondromu’na yol açar. Genelde 50 yaşından sonra belirginleşen zihinsel fonksiyonlarda düşüş, huysuzluk, kıskançlık ve çapkınlık gibi alışılmamış davranış şekilleri orta yaş krizi olarak adlandırılır. Orta yaşa gelmiş erkek veya kadın, yaşamını gözden geçirip kendileri için ne yaptıklarını sorgulamaya başlar ve tutkulu bir aşkla bu sıkıntılı dönemi aşacakları yanılgısına düşerler. Burada gerçek neden içinde azgın teke sendromunu da barındıran andropozdur. Erkeklerin sağlıksız beslenmeleri, egzersiz yapmamaları, sigara ve içki içmeleri andropozda çok etkilidir. Yaşla birlikte azalan, dengesizleşen veya durağanlaşan cinsel hayat, saç dökülmeleri, saçlarda beyazlamalar, kilo artışı, sarkma ve çatlaklar kişiyi mutsuzluk ve karamsarlığa sevk edebilir. Yaşlanmaya başlayan bedenini ruhsal dünyasında kabul edemeyen veya içine sindiremeyen erkek, direnç olarak cinselliğini daha çok kullanmaya çaba gösterebilir. Psikolojik ve sosyokültürel koşullarına bağlı olarak cinselliğine ve cinsel rolüne aşırı anlam yükleyerek anlamsız bir var olma çabasına girebilir. Cinsel faaliyetlerinin azalmaya başladığı gerçeğinden rahatsız olan erkek, çevresine cinsel hayatında bir değişiklik ya da herhangi bir azalma olmadığını, eskisi gibi devam ettiğini göstermek çabası içinde olabilir. Kişi cinsel arzu ve isteklerine esir olup iradesini, ahlaki değerlerini ayaklar altına alır ve sadece cinsel haz peşinde koşar. Hatta ilerleyen yaşlarda kendisinden yaşça çok küçük biriyle birlikte olarak hala genç kaldığını ispat etmeyi deneyebilir. Depresyon azgın teke sendromu ile karıştırılmamalıdır. Duygu durumu ve morali çevresinde olup biten mutluluk verici olaylardan pek etkilenmeyen depresyondaki kişi kendini suçlar, küçük görür. Bu durumda azgın teke sendromu depresyonu derinleştirebilir.
YALANCI AŞK
Yapılan araştırmalar hormonların erkekleri ruhsal dünyalarında bozulmaya neden olarak yalancı bir aşkın peşinden koşmaya yönlendirebileceğini ortaya koyuyor. “Kimin için, ne için yaşadım” diye düşünmeye başlayan ve yalancı aşkın peşinden koşan erkekler; PEDAM’ın olumsuz etkilerinden kendilerini korumaya, cinsel ve ruhsal sağlıklarını dengede tutmaya çalışırlar. Çünkü yalancı aşk kalp ritmini ve kan dolaşımını düzenler. Yalan da olsa aşık olan erkek; fiziksel görünüm ve sağlığına dikkat eder, bakımını aksatmaz. Kendini daha güçlü ve enerjik hisseder; işe yaramaz olarak gördüğü benliğini yeniden sever, aşılmaz sandığı sorunların üstesinden gelebilme gücünü bulur. Dolayısıyla özgüveni artan ve kendini daha sağlıklı hisseden erkek yeni limanlara yelken açma ihtiyacı duyabilir. Yaşlanan erkeklerin hiçbir şikayetleri olmasa bile 6 ayda bir düzenli hekim kontrolünden geçmeleri gerekir.
Azgın teke sendromu yaşayan erkeklere altın öneriler:
Yaşla birlikte görülen fiziksel değişimleri yadsımayın ve bu değişimlere şiddetli direnç göstermeyin.
-Çevrenize ‘ben hala gencim’ mesajı vermek zorunluluğu, yaşlanmaya karşı yoğun bir kaygı ve korku duymayın.
-Doğa, yaşadığınız toplum ve yakın çevrenizle uyum içinde olun. Bu süreci bir geçiş dönemi olarak değerlendirin ve yaşla birlikte gelen değişimi de hayatın bir parçası gibi algılayın. Her yaş döneminin kendine has güzel yönleri vardır.
-Dinç ve sağlıklı bir bedene sahip olabilmek için düzenli egzersiz yapın.
-Saçlarınızı boyatıp imkanınız varsa saç ektirin; ancak genç kalmayı bir zorunluluk gibi algılamayın.
-Sigara ve alkol kullanmayın, kendinize hobiler edinerek çeşitli aktivitelere yönelin.
Azgın teke sendromu yaşayan erkeklerin eşlerine öneriler:
-Eşinizi ayıplamayıp horlamadan onun duygularını ciddiye alın.
Bu dönemde erkekler çevrelerindeki kadınlara alıcı gözle bakar. Para harcar. İlk şiddetli krizden sonra pişman olur. Eşinize aşırı para harcamasının mantıklı olmadığını anlatın.
-Kendisini iyi hissetmesini sağlayacak iltifatlarda bulunun.
-Onu dinleyerek dertlerini paylaşın; bu zor günleri birlikte geçirmeye çalışın.
-Dokunmanın verdiği hazza odaklanmanın tam doyurucu bir sevişme için temel koşul olduğunu, sevişme sırasında kadınla erkek arasında ellerle bedenin öteki bölümlerinin zevk vermek ve zevk almak için uyumlu bir işbirliği içinde olması gerektiğini aklınızdan çıkarmayın.
-Dönüşü olmayan bir yola girmediğinizin altını çizin ve bir cinsel terapiste başvurun.
Dr.A.Cem KEÇE (Alıntıdır)
--------------------
Aradığınız "BİLGİ" İse; Oltulu.com Size Yeter...
24.08.2010 16:34:23
Oltulu
[Genel sorumlu]
Mesaj sayısı : 208 Giriş sayısı : 1339 Toplam P : 4 Üye bilgileri
MSN : Yazmamış Yaş : 14
andropoz döneminde beslenme
Hayvansal besinlerle, özellikle de kırmızı etle beslenme, prostat ve kalp - damar hastalıklarının görülmesini artırmaktadır. O halde, andropozdan kaçınabilmek için özellikle kırmızı etten ve hayvansal yağdan uzak bir beslenme modeli önerilmektedir. Ancak, protein önemli olduğu için kırmızı etin yerine geçebilecek proteini almak gerekir. Soyanın prostat kanserini önleyici etkisi kanıtlandığı için soya ve yan ürünleri tavsiye edilmektedir. Kurubaklagiller ve işlenmemiş (tam) tahıllardan zengin beslenme tarzı, bu dönemde çok daha fazla önem kazanmaktadır. Ayrıca esmer ekmek, sebze, zeytinyağı tavsiye edilmektedir.
Bu dönemde nasıl egzersiz yapılmalıdır? Haftanın beş günü 30’ar dakika hafif egzersiz önerilmektedir. Yüzme, yürüme, bisiklet gibi kardiyovasküler tarzda sporlar, ruh ve beden birliğini sağlamaktadır. Bu dönemde kemik yoğunluğu azalmaktadır. Önlemek için hafif de olsa ağırlık çalışmaları tavsiye edilmektedir.
Bu dönemde antioksidan ve vitamin takviyesi nasıl olmalıdır? Antioksidan ve vitamin takviyesi prostat hastalıkları için önemlidir. Selenyum ve C vitamini tavsiye edilmektedir. Bunun yanında kalsiyum kullanımı önerilmektedir. Her ne kadar sebze ve meyve ile düzenli beslenen biri vitaminlerini tam olarak alsa da, bu dönemde vücudun bazı vitaminleri dışarıdan ek olarak almasında yarar vardır. B kompleks vitaminlerinin sinir sistemi üzerinde de etkisi vardır. andropoz dönemindeki erkekler için yararlı olabilir. Bunun dışında E vitamini konusu tartışmalı. Bu nedenle çok önerilmemekte. Bazen prostat kanseri olanlarda verilmektedir.
Erkeklerin bu süreçteki beslenme programları düzenlenirken, oluşabilecek şişmanlığı, birtakım hastalıkları ve osteoporozu önleyici önerilerin yer alması gereklidir. Bu öneriler şu şekilde sıralanabilir:
1. Ana öğünlerde besin çeşitliliğine önem vermek gerekir (süt ve süt ürünleri, et ve türevleri, ekmek - tahıl grubu besinler, sebze - meyveler).
2. Süt ve süt ürünlerinden günde 3 - 4 porsiyon tüketilmelidir. Bir porsiyon süt grubu; 1 su bardağı süt veya yoğurdu tanımlamaktadır. Ya da 2 kibrit kutusu kadar peyniri ifade etmektedir. Bu gruptaki besinlerin yarım yağlı veya yağsız (light) olarak tüketilmesi çok daha sağlıklı olmaktadır.
3. Bitkisel sıvı yağların kullanılması son derece önemlidir. Özellikle soya yağı ve zeytinyağı birlikte düşünülebilir. Kanola yağı, fındık yağı veya bitkisel karışım yağlar da tercih edilebilir.
4. Çiğ sebzelerde, yağlı tohumlarda (fındık, yerfıstığı, badem ve cevizde), soya ve ürünlerinde bulunan, kronik hastalıklardan koruyucu etkileri olduğu düşünülen fitokimyasalların beslenmede yer alması uygun görülmektedir.
5. Osteoporoz ve kalp - damar hastalıklarından koruyucu etkilerinden ötürü omega - 3 adı verilen yağ asitlerinden zengin besinlerin de diyette yer almasına özen gösterilmelidir. Bu nedenle haftada 2 - 3 kere balık tüketimi, koyu yeşil yapraklı sebzelere diyette sıklıkla yer verilmesi, yağlı tohumların (fındık, yerfıstığı, badem ve ceviz) ölçülü olarak - günde 1 avuç - tüketilmesi önerilmektedir.
6. Şeker ve şekerli besinlerden olabildiğince kaçınılmalı, besinlerin kendi yapısındaki kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir.
7. Posalı yani lifli besinlerin tüketimi mutlaka artırılmalıdır. Kurubaklagiller (kuru fasulye, nohut, mercimek, kuru bakla, kuru börülce, soya fasulyesi), kepekli tahıllar (esmer ekmek, bulgur ve kepekli pirinç / makarna / erişte / un), sebze ve meyveler posa içermektedir. İyi bir şekilde yıkandıktan sonra, soyulmadan yenilebilen sebze ve meyvelerin kabukları ile tüketilmesinde yarar vardır.
8. Yemekler ve ekmeklerdeki tuz yeterlidir. Sofraya tuzluk getirilmemeli, yemeğin tadına bakmadan tuz eklenmemelidir.
9. Alkolden kaçınılmalıdır. Bazı vitamin ve minerallerin emilimini olumsuz yönde etkilemekle birlikte kemik oluşum hücrelerini harap eder ve kalsiyum emilimini bozar. Ayrıca gerek kendisi gerekse yanında yenilen mezeler şişmanlık için zemin hazırlar.
10. Sigara içilmemelidir. Kalp - damar hastalıkları ve birçok sağlık sorunu riskini artıracağı gibi, D vitamininin aktif şekline dönüşümünü azaltır. Aynı zamanda vücudun C vitaminine olan ihtiyacını da artırır.
11. Günde 14 bardak su içilmelidir. Çay, kahve, kola gibi içecekler diüretik oldukları ve kafein içerdikleri için pek fazla tercih edilmemeleri gerekmektedir.
12. Egzersiz için mutlaka zaman ayrılmalıdır.
13. Günde 20 dakika kadar direkt olarak güneş ışığından yararlanmak gerekir.
--------------------
Aradığınız "BİLGİ" İse; Oltulu.com Size Yeter...
24.08.2010 16:36:51
Oltulu
[Genel sorumlu]
Mesaj sayısı : 208 Giriş sayısı : 1339 Toplam P : 4 Üye bilgileri
Sigara, alkol ve aşırı kilolar erkeklik hormonunu azaltmakla kalmayıp yaşlanmayı da hızlandırıyor. Kötü alışkanlıklardan vazgeçenlerde ise hormon seviyesi yeniden artıyor. Uzun yaşamak isteyen erkeklere reçete: Doktora git, uykunu al, dost edin
Oscar Wilde, ''Yaşlılığın trajedisi birinin yaşlanması değil, diğerinin genç oluşudur'' diyor. Doğal bir süreç olan yaşlanmayı bir trajedi olarak görmek yerine hızını yavaşlatın ve hayatın tadını çıkarın. Zamana karşı yarışta erkekler daha dezavantajlı. Tüm dünyada kadınlar erkeklerden yaklaşık 6-9 yıl daha uzun yaşıyor. Gelişmiş ülkelerde erkeklerde yaşam süresi ortalama 78 yıl, kadınlarda bu rakam 85''e çıkıyor. Ülkemizde kadınlar ortalama 72 yıl yaşıyor, erkeklerde ise bu rakam 65''e düşüyor. Bu tablonun oluşmasında genetik faktörlerin yanı sıra erkeklerin kötü alışkanlıkları da etkili.
Erkeklerin andropoz dönemindeki tutumları yaşam sürelerini etkiliyor. İNTERMED''den Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Serdar Erkan, andropozun düşünülenin aksine bir son değil, yeni bir başlangıç olduğuna dikkat çekiyor: ''andropause (andropoz), deneyimlerin arttığı, daha üretken, daha amaçlı, daha tutkulu bir döneme, bilgeliğe geçiştir. Bazı erkekler geçmişe yapışmıştır. Fanatik olarak sonsuza kadar genç kalmak isterler. Ancak andropoz seyahati kaçınılmazdır. Belki geciktirilebilir ama tamamen kaçmak olanaksızdır.'' andropoz ile birlikte erkeklik hormonu testosteronun ortadan kalkmadığını belirten Erkan, bu zorunlu dönemi şöyle anlatıyor:
''Erkeklik hormonu testosteron ve diğer hormonların azalmasıdır. Menopozun aynısı değildir. Erkeklikte tam bitiş yoktur. Erkeklik hormonunda yavaş, kademeli ve kısmi bir azalma yaşanır. 40''lı yaşlardan itibaren başlar, 40''lı yaşlarda her 10 erkekten birinde, 60-80 yaş arasında her 3-4 erkekten birinde görülür. Hızlandıran faktörler var; alkol, depresyon, sigara, kanserler ve kronik bronşit, romataid artrit, diyabet gibi kronik hastalıklar.''
Fazla kilolardan kurtulun Dr. Serdar Erkan, andropoz kliniklerinde erkeklere hangi tetkiklerin yaptırılması gerektiğini şöyle anlatıyor: ''Fizik muayene, kemik ve kas ölçümü ve laboratuvar testleri yapılır. Testosteron, büyüme hormonu, kan yağları, karaciğer fonksiyonu incelenir.'' Alkan, tedavide izlenen yol hakkında bilgi verdi: ''Şikayetlerin ağırlığına göre tedaviler uygulanır. Antidepresanlar, egzersiz, kilo kontrolü, diyet önerilebilir. Çünkü fizik olarak aktif olmak, kiloyu düşürmek, sigara ve içki içmemek testosteronun düşmesini azaltır. Temel değerlendirme sonucunda hormonlarda eksiklik saptanırsa diğer tedavilerden sonuç alınmadıysa hormon tedavisi düşünülür.''
Yaşlanmayı hızlandıran mitler Toplumdaki yanlış inanışlar erkeklerin yaşamını zorlaştırıyor ve ömrünün kısalmasında etkili oluyor. Opr. Dr. Serdar Erkan, bu yanlış inanışları şöyle sıralıyor:
Erkekler ağlamaz. Yardım istemek zayıflıktır. Erkek kuvvetlidir. Ağrılara aldırmaz.
Erkek adama bir şey olmaz, canı yanmaz. Erkekler vücutlarını dinlemez. Aksayan yönleri görmezlikten gelir, geçeceğini sanır
Hastalık zayıflıktır.
Erkekler, duygularını bastırmayı öğrenirler. (Acıları değil öfkeleri söylerler)
Kadınlar da genellikle erkeklerin güçlü imajı olmasını sağlarlar (Kuvvetli görünmelerini isterler)
andropoz nedir ''andro'' erkeklik, ''pause'' stop anlamına geliyor. Ancak andropoz erkekliğin bittiği anlamına gelmez.
Erkeğin birinci devreden ikinci devreye geçiş hazırlığıdır. Cesareti olanlar için daha tatminkar bir evredir.
Yaşlanma ile birlikte erkeklik hormonunun azalmasıdır.
5-15 yılda tamamlanır. Birden olmaz, yavaşça gelişir.
Sadece hormonal boyutu yoktur. (Fiziksel, psikolojik, sosyal, seksüel boyutları da var.)
Sinsi bir şekilde ilerler. 40''lı yaşlarda başlar, 50''lerde belirtiler çok tipiktir. Nadiren 30''lu yaşlarda da görülür.
Düzenli seks yapın
Yaşla birlikte görülen fizyolojik değişiklikleri normal kabul edin
Böbrekler için bol su tüketin
Hafızayı güçlendirmek için zihin egzersizleri yapın (Briç, satranç, bulmaca)
Bağışıklık sistemini güçlendirmek için aktif yaşayın, egzersiz yapın
Yüksek protein diyeti ve gazlı içeceklerin aşırı tüketimi kemik yıkımını hızlandırabilir. Beslenmenize dikkat edin.
Ciltteki yaşlanmayı yavaşlatmak için güneşten uzak durun.
Kadınlar neden daha uzun yaşıyor Kadınların ömrü erkeklerden ortalama 6-9 yıl daha uzun. Erkeklerin ömrünü kısaltan etkenler şöyle sıralanıyor:
Erkeklerin bakımı kadınlardan daha az. Kadınlar daha fazla kanser taraması yaptırıyorlar. Kadınlar yüzde 150 kez daha fazla doktora gidiyor.
Kadınlar daha fazla uyuyor. Kadınlar ortalama günde 8, erkekler ise 6 saat uyuyor. (Uyku bağışıklık sistemini güçlendirir)
Erkekler daha kötü besleniyor. Daha fazla kalori alıyorlar. Kahvaltı atlama, alkol ve kahve tüketimi erkeklerde daha fazla.
Daha az egzersiz yapıyorlar, daha kilolular. Kalp nedeniyle ölümlerin üçte biri hareketsiz yaşama bağlı.
Arkadaşlık ve dostluk ilişkileri daha az. (Sosyal ilişkileri daha zayıf olanların ölüm riski üç katı fazla)
Korku ve gerçekle yüzleşmemek nedeniyle şikayetlerinin tamamını doktora aktarmıyorlar.
Kadınlara göre doktorun tavsiyelerini çok daha az uyuyorlar.
Erkekler kadınlardan 7 kat daha fazla alkol içicisi.
Saldırıya uğrayan ya da öldürülenlerin yüzde 80''i erkek
AIDS''e yakalananların yüzde 90''ı erkek
Depresyon riski artar uyku düzeni bozulur Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Serdar Erkan, andropoz ile birlikte görülen sorunların kişiden kişiye değiştiğini belirterek şikayetleri şöyle sıralıyor:
Ereksiyonun kalitesi düşer
Cinsel istek ve fanteziler azalır
Yaşam enerjisi azalır. Yorgunluk, halsizlik ve bitkinlik hisseder
Depresyon, sinirlilik ve öfke nöbetleri görülür
Gece terlemeleri, ateş basmaları
Bel, sırt ve baş ağrıları
Cildin kuruması ve incelmesi
Uyku bozuklukları
Algılamada, konsantrasyonda bozukluk
Adale gücünün azalması
Kemik kaybına bağlı olarak kemik erimesi, boy kısalması
Kılların azalması
Memelerin büyümesi
Kasılmalar, tutulmalar ve esnekliğin azalması
Kilo almak, göbeklenme, yağ artışı
Kemik kütle kaybı (osteoporoz - kemik kırılmaları),- boy kısalması multifaktöriyel vitamin D eksikliği, testosteron eksikliği, GH eksikliği.
Erkekler de kadınlar gibi aylık gerginlik yaşıyor
Bir saat içinde erkeklik hormonunun seviyesi 3-4 kez değişir.
Sabah yükselir, akşam düşer.
Ekim ayında artarken nisan ayında azalır (Nisandan ekime yüzde 16 artış. Ekimden nisana yüzde 22 azalış)
Kadınların regl öncesi yaşadıkları gibi erkekler de hormon seviyelerindeki değişikliğe bağlı belli dönemlerde enerji azlığı, sinirlilik, uykusuzluk, baş, sırt ağrıları çeker. Bu şikayetler her erkekte farklı şekilde görülebilir.
30 Yaşında ERKEKLİK hormonunu ölçtürün Total testosteron her 10 yılda bir 110 ng/dl düşüyor. Dr. Serdar Erkan, yıllar içindeki değişimi anlamak için testosterona bakmaya 30''lu yaşlarda başlanması gerektiğini söylüyor. Erkeklik hormonunu azalmasıyla ilgili şu bilgileri vedi:
Bazı erkeklerde 400 ng/dl''den yüksek olmasına rağmen andropoz belirtileri görülürken, bazılarında 350 ng/dl''nin altında olmasına karşın andropoz şikayetleri görülmez.
60 yaşındakilerin yüzde 35
70 yaşındakilerin yüzde 70
80 yaşındakilerin yüzde 90''ında testosteron düşüktür