(Gel) gönül elinle sana eylim nasihat
(Gel) gönül elinle sana eylim nasihat Bu fâni dünyadan kalk yavaş yavaş Cehdet ki doğru yola gidesin Canını Cennet'e sal yavaş yavaş
Kara toprak için bizim zâtımız Geçen ululara yeter hepimiz Bir gün olur gelir cansız atımız Tebdil tedarikin gör yavaş yavaş
Bir âşık da vatanını satanda Garip bülbül dost bağında ötende Hak'tan nida gelip vâdem yetende Azrail canımı al yavaş yavaş
Der Sümmani tamam oldu muhabbet Biz varalım siz olasız selâmet Kalktı bu karyeden çekildi kısmet Göründü gözüme yol yavaş yavaş
Açıldı ihya meydanı
Açıldı ihya meydanı Gelene essalâ bu gün Bezl-i vücut için cana Salana essalâ bu gün
Eğer ervah eğer kalam Eğer salat eğer selâm Açıldı sancağı âlem Alana esselâ bugün
Hakikat ilminin ihyası Tecelli lûtfun kimyası Bu bahre süren kavrası Dalana esselâ bu gün
Kimi mahzun kimi memnun Kimi mahrum kimi mahzun Bu demde cura-i kanun Çalana esselâ bu gün
Bu demdedir sahip huruç Sümmâniyi olmasın pûç Âdû ekberin kılıç Çalana esselâ bu gün
Âlemi celbeder emr-i irade
Âlemi celbeder emr-i irade Eğleşmek olmuyor yaran elveda Redî gama düştüm hadden ziyade Yâr-ı garım sadık ihvan elveda
Zamanı âhire uğradı müddet Kesildi ben için ol istirahat Atar yandan yana dâne-i kısmet Bezl-i can ettiğim mekân elveda
Adalette kadim gördüm Faruk'u İkrarından evvel gördüm Sıddık'ı Gönül talep eder hak ve hukuku Sagîr kebir sabi sibyan elveda
Bir ben değil bütün âlem pür savaş Kûtb-i ilâhiden Şem'a bu ateş Hasılı akraba kavim ve kardeş Gönül ayrı düştü yâren elveda
Arzum da kârım da ağyara karşı Yolunda vermişim ten ile başı Emanet silahın toprağı taşı Hasılı vesselam her yan elveda
Sümmani gönlümün âlemde âhı Hıfz eyle yanında Kadir ilâhı Açıldı biz için hasretlik râhı Gönlümde sevdiğim sır can elveda.
Bâd-ı sabâ sana bir ifadem var
Bâd-ı sabâ sana bir ifadem var Götür bu nâmemi dildâre söyle Herkesin derdine odur giriftar Bilir bilmez değil izhâre söyle
Yürü bâd-ı sabâ yar vatanına Büst et likâbını düş dâmenine Reddeylemek düşmez onun şanına Eylesin derdime bir çare söyle
Bilir bâd-ı sabâ gam vatanlıyam Çünkü gözü melül garibanlıyam Ciğeri hûn olmuş çeşm-i kanlıyam Arz et arz-ı hâlim var yâre söyle
Arzum var râhında hasret öldürme Derdim artır ağlat beni güldürme Bu sır sukkâsıdır yâra bildirme Fâş etme bir yerde öz yâre söyle
Sıddık'a Faruk'a Hak yâre danış Osman-ı Zinnureyn Haydar'a danış Verirseler ruhsat Muhtar'a danış Mürüvetkânıdır Hünkâr'a söyle
Şirindir kadimdir mahbûb-ı dildar Kapında yaveri Hazret-i Muhtar Damadı Şehriyar ey nur-i Haydar Al-bâd-ı sabâdan var yâre söyle
Sefahat bir derya nedir işaret Sümmani cürmüne âh eder elbet Bizden sehv ü hata O'ndan mağfiret Kelâmın göğçektir Gaffar'a söyle
Benim yazım bilmem ak mı kara mı
Benim yazım bilmem ak mı kara mı Hiçbir tabib sağaldamaz yaramı Yüksek yüksek dağlar almış aramı Kavuşmamız oldu muhal ağlarım
Kanadım yok uça uça varayım Dağlara taşlara bir sorayım Mümkün değil artık yüzün göreyim Yâdıma geldikçe bu hal ağlarım
Derdim gamım ey Sümmani tükenmez Acılaştı hayat meyvası yenmez Gönül evi yıkılmıştır şenlenmez Hayatımı sarmış melal ağlarım
Bilmezsin ilm ü ibare
Bilmezsin ilm ü ibare Lisanda mahzun olursun Bir ibare bir dubâre İrfanda mahzun olursun
Sen sana bak eyle yazık Tebdil tutup al sen azık Sefinen çıkarsa bozuk Deryada mahzun olursun
Sen sana bak eyle nazar Sen sana bak kime benzer Sermayesiz açma bazar Dükkânda mahzun olursun
Refik olursan hizana İşin uğramaz düzene Tohum ekersen hozana Harmanda mahzun olursun
Sümmani söyler eş'arı Her yerde açmaz esrarı Benim demezse muhtarı Divanda mahzun olursun
Bir dem kararın yok dağlar başında
Bir dem kararın yok dağlar başında Nice bir Mecnun'a dönersin gönül Cümle halkı âlem kendi işinde Sen aşkın nârına yanarsın gönül
Cevherini her sarrafa satmazsın Gece gündüz gamda yanıp yatmazsın Belli bir mekânda karar tutmazsın Her dem daldan dala konarsın gönül
Bülbüle işaret olsa gülünden Güzel güzel mâni söyler dilinden Hecrâi bfvefâ yârin elinden Zehri nûş eyleyip yanarsın gönül
Sümmani bilmedin ceşm-i siyahı Kendine yâr etme zâr ile âhı Yükseklere çıkıp gâh ü bfgâhı Gâh olup alçağa inersin gönül
Bir dilberin mecnunuyum
Bir dilberin mecnunuyum Cesette canı yandırır Ben derdimin meftunuyum Bilse Lokman'ı yandırır
Mürüvvet kanidir huyu O yâr daim sever hû'yu Likâbından çıkar mûyu Şemsi tabanı yandırır
Kim o yârin yarasında O kalmaz yüz yarasında İki kaşın arasında Olan irfanı yandırır
O hûba yanan âşıkan Gözüne hor olur cihan O dilberde olan nişan Huri gılmanı yandırır
O hûbân Ali Ekber'dir O mahbub zâtı serverdir O dilber nuru berdârdır Ehl-i imanı yandırır
Kapında zayıf Sümmani Lütfundan gözler ihsanı O sultanın arzumanı Kün fe-yekûnu yandırır
Bir menzile başa kadar varmasan
Bir menzile başa kadar varmasan Sen o yola kervan olsan ne fayda Bir dilberin sinesine konmasan Hayal ile mihman olsan ne fayda
Bir yazı ki kara olur kalemde Sözü hor görünür her bir kelâmda Bir güzel ki seni sevmez âlemde Ya sen ona hayran olsan ne fayda
Arâbî Farisf dilin olmasa Bülbüle münasip gülün olmasa Asla bir meslekte elin olmasa Dava ile sultan olsan ne fayda
Deli gönül bir isyandan beridir Bir ah çeksem dağı taşı eritir Her bir güzel bir yiğidin yâridir Elin güzeline baksan ne fayda
Sefil Sümmani gel Hakk'ı zikreyle Verdiği nimete daim şükreyle Yaman kişi ta ezelden fikreyle Başa geçip pişman olsan ne fayda
Bu fâni dünyayı ziynet etmeden
Bu fâni dünyayı ziynet etmeden Yarattı fazlından nuru bir Hüdâ Mağrip meşrik zemin semâ dört köşe Altı günde bina kurdu bir Hüdâ
Fâl içinde affeyledi Yunus'u Fark etmedi gece ile gündüzü Hak yaratmış Ay'ı Gün'ü yıldızı Bu dünyanın şölvekârı bir Hüdâ
Sümmani aşk ile eyle bir adet Yedi tamu vardır sekiz de cennet Yaratmıştır yetmiş iki mahlûkat Aziz kıldı Peygamber'i bir hüdâ
Bu gün vardım dost bağına
Bu gün vardım dost bağına Ne hoş gelir cûşun bülbül Açılmış güller müzeyyen Ya nedir telâşın bülbül
Bülbülün çektiği zardır Arada vasıta hardır Hakk'ın dört bin ismi vardır Sende mevcut meşki bülbül
Bini Tevrat'ta beyandır Bini Zebur'da ayandır Dört kitapta dört bin tamdır Dumanlıdır başın bülbül
Bülbülün ne fikri vardır Daim hamdi şükrü vardır Dört bin isme zikri vardır El zanneder bir kuş bülbül
Bülbülün çektiği âhdır Aşkın sırrına agâhtır Muradı Celâlûllah'tır Akar gözden yaşın bülbül
Sen bülbülsün doğru rahta Arzun var Cemâlûllah'ta Artar feyzin sehergâhta Kimse bilmez işin bülbül
Bülbül ne hayal hâbında Nûşi var aşkın âbında Daim sen rıza babında Sümmani olsa eşin bülbül
Ciğeri hûn oldu rahmi mâderin
Ciğeri hûn oldu rahmi mâderin Bu hale müşterek sulb-i pederin Tamam beş mâh oldu yoktu haberin Bir sihhat haberin vatana gönder
Kardeşin ahbabın kılmaktadır zâr Bilmem ara yerde küskünlük mü var Yoksa terk-i vatan etmek mi efkâr Kebirin unuttun sübyanan gönder
Mevlâ kula vermiş iradesini İhtiyar eylemiş müsadesini Dinle bu evragın ifadesini Akşam gelir sabah yaz bana gönder
Sümmani bu derde olmuştur mecnun Sizler ne fikirde ne hâle meftun Sebeb-i vücudun istersen memnun Bir sihhat haberin atana gönder
Deli gönül ile düştük bir cenge
Deli gönül ile düştük bir cenge Hikmeti sorulmaz iştir bu gönül Günden güne girer her türlü renge Bazı solar bazı kumaştır bu gönül
Bazı yelkenini derin yürütür Bazı âh vah ile ömrün çürütür Bazı lâle sümbül çiçek bürütür Bazı pus dumandır kıştır bu gönül
Bazı seyre çıkar hûb seyranlanır Bazı nefse uyar pek bühtanlanır Bazı yoksul düşer perişanlanır Her derde ey gedâ baştır bu gönül
Sümmani dünyada sen çekme yası Allah de şilinsin kalbinin pası Göğsüne dayanır ecel pençesi O zaman yoklarsın boştur bu gönül
Devrân-ı âlemi seyran ederken
Devrân-ı âlemi seyran ederken Bir sam esti geldi koku tersine Baktı çar etrafa cevlan ederken Attı felek bana oku tersine
Bu aşkın râhına girdim piyade Canan beni mecnun etti rüyada Dedim bin tabibe kıldım ifade Yarama vurdular yaktı tersine
Olmadım dünyada şad u bahtiyar Geçti taze ömrüm oldum ihtiyar Yârdan nâme geldi bana bergüzâr Diyor bu nâmeyi oku tersine
Âşıklar her zaman maşukun över Güzeli dünyada kim olsa sever Sümmani kiminin ikbâli yaver Kiminin dolanır çarkı tersine
Dilerdim taşrada bir bağ becerem
Dilerdim taşrada bir bağ becerem Mükemmel göstermiş bâr bizim evde Aradım ki yâri nerde bulayım Derim fikir eyledim zâr bizim evde
Derden merhem umma mecruh ayrıda Yâri garın gider bu gussa gide Ne bülbülem gül ararım gayrı da Gül ile beraber hâr bizim evde
Sevdiceğim nihan etmiş şölvesin Tahammül var mı ki çekem cilvesin Yâri seven elbet çeker çilesin Hicran merak firkat zor bizim evde
Lâyık mıdır ben hâcelet edelim Var iken dû çeşmim alil gidelim Her nefeste mazarrat ettim n'edelim Sen sene sahip ol kâr bizim evde
Acep kimler ahvalinden memnundur İdrak edüp iş bu hale meftundur Cengi cidal olmuş ruhum mahzundur Âdû ekber nefis kör bizim evde
Hangi edvarından bilinmez şadım Ne mahremem ne yabancı bilinmez Sîrette surette Islâmdır adım Mürüvet mi bulunur şer bizim evde
Havf u recâ aman münacat benden Arzeyle ihâfe ayırma tenden Der Sümmani kerem hidâyet senden Yetiş ki talan var yâ bizim evde
Dost bağında bülbül gibi
Dost bağında bülbül gibi Öten gelsin bu meydana Gül için canını nâra Atan gelsin meydana
İçtim aşkın badesini Gözlerim firadesini Cihanda âr perdesini Yırtan gelsin bu meydana
Gel kalma hayal hâbında Nûşum var aşkın âbında Yunus gibi dost bağında Öten gelsin bu meydana
Mürit can verir pîrine Erse Bektaşi sırrına Sakal bıyık birbirine Katan gelsin bu meydana
Aşık geçmez maşukundan Gözler rıza-yı babından Mest-i kadehin kulpundan Tutan gelsin bu meydana
Müştakım ol pûr kemâle Meftunam nûr-i cemâle Dünyalık malı bir pula Satan gelsin bu meydana
Gönül yârin civarında Sümmani hulûs babında Yunus gibi dost bağında Yatan gelsin bu meydana
Dünyalıktan halim sorar bazısı
Dünyalıktan halim sorar bazısı Bizde sîm yerine emraz bulunur Böyle imiş alnımızın yazısı Elimizde bir kırık, saz bulunur
Âşıklar beyhude gurbeti gezer Eloğlu ariftir ne olsa sezer Güzellerde vefa bizde sîm ü zer Ne kışın bulunur ne yaz bulunur
Sümmani kıssadan hisse bu pendin Bu aşkın nârına yandıkça yandın Sakın bir kimseye inanma kendin Doğru arar isen pek az bulunur
Ehl-i aşkın şiddetini nârını
Ehl-i aşkın şiddetini nârını Kerem gibi yananlara sor bilir Abdallar terketmiş dünya malını Behlül gibi divâneye sor bilir
Baykuş bu dünyadan lezzet alamaz Bu dünyadan giden geri gelemez Lokman Hekim gelse çare bulamaz Bu derdi sen Süleyman'a sor bilir
Sümmaniyim akıl başta serseri Ben deli değildim sen ettin deli Evliyalar enbiyâlar serveri Yeri göğü yaratandan sor bilir
El ele vermiş de gelen güzeller
El ele vermiş de gelen güzeller Bir Tanrı selâmı vermez misiniz Mevlâm sizi süs için mi yaratmış Biz gel demeyince gelmez misiniz
Gurbete gidenler azığın alır Kimisi giderde kimisi kalır Kimi sevap için Kabe'ye varır Kabe kapınızda bilmez misiniz
Karadır kaşınız yaydan nic'olur Bugün dünya yarın ahret nic'olur Bir gönül yapması yüz bin Hac olur Siz gönül yapmasın bilmez misiniz
Sümmaniyim ey dil yâre n'iderim Başım alıp diyar diyar giderim Yarın mahşer günü dava ederim Giz mahşer yerine gelmez misiniz
Eller bülbül olmuş yârin bağına
Eller bülbül olmuş yârin bağına Bize o gülşene çıkmak göründü Bir türlü ermedim dost otağına Dem be dem bedene kıymak göründü
Dünyada görmedim bir şâdlık demi Bahr-i ceyhun olmuş gözümün nemi Bunca yıl besledim bu bedenimi Artık bundan böyle yıkmak göründü
Sümmani sâdık ol dönme bu işten Ezel nûş eyledin câm-ı elestten Cananım bir kuştu uçtu kafesten Bize peşi sıra bakmak göründü
Evvel baharda açılır
Evvel baharda açılır Gonca gonca gülün dağlar Can ile serden geçilir İçildikçe mû'lün dağlar
Arayı arayı buldum Sana indim ârâm buldum Ziyaret etmeğe geldim Memleketin ilin dağlar
Gözüm yıldızlara bakar Önümüze duman çöker Cûş u hûruş edip akar Boz bulanık selin dağlar
Yaradan halk etmiş nazar Gönül aşk deryasını gezer Koçyiğitler kervanı bozar Kerbelâdır yolun dağlar
Goncadır güllerin solmaz Yârinden ayrılan gülmez Sümmani der tâbir olmaz Açılmış bülbülün dağlar
Evvela kendini fehmeden insan
Evvela kendini fehmeden insan Derûnunda olan noksanı tartar Bulursa bir yerde bir ehl-i irfan Dosta müştak olan insanı tartar
Akılda münevver dû çeşmi ayık İster âlim olsun ister meşâyık Güzel lâzım ola güzele lâyık Güzeller nutk eden lisanı tartar
Sümmani aldın mı dilberden nişan Aklından zairsin fikrinde noksan Maşuktan âşığa yetişse insan Hasılı vesselam her yanı tartar
Gel gönül göç eyle dâr-ı fenadan
Gel gönül göç eyle dâr-ı fenadan Açılmış makamı gülü Cennetin Çünkü bir vefa yok yalan dünyadan Bezenmiştir her tarafı Cennefin
Ne güzel halk etmiş yaradan Tanrı İslâm olanlara nasip et bari Altundan gümüşten burc-ı hisarı Tabaka tabaka yeri Cennefin
(Her) ne kadar meth etsem o kadar yüce Bilmeyen cahile gelir netice Şavkından durulmaz yok gündüz gece Her yana şevk verir nuru Cennefin
Muhammed'dir Hakk'ın hak dürdanesi Kurulsun şemalar aşk pervanesi İki kerpiçtendir onun binası Mücevherdir çar tarafı Cennefin
Her mümine yetmiş huri azından Doymak olmaz her birinin nazından Ballar akar bismilâhın gözünden Zülâllanmış ol Kevser-i Cennefin
Onları saranlar alırlar tadı O zaman açılır gönlümün şadı Ebubekir Ömer Osman Haydan Dört ismi var aşikâre Cennet'in
Amelde zayıfım gayet pek naçar Cennet'in kapısın ganiler açar Idris nebi orda hülleler biçer Ne güzeldir hülleleri Cennet'in
Sümmani neylesin kisb u kemâli Kemâlsiz dünyada neylersin malı Orada görünür kudret cemâli Titreşir binası nuru Cennet'in
Hazret-i Kur'an'ı tilâvet ettik
Hazret-i Kur'an'ı tilâvet ettik Hamdolsun erişti hidâyetimiz Risâlet burcunun pay'ına yettik Açıldı ol bâbda dirayetimiz
Gördüm Molla Cami açıldı eser İlme müştak olan gezer mi serser Mevlâm gufranını kılsın müyesser Budur gece gündüz münâcâtımız
Üstadım hocadır himmeti hazır Muhabbet bahsinde misl-i lâ-nezir Bu ledün ilminde olmuştur vezir Himmetle açıldı zekâvetimiz
Hafız gider isen Bayburt şehrine İnşallah dalarsın ilmin bahrine Sümmaniden selâm aşkın nehrine Tabşur Celâirye emanetimiz
Hevâ' u hevesten geçmek isterim
Hevâ' u hevesten geçmek isterim Beni bana komaz divane gönül Geceyi gündüzden seçmek isterim Beni bana komaz divane gönül
Kendimi mizana vurmak isterim Hayrımı şerrimi görmek isterim Aklımı başıma dermek isterim Beni bana komaz divane gönül
Dünyaya gelenler gelir ölmeğe Görüp birbirinden ibret almağa Hercaî sevmeden fârig olmağa Beni bana komaz divane gönül
Beni sevmeyeni düşman bilirdim Sevene canımı feda kılardım Vücudun şehrine sultan olurdum Beni bana komaz divane gönül
Sümmani der derdim bildirmez idim Bîvefâya gönül aldırmaz idim N'ideyim düşmanı güldürmez idim Beni bana komaz divane gönül
Her vakit seher olanda
Her vakit seher olanda Tevhit olur lisanımız Cezbesi cana dolanda Kuvvetlenir imanımız
Biz âşığız taşlanırız Her ne gelse hoşlanırız Aşk odunda haşlanırız Arşa çıkar figanımız
Terkettik ân namusu Bulalım tabluna kuzu Kat kat gelir aşk dalgası Taşar bahr-i ummânımız
Boş sanma vakt-i seheri Şavkından alır ezhârı Gördükçe nûr-ı mazharı Lezzetlenir amalimiz
Saz olmuşuz dilden dile Can kuşu dönmüş bülbüle Girmişiz gizli bir yola Hakk'a gider kervanımız
Bindik reyhanın yoluna İndik Arafat iline İsmail olduk yoluna Canana kurban canımız
Ben bir dertli Sümmâniyem Hak yoluna divaneyim Ben bir ednâ günahkârım Hak Resul'dur imdadımız
Gönülden isterim yâre varmayı
Gönülden isterim yâre varmayı Yollar çakıl diken yol bulamadım Dolaştım ülkeler İran ilini Gönlüme münasip yâr bulamadım
Güzel olan neyler türlü bahçeyi O yâr için sarf etmedim akçayı Binler ile gezdim bağı bahçeyi Yâd eller değmemiş yâr bulamadım
Der Sümmani yoktur bir sâdık dostum Feleğe ok attım yayımı astım Yağmur ile yağdım yel ile estim Yanan yüreğime kar bulamadım
Gör ne kerem vermiş Baki
Gör ne kerem vermiş Baki Bu mevlüdün şerbetine Gösterir tecelli hakkı Bu mevlüdün şerbetine
Hem kim bu menzile ermiş Gönül miratını silmiş Sekiz uçmaklardan vermiş Bu mevlüdün şerbetine
Âşık fâni maşuk baki Nutkı olur derde yakı Vermiş Kevser'den bir koku Bu mevlüdün şerbetine
Kim nûş etmez böyle âbı Açılır feyzinde babı Huri gılman olan saki Bu mevlüdün şerbetine
Hizmetten etmez ıstrabı Bulayım dersen sevabı Ehl-i müştak olur tâbi Bu mevlüdün şerbetine
İçen sevmez azar-ı yolu Gönlüne doldurur korku Uşşâka es sala oku Bu mevlüdün şerbetine
Daim halim eyle hulki Kan ondan çal aşka çalkı Gelen neyler cihan halkı Bu mevlüdün şerbetine
Kim almış bu gülden koku Bülbül sen desitan oku Arz edenler bulur Hakk'ı Bu mevlüdün şerbetine
Düzgün et elde evrakı İcra edesin merakı Gelenler biner burakı Bu mevlüdün şerbetine
Pinhan Sümmaniel firakı Göresin elde evrakı Gelenler çeker merakı Bu mevlüdün şerbetine
Gurbet ele düştü yolum
Gurbet ele düştü yolum Ağlayıp gezer yürürüm Efkâr ile deli gönlüm Dağlayıp gezer yürürüm
Oldum işimden avare Yakarım sinemi nâra Gönlümü zülf-i dilârâ Bağlayıp gezer yürürüm
Dağlar başı oldu yurdum Günden güne artar derdim Ben kara gözlümü gördüm Sızlayıp gezer yürürüm
Anlatamam melalimi Göz görmesin meralimi Halden bilene halimi Söyleyip gezer yürürüm
Sümmani iç elden camı Mest olup geçer eyyamı Şaşkın sel gibi müdami Çağlayıp gezer yürürüm
Gurbet ilde bir hal geldi başıma
Gurbet ilde bir hal geldi başıma Kadir Mevlâm nasip eyle sılayı Koymaz felek koymaz gidem eşime Kadir Mevlâm nasip eyle sılayı
Kağıdım yok yazam yâre gönderem Yazıp arz-ı hâlim kime bildirem Hançer alıp kendi kendim öldürem Kadir Mevlâm nasip eyle sılayı
Humâ kuşu yere düşüp ölmedi Dünya sultan Süleyman'a kalmadı Dönem gidem dedim nasip olmadı Kadir Mevlâm nasip eyle sılayı
Sümmani bunu böyle buyurdu Ayrılık donunu alıp giydirdi Ayrılmam dedim felek ayırdı Kadir Mevlâm nasip eyle sılayı
Gün be gün artıyor benim dertlerim
Gün be gün artıyor benim dertlerim Korkarım dünyada var bundan beter Hamd olsun Mevlâma bu kadar yeter Bundan artık derdi verme Yârâbbi
Bu fâni dünyada hiç dertsiz olmaz Başa geleceğin hiç kimse bilmez Rahmet deryaları çoktur eksilmez Deryadan rahmetin gönder Yârâbbi
Sam yeli de esti beni savurdu Vücudumu kebab etti kavurdu Yârân yoldaş benden hep yüz çevirdi Sen nazar et bana aman Yârâbbi
Bağını görmüşem bülbüller ötmez Ellerim kalkmıyor ayağım gitmez Yârân yoldaş gelip elimden tutmaz Sen elimden tut da kaldır Yârâbbi
Der Sümmani düştüm tükenmez derde Mecnun gibi kaldım âh ile zarda Bir alev almıştır vücudum nârda Yolum Bedahşan'a düştü Yârâbbi
Hava vü hevesle gam penaltında
Hava vü hevesle gam penaltında Olmayınca kıyl u kâl bulamadım Ben nice kurbanım dostun râhında Yokladım kendimi hal bulamadım
Can kurban eyledim hazreti pfre Fedakâr olmadım hakkında şîre Yüz bin çiçek cem eyledim bir yere Yoğurdum içinde bal bulamadım
Gönül ihraç olmaz kuru dâvadan Umar matlubunu âb-ı havadan Bu fâni dünyada fi'l-i fenadan Der kenar olmayan yol bulamadım
Dedim gönül refik olma hilâfâ Gülmedim dünyada sürmedim sefa Yükledim metahım vardım sarrafa İçinde bir tane lâl bulamadım
Her kim müştak bu şikâre yetişmez Cehd etmeyen o dildâra yetişmez Canım ister elim yâre yetişmez İfade vermeğe dil bulmadım
Derdimden razıyım etmezem hazer Bu aşkın topuzu şerrimi ezer Kime meftun oldum kıldımsa nazar Kendimden günahkâr kul bulamadım
Sümmâniyem gözyaşlarım yürüdü Bu aşkın ateşi serim bürüdü Hangi dalı tuttum ise çürüdü Şahım senden baki dal bulamadım
Hayali hatırdan çıkmaz cananın
Hayali hatırdan çıkmaz cananın Verir aşk ateşi hararet bize İki cihan server o Hak peygamber Eder Mahşer günü şefaat bize
Velleyli Vedduha eylemiş tarif Mest olur methini dinleyen arif Müminin miracı Kâbe-i Şerif Var mı ondan büyük ziyaret bize
Tehlike sendedir özün sakındır Erbâb-ı sarrafa rumuz dokundur Lam ba harflerinin devri yakındır Olacak bir şanlı adalet bize
Çıkma doğru yoldan izen sahip ol Ahdına sabit ol sözen sahip ol Kem bakma kimseye gözen sahip ol Edecek âzâlar şehâdet bize
Der Sümmani vaktin pinhan olmalı Verdiği nimete hayran olmalı Münkerattan çekilip ihsan olmalı Gönderdi kaç nâme vesiyat bize
Hazret-i Kur'an'ı tilâvet ettik
Hazret-i Kur'an'ı tilâvet ettik Hamdolsun erişti hidâyetimiz Risâlet burcunun pay'ına yettik Açıldı ol bâbda dirayetimiz
Gördüm Molla Cami açıldı eser İlme müştak olan gezer mi serser Mevlâm gufranını kılsın müyesser Budur gece gündüz münâcâtımız
Üstadım hocadır himmeti hazır Muhabbet bahsinde misl-i lâ-nezir Bu ledün ilminde olmuştur vezir Himmetle açıldı zekâvetimiz
Hafız gider isen Bayburt şehrine İnşallah dalarsın ilmin bahrine Sümmaniden selâm aşkın nehrine Tabşur Celâirye emanetimiz
İkaz ol ey ehl-i iman
İkaz ol ey ehl-i iman Bu demlerde delâlet var Bu yolda çün halk-ı cihan Fikirlerde nedamet var
Ne kardeş kardeşe ülfet Ne kaldı doğru Cinsiyet Ne nebatta da bereket Ne dimağda bir lezzet var
Ne bayda Hac ile zekât Ne yoksulda var kanaat Ne âşıkta doğru hizmet Ne avamda merhamet var
Ne vaiz sürer düz râhı Ne dinleyen eder âhı Ne silahşorun silahı Ne hedefe isabet var
Ne pehlivanda var kisbet Ne erlerde şecaat var Ne hükümette nerhamet var Ne mazlumda müracaat var
Ne yolda var ehl-i hüner Olanlarda kesti kenar Ne şavk üzre yanan fener Ne yakanda halâvet var
Ne evlat ataya bakar Ne ona ciğerin yakar Ne çiçekte koku kokar Ne koklayanda kuvvet var
Ne kaldı erbâb-ı namus Ne âyâl mülkünde mahbus Ne muhipte kaldı hulus Ne akrayaba hürmet var
Sûmmani sen senden ara Gayriyi çekme berdara Hele n'oldu bundan sonra Günden güne rezalet var
İlde arif çoktur methetme ânı
İlde arif çoktur methetme ânı Sen de o ahvalde boyanmak lâzım Onlar ne veçhile buldu cananı Cananın çevrine dayanmak lâzım
Fikrinden devreyle bu ham hayali İller kapısında bulmazsın malı Âlimler ki olur ayardan hâli Huzur-i Bâri'de uyanmak lâzım
Elde baki değil aldanma varlık Varlık pazarında çekersin darlık Serdar huzurunda olmaz serdarlık Serdarın emrine inanmak lâzım
Sâkîden mest almış mestane isen Terk-i ziynet eyle divâne isen Gönül semâsına pervane isen 0 yârin uğrunda hep yanmak lâzım
Fakir Sümmani'nin nedir efkârı Acep fehm etti mi perverdigârı Eğer bulam dersen vasl-ı dildârı Ondan gayrısından usanmak lâzım
Kemâline erer her nebatatı
Kemâline erer her nebatatı Kalmaz güzelliğin şanı şöhreti Dokuz mâh ekilir olur kıymeti Devletten dûr olan kazana döner
Bülbülü kondurmaz gazelli bağlar Güzeller goncası âh eder ağlar Çimeni bozarır sefalı dağlar Sürüsün kurt yemiş çobana döner
Sümmani ne güne söylüyor destan Bir yanı ukbâdır bir yanı cihan Asılsız güzellik temelsiz mekân Kabulü kıt olan insana döner
Keşfin damarına nazar eyledim
Keşfin damarına nazar eyledim Bir makamda ruhi revan yedidir Sırrı gaybı ile pazar eyledim Bir hacerde mahpus var can yedidir
Çün kâbedir bu cihanın binası Vefasızdır bu dünyanın hanesi Yeşil zebercetten nûr âlem nurdan Ziynetlenmiş ta asuman yedidir
Dünya bir melekte melek hacerde Hacer serde sersem nerde ne yerde Semek deryada da derya rüzgârda Bağlanmıştır anda mesken yedidir
Altından gümüşten ne güzel dürden İnciden mercandan lâl ü gevherden Yeşil zebercetten nur âlem nurdan Ziynetlenmiş ta asuman yedidir
Yedi kat üstedir yedi kat gökler Yedi kat gök oldu yedi de yerler Yerler mahlûkuna gör ki ne derler Her birinde yurdu mesken yedidir
Sümmani bir gedâ kırklar göçünde Altı yedi hesabım var içinde Altı bin altı yüz altmış altı içinde Hangi başta harfi noksan yedidir
Kimden sual edem kimden öğrenem
Kimden sual edem kimden öğrenem Canana ulaşan yol kapısını Cananım var iken ben kande gidem Canandır gösteren hal kapısını
Bir dilber sevmişem göze görünmez Bahçıvansız bağın gülü derilmez Yağma yoktur sır şehrine girilmez Girmek ister isen bul kapısını
Fazilet kemâlat maksuda yoldur Halk eden Haliktır halk olan kuldur Muhabbet aşkıyla gönlünü doldur Kapa kemlik denen sol kapısını
Hissemend olmazsan ehl-i ariften Her zaman çıkarsın doğru tarikten Bihaber gezersin şer'i şeriften Ya nerden öğrendin yol kapısını
Âşıklar maşuka boyun eğerler Ahd ile sadakat gösterir erler Bir olur gelir kapın döverler Eğer dövmüş isen el kapısını
özün dûr eyleme sahip kemâlden Rıza talep eyle ol Zülcelâl'den Kesbf ticaret et daim helâlden Uzatma harama el kapısını
Her belâya tahammül kıl şükreyle Her nefeste Yaradan'ı zikreyle Her kelâmı derununda fikreyle Açma mâlâyânî dil kapısını
Sümmani bihaber gezdiği râhtan Asla kurtulmadı hicrandan ahtan Her ne ister isen iste Allah'tan Yanılıp da çalma el kapısını |
Acep hiç mi bahar görmez
Acep hiç mi bahar görmez Toprağı bizim bağların Uyanmaz asla göğermez Yaprağı bizim bağların
Her mâhta gelse bir bahar Ne saatında gül-i zâr Ne gül var ne bülbül ne har Otağı bizim bağların
El bağında açılmış gül Gülünde ötüyor bülbül Baş göstermiş bir tek sümbül Gam dağı bizim bağların
Cümle bağlar olmuş düzen Bahçıvan sen bağda bezen Büsbütün harami gezen Yığnağı bizim bağların
Sümmani berdardan gelir Ne gelse Settâr'dan gelir Âb u zehri mardan gelir Pilağı bizim bağların
Akıl ermez şu feleğin işine
Akıl ermez şu feleğin işine Kimi zevk-i sefa ziynet bulamaz Kimisi düşmüştür mal telaşına Kiminin malı çok rahat bulamaz
Kimisi okumuş kimisi yazmış Kimi marifetli cevaplar düzmüş Kimisi şekerli taamdan bezmiş Kimisi bir parça nimet bulamaz
Kimisi dokumuş kimisi satmış Kimisi anlamış zihnine yatmış Kiminin yılkısı dağları tutmuş Kimisi binmeye bir at bulamaz
Sümmani yanmıştır firkate nâra Sevda onu koymaz çıksın kenara Ona derler niçin gitmezsin yâre Hiç demezler Hak'tan ruhsat bulamaz
Bâdesiz sarhoş olmuşsun
Bâdesiz sarhoş olmuşsun Sen hangi sevdadan gönül Ya kime meftun olmuşsun Haber ver künyeden gönül
Sen sana sahip danesin Adam ol gül-i rânasın Şahinsin sedef danesin Doğanda anadan gönül
Gezer misin sahraları Arar mısın Leylâ yâri Özünde bul bir şikârı Çekil bu sevdadan gönül
Adam olsan baht ulusun Yâr olsan yârin gülüsün Hangi bağın bülbülüsün Haber ver sabâdan gönül
Teslim ol her emre inan Hal ehlin rengine boyan Elverir hayadan uyan Şu fi'li fenadan gönül
Gezme dünyada beyvâna Çalış eresin nişana Yüzünü döndür Rahman'a Ayrılma rızadan gönül
Memnun et sultanı hanı Hoşnut et Gevher Kân'ı Ara bu ezel mekânı Sefer et dünyadan gönül
Derviş ol taşı teberi Dolanma böyle serseri Kaçır sen âdû ekberi Tendeki haneden gönül
Ara Sümmani bir kârı Dolanma ağyar diyarı Özünde bul bu şikârı Yâd etme sineden gönül
Bana himmeti lâ olan arifin
Bana himmeti lâ olan arifin Menfaat madeni zarı kendine Aselinden pay vermeyen canlı ne Ehl-i hüner etmiş arı kendine
Bir güzel bağ gördüm hoştur çiçeği Bahçıvan bilmez mi burcu göçeği Bağın bâr vermektir asıl gerçeği Zahmeti ne için barı kendine
Gül odur ki çar etrafı harlana Şeydâsı başında geze zârlana Tüccar odur gulamlar barlana Neye benzer erin kârı kendine
Gül dalında bülbüllüğe zağ olsa Bülbül mü demeli şeydâ yok olsa Her ne kadar cebin cesim dağ olsa Verir tipi boran karı kendine
Sümmani ne demden verdin rivayet Bilene ibrettir bilmeze sohbet İster hesna olsun isterse hoyrat Herkesin mahremdir yâri kendine
Bî namaz dost olabilmez
Bî namaz dost olabilmez Dostuna düşman gezer Sureti âdemdir amma İdrakinde hayvan gezer
Nice ki hayatı vardır Kalıbında insan gezer Kilâbı lahmından berbat Cesedi bfnamaz gezer
Derûni şehrine baksan Vesveseler otağıdır Vechinde biten tüyleri Ardıçların yaprağıdır
Nerde bir mazarrat iş var Sarılır da şikâr eder Der Sümmani merduddandır Hücceti bî namaz gezer
Bir adam başına mürit olamaz
Bir adam başına mürit olamaz Varıp bir kâmile danışmayınca Candan geçmeyince canan bulamaz Gönül her eşyaya karışmayınca
Kâmiller sevmezler kendi payesin Onlar kaldırmışlar dünya riyasın Kimse bilmez hiç kimsenin mayasın Onla kalkıp düşüp konuşmayınca
Sümmaniyem görmedim hiçbir sefa Her sefa dalına konmuş bin cefâ Her ne istedinse yokdurur vefa Tarikat kulpuna yapışmayınca
Bir dilbere müptelâyım ezelden
Bir dilbere müptelâyım ezelden Derd ü gama kattı âh u zâr beni Ciğer kebap oldu ne gelir elden İflah etmez daha intizar beni
Bana derler ateşin yok közün yok Daha yâr yanında senin yüzün yok Yokladım kalbimi bir kem sözüm yok Yâre şekva kılmış ruzigâr beni
Aradım bulamadım kendime mekân Nerde bir gül görsem etrafı diken Bende bu âh yârda o baht var iken Korkam hasret koya kara yer beni
Sümmâniyem kendi kendim üfledim Şadlık taksiminde yattım ufladım Yârin fikir defterini yokladım Bundan sonra yazmış ihtiyar beni
Bir gönülde meşk olursa Hûda'sı
Bir gönülde meşk olursa Hûda'sı Konar ol gönüle aşkın noktası Mahbubuna uygun olsa odası Gönül mahbubundan vaz nice gelir
Âşık olmadım ki nazı bileyim Kovanda arı yok güzü bileyim Ganem yok sürüde yazı bileyim Neden idrak edem yaz nice gelir
Abdallar giyer mi mesti papucu Sümmani der cana mahbub sancı Mahbub sarabilmez tambur çalıcı Huzuru mahbuba saz nice gelir
Bir güzel seyrettim yeni Tafta'da
Bir güzel seyrettim yeni Tafta'da Boyu selvi yanakları al gelin Hiçbir yerde karar kılmaz haftada Boyu selvi yanakları al gelin
Ne gökçek yaratmış anı Hiidası Nezâket beslemiş hanım anası Cennette huriye benzer siması Boyu selvi yanakları al gelin
İnsan yerde gezer kuşlar havada Göğsün düğmelemiş eller havada Senin gibi hiç bulunmaz ovada Boyu selvi yanakları al gelin
Sümmaniyi sen eyledin yolundan Bir cevap vermedin nazik dilinden Bir su ver içeyim kibar elinden Boyu selvi yanakları al gelin
Bir nâme yazayım şâh-ı cânâna
Bir nâme yazayım şâh-ı cânâna Dîr olmasın âh ü feryada gelsin Diler ise kurban olam ben ona Koçak kuzu gibi feryada gelsin
Kâr etti canıma hasretin âhı Bulmadım çaresin azmetti râhı Gönül talep eder o vech-i mâhı Beni derde salan Leylâ da gelsin
Der Sümmani yaşım döndü Fırad'e Öyle kalem çalmış emr-i irâde Her kim yetirirse beni murada Dilerim Cennet-i Âlâ'da gelsin
Bir vefasız dilber aldattı beni
Bir vefasız dilber aldattı beni Serimi sevdaya saldı eyvah ey Yine tazelendi eski yaralar Düşmanlar halime güldü eyvah ey
Ben sana ne dedim ey kaşı keman Şâd ettin cihanı dillere destan Gülşeni hüsnünde bağı gülistan Gülden dudakların güldü eyvah ey
Sümmani bîçâre kadrin bilen yâr Çok mu çekeceğim derdin yalan yâr Evvel benim ile deyüp gülen yâr Şimdi ırak yerde kaldı eyvah ey
Bu ne esrar idi bu ne gam idi
Bu ne esrar idi bu ne gam idi Azat eyle beni divan aşkına Doksan dokuz dert sinemde tam idi Derde dert artırır Lokman aşkına
Varıp yalvarayım vezir ü hana Valinin korkusu kâr etti cana Ya katleder ya da atar Taşhan'a Bahrin garip garip zindan aşkına
İfadeye layık yoktur lisanım Ihâfe burcunda titreşir canım Öldüğüme gam yemem gözler cananım Affeyleyin ol civanım aşkına
Kulundur Sümmani eyle merhamet Sahabet kanisin gözle mürüvvet Dilersen affeyle dilersen cellât Lutfeyleyin Keremkan'ın aşkına
Bugün cana tesir eder
Bugün cana tesir eder Devri devranı bağların Saz gelince gûsse gider Benim hayranı bağların
Demi vakti sebâlardan Devir al abalardan Der kenar olmuş şıtâdan Gelmiş ihsanı bağların
Ne demdir dost bârigâhı Kimi güler kimi âhı Bezetmiş Kadir İlâhı Güler yeksanı bağların
Bağı kayıran baht ulu Var mı serde dostun gülü N'olur olsa bir bülbülü Gulâm Sümmani bağların
Yüksek cebellerin geç erir karı
Yüksek cebellerin geç erir karı Bize yardım etsin cenâb-ı bari Birinci mendilde bir ölü arı Arar da bulurum benim beylerim
Bir arz-ı hal verem hazret-i pfre Yâ Rabbi sen bizi koyma bu dara İkinci mendilde bir ölü pire Arar da bulurum benim beylerim
Bunlar da terk etmiş vatanı yurdu Kimse bilmez nedir bunların derdi Üçüncü mendilde sirkenin kurdu Arar da bulurum benim beylerim
Bîçâreler burda olmuşlar naşı Hiçbirinde yoktur aşkın ateşi Dördüncü mendilde bir elmas taşı Arar da bulurum benim beylerim
Dertlidir Sümmani değildir naşı Her olur olmaza meyil bağlamam Pîrler sayesinde hilaf söyleme Gösterdiler pîrler bana beylerim
Bîçâreler burda şaşıp kalmışlar Âh ediben sararuben solmuşlar Bu horuzu eskiciden almışlar Arar da bulurum benim beylerim
Bu nasıl ahvaldir bu nasıl haldır Bu geniş dünyada burada dardır Rengini sorarsan tüyü de aldır Arar da bulurum benim beylerim
Dilerim Mevlâ'dan yüzüz gülmesin İki yakaz bir araya gelmesin Son nefes diliniz selâ dönmesin Sümmani gördüğü bir horuz başı.
Yâr kabul eyler mi benim nâmemi
Yâr kabul eyler mi benim nâmemi Gözü yaşlı bekliyor mu hanemi Acep n'eylediler düşkün annemi Ondan yakın vefalarım var mıdır
Hûn etti bağrımı gurbet ateşi Sallanır cananım düşmana karşı Görünmez sılanın toprağı taşı Göstermeğe dost ikrarın var mıdır
Gözüme görünmez karye-i vatan Dertliler derdine ortaksın Sümmân Yârimi neyledin (ey) koca Bedahşan Ağlamadan başka kârım var mıdır.
Şu karşı ki yüce dağlar
Şu karşı ki yüce dağlar Acep bizim dağlar m'ola Kara yaslı benim anam Oğul der de ağlar m'ola
Kabe'den gelir hacılar Yürekte çoktur acılar Evdeki çifte bacılar Kardeş der de ağlar m'ola
Yol üstünde biten otlar Her gelen bizi öğütler Kavim kardeş koç yiğitler Yoldaş der de ağlar m'ola
Nedir cürmüm nedir hatam Nice gurbet ilde yatam Ağ sakallı benim atam Oğul der de ağlar m'ola
Sümmaniyem oldum talan Nice gurbet ilde kalam Bir küçücük Şevki balam Dadaş der de ağlar m'ola.
Yakın oldu ırak yerler
Yakın oldu ırak yerler Şirindir söyleyen diller Dostun bağında bülbüller Ötmenin zamanı geldi
Mailem dürdânesine Yangının pervanesine Herkes kendi hanesine Gitmenin zamanı geldi
Hararet çoktur geçeyim Gönül uçmuyor uçayım Sar bir sigara içeyim Tütmenin zamanı değil
Sümmânam fikrim bulandı Yaralarım pek sulandı Uykular fırfır dolandı Yatmanın zamanı değilBağlantı adresi Sadece üyeler görebilir!.. Bu siteye kısıtlamasız erişmek ve daha sonraki sayfalarda bu uyarı ile karşılaşmamak için şimdi üye olunuz veya daha önce üye olduysanız yan taraftaki giriş panelini kullanarak giriş yapınız.
Yâr beni görmek istermiş
Yâr beni görmek istermiş Düşte gör sevgilim düşte Bağrıma girmek istermiş Şaşda gör sevgilim şaşda
Bülbül arz eder bağları Severmiş tıfıl çağları Yol eyle karlı dağları Aşda gör sevgilim aşda
Ezelden benim esimsin Gece gündüz yoldaşımsın Sanki yuvamda kuşumsun Uçda gör sevgilim uçda
Viran kaldı bahçe bağlar Aşılmaz karlıdır dağlar Gözlerim yâr için ağlar Yaşda gör sevgilim yaşda
Artmaktadır âh u zarım Nedendir gitmez efkârım Gönül bahçesinde bârım Biçde gör sevgilim biçde
Sümmâninin bahtı kara Sinesinde azar yara Bağında etmiş firara Kaçda gör sevgilim kaçda..
Nesine aldanam fani dünyanın
Nesine aldanam fani dünyanın Daha bundan böyle rahat mı kaldı Tutalım babını vahdet hanenin andan başkasında lezzet mi kaldı
Tenden çıkan ruhlar nerde saklandı Herkes derecesini aldı laflandı Usûl inceldikçe din zayıfladı Erkânına doğru millet mi kaldı
Gün be gün devroldu bu devr-i cihan Gelen konar konan göçmekte neman Kime iyilik etsen o olur düşman Hiç kimsede helâl nimet mi kaldı
Binde bir varan ilimin bendine Cihan dökülmüştür igva fendine Erdem kalan der ki benim kendine Arife kâmile rağbet mi kaldı
Çok İslâm terketti savm-u salâtı Baylar işlemezler hac u zekâtı Yalnız dilde kaldı bir şahadeti Ona hulus ile dikkat mi kaldı
Cevabın izhar et gûş-i ağyara Hava vü hevese olma tayyare Tarih bin üç yüz müddetten sonra Ataya hayreden evlat mı kaldı
Sümmani dünyadan aldın mı şikâr Eyvah ömrüm geçti esti rüzigâr Dedim vahdet köşeyi kılam ihtiyar Bilmem yenilmemiş kısmet mi kaldı
Nokta nokta dökülüptür yüzüne
Nokta nokta dökülüptür yüzüne Zülüflerin elden ele düşüptür Siyah zülfün misk ü amber kâkülün Bölünmüş gerdandan bele düşüptür
Sevdakâr düşmüşüm olmuşum sersem Yaran yoldaş ister bu gönül her dem Onulmaz yarama eylesin merhem Yaralarım elden ele düşüptür
Sevdiğim bezendi ipekler ile Al kırmızı mercan yelekler ile Huriler periler melekler ile Gönül şimdi halden hale düşüptür
Der Sümmani şimdi zamane böyle Ferhat'a şirin'i Mecnun'a Leyla Usta avcı ise saydıbaz eyle Seherde turnalar göle düşüptür
Olmasa bir canın madeni hâsıl
Olmasa bir canın madeni hâsıl Onu kaynatmayı zer kabul etmez Müminin mir'atı hiç kapar mı is Kâmilin aynası kir kabul etmez
Kâmil olan kâmil sözün gûş eyler Şarabı vahdetten dolu nuş eyler Her adama esrar verme fâş eyler Her adam özünde sır kabul etmez
Kişide olmazsa aşkın eseri Canan ellerinin olmaz haberi Meyvesiz bil selvi denen şeceri Yaprak açar ama bâr kabul etmez
Ne kadar da ahde vefayım dese Cümle derde hazâ şifâyım dese Kişi dava ile Musa'yım dese Velâkin huzuru Tûr kabul etmez
Doğruluk babında şifâdır sille Velâkin eğriyle çektirir çile Şerik arasına girerse hile Gün be gün yıkılır kâr kabul etmez
Sümmani bu derdin sermayesidir Aşk pfr-i mügânın hedâyesidir Gönül dosta varmak bahasıdır Kuru dava iie yâr kabul etmezBağlantı adresi Sadece üyeler görebilir!.. Bu siteye kısıtlamasız erişmek ve daha sonraki sayfalarda bu uyarı ile karşılaşmamak için şimdi üye olunuz veya daha önce üye olduysanız yan taraftaki giriş panelini kullanarak giriş yapınız.
Öyle bir asra geldi devrimiz
Öyle bir asra geldi devrimiz Neye baktım o âlette leke var Eğer yanlışımız eğer doğrumuz Hali değil her cihette leke var
Sakiler bağladı sehâvet babın Tanıklar vermiyor doğru cevabın Fakirler yüzünden atmış nikâbın Eylediği kanaatte leke var
Sümmani zayıftan sen bu hal ile Ekserimiz bütün ham hayal ile İmanlar mihrapta gönlü mal ile Erkân bilmez cemaatte leke var
Sabavetten ben bu ana gelince
Sabavetten ben bu ana gelince Sermaye eyledi ahi mim bize Can içinde cismim canan eyledi Ne demde gösterdi vahi mim bize
Sarraf gevherini parlatmak ister Hain müştakını göstermek ister Zâlim geniş babı daraltmak ister Ne cezayla açtı râhı mim bize
Şer'i şerif hükmü bilenden virdi Şahlar şahı buna ezelden verdi Ebubekir Ömer Ali'den verdi İzhar etti nişangâhı mim bize
Osman-ı Zinnureyn derdi Kur'ân'dır Yâri kadimlerin feyzi sultandır Onların her nutku bize sultandır Vermedi mi Zikrullâhı mim bize
Ta'n eyleme zait bunda ne efkâr Ilm-i ledunniden eyledim izhar (lim haznesinde Hazret-i Muhtar Göstere kim vecullâhı mim bize
Sümmaniyem âşık fakat aşkım yok Dilim dara eder elde meşkim yok Ben fakirim yâre lâyık köşküm yok Mihman eyle padişahı mim bize
Sen de bildin ben bu derde düşmüşüm
Sen de bildin ben bu derde düşmüşüm Hükmedip üstüme gelirsin fare Isıtmanın alevinden yanmışsam Zannedip alevinden üstüme gelirsen fare
Görmedim sen gibi kalbi pakılı Mevlâm sana vermemiştir akılı Görmedin mi burda bunca tahılı Yedin de fesimi gülersin fare
Nerden geldin behey zâlim budağa Gözlerin bakıyor sol ile sağa Sanki kâr eyledim ben bağa Yedin de fesimi gülersin fare
Kediler kalbinden seni dilerler Seni yer de ağzın burnun silerler Köye gitsek üstümüze gülerler Yedin de fesimi gülersin fare
Zâlim bu dağları sen aştın Sen de benim ile bade mi içtin Sümmani dedeye düşman mı düştün Yedin de fesimi gülersin fare
Sîrette surette olmazsam âdem
Sîrette surette olmazsam âdem Korkarım künyalarda güç olur ismin Gam varlık değildir müflisliktir gam Müflis gider isen pûç olur ismin
Avcı isen yanlış izi izleme Varıp ten miratın tozlama Onun bunun lokmasını gözleme Haneden babında aç olur ismin
Bin iki yüz yetmiş yedide geldim Doksan dokuzunda dersimi aldım Bin üç yüz otuzda bergüzâr kıldım Var iken Sümmani nic'olur isminBağlantı adresi Sadece üyeler görebilir!.. Bu siteye kısıtlamasız erişmek ve daha sonraki sayfalarda bu uyarı ile karşılaşmamak için şimdi üye olunuz veya daha önce üye olduysanız yan taraftaki giriş panelini kullanarak giriş yapınız.
Sîrette surette olmazsam âdem
Sîrette surette olmazsam âdem Korkarım künyalarda güç olur ismin Gam varlık değildir müflisliktir gam Müflis gider isen pûç olur ismin
Avcı isen yanlış izi izleme Varıp ten miratın tozlama Onun bunun lokmasını gözleme Haneden babında aç olur ismin
Bin iki yüz yetmiş yedide geldim Doksan dokuzunda dersimi aldım Bin üç yüz otuzda bergüzâr kıldım Var iken Sümmani nic'olur ismin..
Sorma bir kişinin aslı neslini
Sorma bir kişinin aslı neslini Tâ ezelden irfan olan bellidir Kâmile eyleme arif vasfını Sıtkı sâdık pinhan olan bellidir
Hakikat babına gel bağla bendin Azrail destine verme kemendin Âlemde hâk eyle öz kendi kendin El sarraftır insan olan bellidir
Sümmani gedânın maksudu settar Dameni mahbuptur arzusu hünkâr Her âşık da olmaz yâre fedakâr Canan için kurban olan bellidir..
Şıtâ harbi gibi candan tipi var
Şıtâ harbi gibi candan tipi var Eyyam hoş gösterir yazı çarşıda Enbiyâ bir yetmiş iki kapı var Kapıların hangi yüzü çarşıda
Bir gül nihân olmuş gülün gönlünde Şeb-i yeldâdır bülbül gönülde Özü iskân olmuş kan iliğinde İkaz tellâlıdır sözü çarşıda
Gör kime benziyor meskeni kaşı Dâmeni yeksanda şem'ada başı Dilerse yandırır ateşi taşı Ya niçin serindir gözü çarşıda
Sanma ki bu hüner hal ile olur Mecnun yapar daim bal ile olur Hâ ehl-i her zaman hâl ile olur Bazı dükkân olur bazı çarşıda
Gâh ibret gösterir gâh ibret arar Gâh kısmet gösterir gâh kısmet arar Gâh nefret gösterir gâh nefret arar Bilmeyen der hali sözü çarşıda
Gâhi bahre uğrar semekse gezer Gâhi zemin semâ melekte gezer Gâhi ibret için dernekte gezer Bây olan fehmeder özü çarşıda
Bin dilber sevmişem seksenlik boyu Yine taze tıfıl ağlarmış mûyu Sümmani sevdiğim erenler soyu Acaba ister mi bizi çarşıda..
Metaımdan alan gelsin
Metaımdan alan gelsin Dersim deryadan almışım Bu gün aşkın pazarıdır Veren Mevlâ'dan almışım
Salâtı farzı sünneti İmanı dini gayreti Cümle mezhebi milleti Açan künyâdan almışım
Ziyansız söyleyen dilden Seherlerde esen yelden şâd-ı Fırat akan Nil'den Gelen dalgadan almışım
Dilde fikrettigin zaman Demesinler ki bu noksan Ben bu dersi tamam doksan Dokuz Esma'dan almışım
Sümmani cemâlim cimdir Muradın elifi mimdir Sorsalar mürşidin kimdir Hızır Baba'dan almışım
Mevlâm ikrar etti geldim cihana
Mevlâm ikrar etti geldim cihana Gözüm açtım nail oldum o burca Kâmil oldum Hak kelâmlar okudum Elifi hat ile yazdı o burca
Yazılmış alnıma kara yazılar Talip olan kalkar nam arzular Yeryüzünde yol kalkmıştır gaziler Arş yüzünden bir yol çıkar o burca
Sümmaniyim ben de Hakk'a tapmışım Kırklar meclisinden hisse kapmışım Eğer Kabe ise ben de yapmışım Muhammet miracı çıkar o burca
Muhabbet şehrinde açtım bir tarih
Muhabbet şehrinde açtım bir tarih Dediler anlasan ne pazarlık var Âdet mi müştaklar olalar farık Aşk şehrinde gör ne bergüzarlık var
Ben zarından ezel aldım yaramı Yâr yaremden izhar etti çâremi Dost babında yok değildir hâremi Kim kurtarsa kendin nâmurdarlık var
Aşk şehrinin gulamları boş değil Boş olanın arzumânı aşk değil Râhı sermset olmayanlar hoş değil Garibin dağında rûzigârlık var
Sen senin âdûyu hacalet eyle Âdûnun hasmiyle muhabbet eyle Gençliğinde yatma ticaret eyle Devran elden çıkar ihtiyarlık var
Kâh dert nutkunu çıban zannetme Gösterdiği yolu kaban zannetme Her gördüğün hûbu hubân zannetme Sonra hesabında zehr-i mârlık var
Her binaya ezel temel isterler Temele münasip kemâl isterler Haset nesep sormaz âmel isterler Der Sümmani sanma sîm ü zârlık var
Nasihat alana edem bir öğüt
Nasihat alana edem bir öğüt Kendini bilmeyen kuldan uzak ol Yoklamadan geçme dere tepeyi Dibi görünmeyen gölden uzak ol
Yiğit isen bozuk ahvalde kalma Meslek buldum diye fakiri yolma Nasihat istersen hiç göğüs dövme Bir karıdan gelen maldan uzak ol
Bazı köşeleri sevmezdim hele İhtiyar sakallı başa bir belâ Daima getirir işine (bir) hile Aslı veled başı kelden uzak ol
Sümmani sen kendin doğru ize düş Âşık isen bir alışkın saza düş Evlenmek istersen bekâr kıza düş Yıldızı sararmış duldan uzak ol
İkaz ol ey ehl-i iman
İkaz ol ey ehl-i iman Bu demlerde delâlet var Bu yolda çün halk-ı cihan Fikirlerde nedamet var
Ne kardeş kardeşe ülfet Ne kaldı doğru Cinsiyet Ne nebatta da bereket Ne dimağda bir lezzet var
Ne bayda Hac ile zekât Ne yoksulda var kanaat Ne âşıkta doğru hizmet Ne avamda merhamet var
Ne vaiz sürer düz râhı Ne dinleyen eder âhı Ne silahşorun silahı Ne hedefe isabet var
Ne pehlivanda var kisbet Ne erlerde şecaat var Ne hükümette nerhamet var Ne mazlumda müracaat var
Ne yolda var ehl-i hüner Olanlarda kesti kenar Ne şavk üzre yanan fener Ne yakanda halâvet var
Ne evlat ataya bakar Ne ona ciğerin yakar Ne çiçekte koku kokar Ne koklayanda kuvvet var
Ne kaldı erbâb-ı namus Ne âyâl mülkünde mahbus Ne muhipte kaldı hulus Ne akrayaba hürmet var
Sûmmani sen senden ara Gayriyi çekme berdara Hele n'oldu bundan sonra Günden güne rezalet var
İlde arif çoktur methetme ânı
İlde arif çoktur methetme ânı Sen de o ahvalde boyanmak lâzım Onlar ne veçhile buldu cananı Cananın çevrine dayanmak lâzım
Fikrinden devreyle bu ham hayali İller kapısında bulmazsın malı Âlimler ki olur ayardan hâli Huzur-i Bâri'de uyanmak lâzım
Elde baki değil aldanma varlık Varlık pazarında çekersin darlık Serdar huzurunda olmaz serdarlık Serdarın emrine inanmak lâzım
Sâkîden mest almış mestane isen Terk-i ziynet eyle divâne isen Gönül semâsına pervane isen 0 yârin uğrunda hep yanmak lâzım
Fakir Sümmani'nin nedir efkârı Acep fehm etti mi perverdigârı Eğer bulam dersen vasl-ı dildârı Ondan gayrısından usanmak lâzım
Kemâline erer her nebatatı
Kemâline erer her nebatatı Kalmaz güzelliğin şanı şöhreti Dokuz mâh ekilir olur kıymeti Devletten dûr olan kazana döner
Bülbülü kondurmaz gazelli bağlar Güzeller goncası âh eder ağlar Çimeni bozarır sefalı dağlar Sürüsün kurt yemiş çobana döner
Sümmani ne güne söylüyor destan Bir yanı ukbâdır bir yanı cihan Asılsız güzellik temelsiz mekân Kabulü kıt olan insana döner
Keşfin damarına nazar eyledim
Keşfin damarına nazar eyledim Bir makamda ruhi revan yedidir Sırrı gaybı ile pazar eyledim Bir hacerde mahpus var can yedidir
Çün kâbedir bu cihanın binası Vefasızdır bu dünyanın hanesi Yeşil zebercetten nûr âlem nurdan Ziynetlenmiş ta asuman yedidir
Dünya bir melekte melek hacerde Hacer serde sersem nerde ne yerde Semek deryada da derya rüzgârda Bağlanmıştır anda mesken yedidir
Altından gümüşten ne güzel dürden İnciden mercandan lâl ü gevherden Yeşil zebercetten nur âlem nurdan Ziynetlenmiş ta asuman yedidir
Yedi kat üstedir yedi kat gökler Yedi kat gök oldu yedi de yerler Yerler mahlûkuna gör ki ne derler Her birinde yurdu mesken yedidir
Sümmani bir gedâ kırklar göçünde Altı yedi hesabım var içinde Altı bin altı yüz altmış altı içinde Hangi başta harfi noksan yedidir
Kimden sual edem kimden öğrenem
Kimden sual edem kimden öğrenem Canana ulaşan yol kapısını Cananım var iken ben kande gidem Canandır gösteren hal kapısını
Bir dilber sevmişem göze görünmez Bahçıvansız bağın gülü derilmez Yağma yoktur sır şehrine girilmez Girmek ister isen bul kapısını
Fazilet kemâlat maksuda yoldur Halk eden Haliktır halk olan kuldur Muhabbet aşkıyla gönlünü doldur Kapa kemlik denen sol kapısını
Hissemend olmazsan ehl-i ariften Her zaman çıkarsın doğru tarikten Bihaber gezersin şer'i şeriften Ya nerden öğrendin yol kapısını
Âşıklar maşuka boyun eğerler Ahd ile sadakat gösterir erler Bir olur gelir kapın döverler Eğer dövmüş isen el kapısını
özün dûr eyleme sahip kemâlden Rıza talep eyle ol Zülcelâl'den Kesbf ticaret et daim helâlden Uzatma harama el kapısını
Her belâya tahammül kıl şükreyle Her nefeste Yaradan'ı zikreyle Her kelâmı derununda fikreyle Açma mâlâyânî dil kapısını
Sümmani bihaber gezdiği râhtan Asla kurtulmadı hicrandan ahtan Her ne ister isen iste Allah'tan Yanılıp da çalma el kapısını
Lâle sümbül mor menekşe
Lâle sümbül mor menekşe Kokusu yârime benzer Al giyinmiş baştan başa Nakısın yârime benzer
Sevdiğim şahin bakışlı Sfmâsı nevruz nakışlı Kalem kaş keklik sekişli Yürüyüşün yârime benzer
Yârim kaşların hilâli Mest eder lebîzülâli Gözleri şahin misâli Bakışın yârime benzer
Seni gördüm oldum kârlı Sensin şehr-i Bedahşanlı Sevdiğim Mina gerdanlı Duruşun yârime benzer
Kimi yaya kimi atlı Sfması günden suratlı Olmuş Sümmaniden dertli Ağlasın yârime benzer
Lütfeyle efendim sen benim şahım
Lütfeyle efendim sen benim şahım Bir kul azat etsen n'olur efendim Tütünü eflâke dayandı ahım Herkes ettiğini bilir efendim
Bunca sefa nedir ne dem hanedir Babında biçâre kul divânedir Benim derdim bana hapishanedir Hasrette bir kulun ölür efendim
Kulundur Sümmani koyma zahmete Sahavet kânfsın gel merhamete Yamandır sultanım söyleme hata Gaybını illallah bilir efendim
Lütfeyle efendim sen benim şahım
Lütfeyle efendim sen benim şahım Bir kul azat etsen n'olur efendim Tütünü eflâke dayandı ahım Herkes ettiğini bilir efendim
Bunca sefa nedir ne dem hanedir Babında biçâre kul divânedir Benim derdim bana hapishanedir Hasrette bir kulun ölür efendim
Kulundur Sümmani koyma zahmete Sahavet kânfsın gel merhamete Yamandır sultanım söyleme hata Gaybını illallah bilir efendim
Lâle sümbül mor menekşe
Lâle sümbül mor menekşe Kokusu yârime benzer Al giyinmiş baştan başa Nakısın yârime benzer
Sevdiğim şahin bakışlı Sfmâsı nevruz nakışlı Kalem kaş keklik sekişli Yürüyüşün yârime benzer
Yârim kaşların hilâli Mest eder lebîzülâli Gözleri şahin misâli Bakışın yârime benzer
Seni gördüm oldum kârlı Sensin şehr-i Bedahşanlı Sevdiğim Mina gerdanlı Duruşun yârime benzer
Kimi yaya kimi atlı Sfması günden suratlı Olmuş Sümmaniden dertli Ağlasın yârime benzer
|