Resimler Sadece üyeler görebilir!.. Bu siteye kısıtlamasız erişmek ve daha sonraki sayfalarda bu uyarı ile karşılaşmamak için şimdi üye olunuz veya daha önce üye olduysanız yan taraftaki giriş panelini kullanarak giriş yapınız.
Erozyon (toprak aşınımı), toprağın aşınmasını önleyen bitki örtüsünün yokedilmesi sonucu koruyucu örtüden yoksun kalan toprağın su ve rüzgarın etkisiyle aşınması ve taşınması olayıdır. Erozyonun başlıca nedeni, toprağı koruyan bitki örtüsünün yokolmasıdır. Arazi eğimi, toprak yapısı, yıllık yağış miktarı, iklim faktörleri, bitki örtüsü, toprak ve bitkiye yapılan çeşitli müdahaleler, erozyonun şiddetini belirleyen öğelerdir.
Erozyon toplumsal sorunların artmasına da yol açmaktadır. Yanlış arazi kullanımı, tarım alanlarının verimini azaltmaktadır. Doğduğu ve büyüdüğü yerde geçim şansı ortadan kalkan insanların, kentlere göçmekten başka seçeneği kalmamaktadır. Köyden kente göç ise, alt yapının yetersiz olduğu kentlerdeki ekonomik ve toplumsal sorunları daha da ağırlaştırmaktadır.
Barajlar ve yeraltı suları da, erozyonun etkilerinden nasibini almaktadır. Yerinden kopup giden topraklar, baraj göllerini doldurarak su depolama hacimlerini azaltmakta ve barajların ömrünün kısalmasına neden olmaktadır. Erozyon sonucunda toprağın altındaki cansız tabaka (ana kaya) ortaya çıkmaktadır. Faydalı toprak katmanlarını kaybeden arazilerde çölleşme başlamaktadır. NASA'nın yaptığı bir araştırmaya göre, erozyonun şiddetlenerek devam etmesi halinde Türkiye'nin büyük bir bölümü 55 yıl sonra çöl olacaktır. Toprakları çölleşen bir ülkenin temel sorunları, açlık, sussuzluk, işsizlik ve iç göç olacaktır.
EROZYONUN ZARARLARI
• Bitki örtüsünün yok olması, erozyonun yanı sıra toprak kayması, taşkın ve çığ felaketlerini artırır.
• Verimsizleşen ve yok olan tarım arazileri üzerinde yaşayanları besleyemez duruma gelip, kırsal kesimden kentlere doğru göçü arttırarak, büyük ekonomik ve toplumsal sorunlara yol açar.
• Meraların yok olması hayvancılığın gerilemesine neden olurken, gelirin azalması ve iş olanağının daralması sonucunu doğurur. Bitki örtüsünün yok olması, erozyonun yanı sıra toprak kayması, taşkın ve çığ felaketlerini artırır.
• Erozyon sonucu taşınan verimli topraklar, baraj göllerini doldurarak, ekonomik ömürlerini kısaltır.
• Yeşil örtü ve toprağın elden gitmesi ile ortaya çıkan iklim değişikliği ve bozulan ekolojik denge sonucunda, vahim boyutlarda doğal varlık kaybedilerek ekonomik zarara uğratır.
• Bitki örtüsü ve toprağın olmadığı bir yüzey, kar ve yağmur sularını emmemediğinden, doğal su kaynakları düzenli ve sürekli olarak beslenemez.
• Kaybedilen toprak örtüsünün yeniden oluşması için binlerce yıl gerekir.
EREZYONDAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
Doğal dengeyi yeniden tesis etmeliyiz. Öncelikle orman varlığımızı kalite ve miktar olarak iyileştirmeli, genel alanımızın % 26'sı civarında olan ormanlarımızı % 30'ların üzerine çıkarmalıyız. Hayvan otlatmayı kontrollü yaptırmalıyız. Ahır hayvancılığını özendirmeliyiz. Meraları ıslah etmeliyiz. Yanlış arazi kullanmayı önlemeliyiz. Milletçe el ele vererek fidan dikmeliyiz. Unutmamalıyız ki ormanalrımız toprağı koruyan, su kaynaklarını geliştiren, havayı temizleyen yapısıyla milli servetimizdir. Korursak kendini yeniler, gelişir.
Erozyon kontrol çalışmaları tek bir kuruluşun, şahsın çalışmaları ile önlenemez. Birlikten güç doğar ilkesi bu çalışmalar için de geçerlidir. Bir havzada faaliyet gösteren tüm kuruluşların ve halkın birlikte hareketi ile erozyon önlenir. AĞAÇLandIRMA ve EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'nün katkıları ormanlık sahalarda, orman rejimine alınan sahalarda aldığı tedbirler ve diğer kuruluşlarla birlikte ortak projeler üreterek olmaktadır.
Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Genel Müdürlüğü'nün taşra teşkilatı olan Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolu Baş Mühendilikleri ve Ağaçlandırm Mühendilikleri ile çalışmalar öncelikle yamaç arazilerde yapılmaktadır.
YAMAÇ ARAZİ ISLAH ÇALIŞMALARI
Teras: Yamaç arazi çalışmalarında öncelikle teraslama çalışmaları gelmektedir. Belirli aralıklarda ve uygun boyutlarda tesviye eğrilerine paralel toprağın işlenmesidir. Teraslar yapıldığı yere ve şekline göre isimlendirilmektedir.
Mera Tipi Teras: Mera sahalarında yüzeysel akışı önleyecek, hayvanların geçişine mani olmayacak şekil ve aralıkta tesis edilirler.
Gradoni Teras: Fidan dikmek, yüzeysel akışı önlemek için yamaç arazilerde açılan en ekonomik teraslama şeklidir.
Hendek Tipi Teras: Yine fidan dikmek, yüzeysel akışı önlemek için, fazla yamaç suyu olan yerlerde tesis edilen teras tipidir.
Akılcı Tip Teras: Fazla gelen yamaç sularını dere yataklarına göndermek için açılan teraslardır.
Örme Çit: Yerleşim yerlerini tehdit eden gevşek yapılı yamaçlarda toprağı stabil hale getirmek ve ağaçlandırmak için yapılan çalışmalardır.
Çalı Takviyeli Teras: Gevşek yapılı yamaçlarda terasların dayanıklılığın arttırmak için yapılan çalışmalardır.
Otlandırma: Sarp ve gevşek yapılı yamaçlarda, sığ topraklı yerlerde yüzeysel akışı önlemek veya zarar vermeyecek düzeye indirmek üzere yapılan erozyon kontrolu çalışmalarıdır. Ot örtüsünün hem yağmurun darbe tesirini hem de yüzeysel akışı azaltıcı bir rolü vardır. Erozyon kontrolu çalışmalarında mutlaka önem verilmelidir.
Canlandırma Kesimi: Sürgün veren ağaç türlerinin kök ve kütüklerini sürgün vermeye zorlamak üzere yapılan çalışmalardır.
Mera Islah Çalışmaları: Kapalılığı bozulmuş, dejenere olmuş otlak sahaların otlatma planlaması, gübreleme, teraslama çalışmaları ile yapılan erozyon önleyici ve ot üretimini artırıcı çalışmalardır.
MERA ISLAH ÇALIŞMALARI
Yamaç arazi çalışmaları ile birlikte yürütülen çalışamalarımızdır.
• Amaç: Suların yataklarında sebep olduğu taban ve kıyı oyulmalarını önlemektir. Dere içlerinde belirli sıklıkta ve şekilde yapılan bu enine objeler ile derelerde denge meyili sağlanarak, suların hızı azaltılıp oyma ve aşındırma niteliği ortadan kaldırılarak rusubat akışı önlenmekte derenin ekseni istikametine akması sağlanmaktadır. Enine objelerin arkalarının dolmasını takiben yeşillendirme ve ağaçlandırma çalışmaları yapılmaktadır.
• Kuru Duvar Eşik: Harç kullanmadan duvar örmeye elverişli taşların olduğu yerlerde, hesaplanan aralıklarda tesis edililer.
• Harçlı Islah Sekileri: Kurutaş duvarlarının yeterli olmayacağı yerlerde, hesaplanan aralıklarla ve 1,50 - 2,00 m'den yüksek olmamak şartı ile inşa edilirler.
• Canlı Eşikler: Yeterli taşın bulunmadığı yerlerde azami 1,00 m. yükseklikte kazık çalı demetleri, örme materiyali olarak kullanılan dallarla yapılan, oyulmayı önleyici çalışmalardır.
•
RUZGAR EROZYONUNA KARŞI ÇALIŞMALARIMIZ
• Amaç: Kumulların, tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini istilasının önlenmesidir.
• Ön Kumul Tespiti ve Fiziki Stabilizasyonu: Rüzgar istikametine dik ve birbirine paralel yapılan cansız perdelerle kumun 3 - 5 metre yüksekliğinde bir yığın teşkil etmesinin sağlanmasıdır. Bu kumul üzerinde yapılan perdeler yüksekliğin 8 - 10 katı mesafedeki alanı rüzgarlardan koruyabilmektedir.
• Ön Kumulun Biyolojik Stabilizasonu ( Devamlı Tedbirler ): Yöreye uygun çok yıllık otsu bitkiler, çalılar ve yalancı akasya, kıbrıs akasyası, fıstık çamı, okaliptüs, dağ selvisi, akasya gibi ağaç türleri ile kumulların devamlı olarak hareketsiz hale getirilmesidir.
• Koruyucu Orman Kuşakları: Tarım alanlarını ve yerleşim yerlerini rüzgarın zararlı etkisinden ve kumul istilasından korumak için 30 - 60 m. genişlikte 20 - 50 ağaç sırasından oluşan, sırtlarda, su kesimlerinde teis edilen ormanlardır.
• Rüzgar Perdeleri: Tarım alanlarını korumak amacı ile 1- 10 ağaç sırasından, hakim ruzgar istikametlerine dik, birbirine paralel belirli aralıklarda tesis edilen ağaç ve çalılardan oluşan perdelerdir.
TÜRKİYE'DE EROZYON
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de toprak kaybı sürecinin en önemli etkeni erozyondur. Arazi eğimi, iklim, bitki örtüsü ve toprak özelliklerinin etkileşimi sonucu oluşan doğal erozyonun yanısıra, insanın doğaya müdahalesi temeline dayanan bir dizi yapay etgen, erozyonu bir afet niteliğine dönüştürmektedir.
Türkiye kara yüzeyinin %90’ında çeşitli şiddetlerde erozyon cereyan etmektedir. Arazinin %63'ü çok şiddetli ve şiddetli, %20'si ise orta şiddetli erzyonla karşı karşıyadır. Ülke genelinde yaklaşık 67 milyon hektarlık bir arazide toprak giderek yok olmaktadır. Erozyon büyük ölçüde tarım alanlarında yaşanmaktadır.
İşlenen tarım alanların %75'inde (yaklaşık 20 milyon Ha) yoğun erozyon görülmektedir. Diğer bir anlatımla Türkiye tarım alanlarının ancak 5.0 milyon hektarlık bölümünde erozyon yoktur. Su ve rüzgar erozyonu tüm ülke topraklarının %86.5'inde cereyan etmekte, rüzgar erozyonu 506 bin hektarlık bir yayılımla daha çok kural iklime sahip olan Konya ve dolaylarında görülmektedir.
Türkiye'de akarsularla birlikte alandan taşınan toprak, ABD'nin 7, Avrupa'nın 17 ve Afrika'nın 22 katı daha fazla düzeydedir. Fırat Nehri, yılda 108 milyon ton, Yeşilırmak 55 milyon ton toprak taşımaktadır. Her yıl Keban barajı'na 32 milyon, Karakaya Barajı'na 31 milyon ton toprak birikmektedir. Erozyonla yılda 90 milyon ton bitki besin maddesi toprak birlikte yitirilmektedir. Her yıl tarım alanlarından 500 milyon ton, tüm ülke yüzeyinden 1,4 milyar ton verimli üst toprak, erozyonla kaybedilmektedir. Kaybedilen bu topraklar, 25 cm kalınlığında, yaklaşık 400 bin hektar genişliğinde bir araziye eşdeğerdir.
Yanlış toprak kullanımı, yanlış tarım uygulamaları, kent, sanayi, ulaşım ve benzeri yatırımların yanlış konumlanması süreci ise erozyonun hızını arttırdı. Afet nitelikli erozyon yetmezmiş gibi, tarım arazileri, özellikle de verimli tarım arazileri, tarım dışı kullanımlarla açık bir saldırı ve talanla karşı karşıya. 1978-1996 yıllarında amaç dışı tarım toprağı %33 artmış ve betonlaşarak elden çıkan verimli tarım toprağı 600 bin hektara, yani verimli alanların yaklaşık onda birine yaklaşmıştır.
--------------------
Aradığınız "BİLGİ" İse; Oltulu.com Size Yeter...